AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan her fırsatta ‘en az 3 çocuk’ açıklaması yaparken çocuklar yaşamla ölüm arasında bir çizgide yaşamlarını sürdürüyor
Yıllar önce ve daha sonrasında “Bir çocuk iflas, iki çocuk iflas, üç çocuk ise yerinde saymaktır” sözleri ile aslında dört çocuğa işaret eden Tayyip Erdoğan’ın bu cinsiyetçi sözleri Cumhurbaşkanlığı 2022 yılı programına da yansımıştı. Programda özellikle evliliklerin artması ve devamlılığı için “teşvik edici eğitimlerin” yaygınlaştırılması öngörüldü. Günler önce açıklanan programda aynı zamanda sığınma evlerinden yararlananlara dair bilgiler de yer aldı.
Buna göre, 2020’de 35 bin 331 kadın, 20 bin 551 çocuk, toplam 55 bin 882 kadın ve çocuk sığınma evinde kaldı. Kadın ve çocukların konukevlerinden yararlanma sayısı 2021’de 87 bin 595’e ulaştı. 2022 yılının ilk dokuz ayında kadın ve çocuğun konukevinde barınma sayısı 53 bin 374 rakamlarında. 2020’de konukevinde kalan toplam kadın ve çocuk sayısı 55 bin 882 iken 2021’de bu sayı 87 bin 595’e ulaşarak yüzde 56.74 arttı. Bu sayılar adeta bir “gurur” tablosu şeklinde paylaşılırken şiddet gören kadınlar, bu şiddete tanık olan çocuklar onların gelecekleri konusunda hâlâ somut adımlar atılmış değil. Üstelik İstanbul Sözleşmesi’nin feshi ile birlikte kadın ve çocukların korunmaması daha açık hale getirildi.
Erdoğan’ı kim, nasıl dinliyor?
AKP hükümetinin 3 çocuk isteğinin bir parçası olarak Türkiye’de her zaman kürtaj ve sezaryen doğum meselesi buzdolabında gerektiğinde ısıtılıp çıkarılması gereken “sorunlar” olarak bekletilmeye devam ediyor. Her ne kadar ısrarla çocuk sayısındaki artış talep edilse de kadınlar bu söylemlere kulak asmıyor. En azından istatistikler bunu gösteriyor. Erdoğan’ın bu konudaki söylemleri ne kadar etkili? Kimler dinliyor? Kimler karşı? Peki, ülkedeki çocukların durumu ne? Mesela ne kadar besleniyorlar? Ne kadar sağlıklılar? Bu sorular üzerinden Türkiye’nin çocuk meselesine kısa bir göz atmak gerekecek.
Boşanmalar arttı
Öncelikle her ne kadar “evlilik teşvik programları” açıklansa da Türkiye’de evlenme oranları düşüyor, boşanma oranları ise hızla yükseliyor. 2021 yılında 562 bin evlilik yapıldı. Bunun yanı sıra 174 bin de boşanma kayda geçti. 2001-2021 yıllarını kapsayan son 20 yılda bin kişilik nüfus başına düşen evlenme sayısını ifade eden “kaba evlenme hızı” yüzde 20 düşerken “kaba boşanma hızı” ise yüzde 47 arttı. Boşanma nedenleri arasında geçim sıkıntısı önemli bir yere sahip. Öte yandan kadınların neredeyse çoğu şiddet gördükleri için ayrılma kararı alıyor. “Nikahta keramet vardır” sözünü geride bırakan gençler, onca “politikaya” rağmen yoksulluk, işsizlik kısacası geçim derdinden evlenmek istemiyor.
Sezaryen doğum oranları yükseldi
Türkiye’de sezaryen doğumların engellenmesi de nüfus politikalarının bir parçası olarak devreye sokuluyor. Sezaryen ile doğum kadının defalarca doğum yapmasının önünde engel. Yıllardır bu konudaki söylemler de pek işe yaramıyor. Araştırmalar ülke genelinde sezaryenle doğum oranlarının yüzde 53 olarak yükseldiğini gösteriyor. Öte yandan Avrupa İstatistik Ofisi’nin, Avrupa Birliği’ne istatistikî bilgiler sağlamak amacıyla yürüttüğü 2018 yılı anket çalışmasına göre Türkiye, yeni doğan ölüm hızı bakımından AB üyesi 27 ve aday 7 ülke arasında Kosova’nın ardından binde 9.3’lük ölüm oranıyla 2’nci sırada yer alıyor.
‘Çocukların durumu endişe verici’
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, defalarca “kadın” kelimesinin hemen arkasından “çocuğu” da ekliyor ama peki çocukların durumu ne? Avrupa Konseyi en son çocuklar ile ilgili “Türkiye’deki çocuk yoksulluğu endişe verici” açıklamasını yaptı. 2022’nin Mart ayında hazırlanan rapora göre tüm dünyada çocuk yoksulluğu arttı ancak Türkiye’ye ayrıca bakmak lazım, zira rapor özellikle buraya dikkat çekiyor. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’ne göre (OECD) çocuk yoksulluğu konusunda ülkelerin ortalaması 12.8. Türkiye’de bu oran yüzde 20’nin üzerinde bulunuyor.
Çocuklar yoksulluk içinde çalışıyor
Derin Yoksulluk Ağı’nın (DYA) 2021 yılının Eylül ayında “Türkiye’de Çocuk Yoksulluğu” adlı raporu esasen çocukların yaşadığı tabloyu gözler önüne seriyor. İstanbul’da ikamet eden, düzenli geliri olmayan, günlük ve güvencesiz işlerde çalışan 103 hane ile görüşmeler yapılarak elde edilen rapora göre, bu hanelerin yüzde 13’ünde çocukların çalıştığı görülürken, yüzde 6’sında eve sadece çocukların gelir getirdiği ortaya çıktı. Derin yoksulluk altında yaşayan çocuklar hurdacılık, seyyar satıcılık, tekstil işçiliği ve atık kağıt işçiliği gibi ağır koşullarda çalışıyor, çalıştırılıyor. Çocuklar gerekli tıbbi destekten de yoksun yaşıyor. Rapora göre, görüşülen ailelerin yüzde 85’i yeterli besine ulaşamazken, yüzde 74’ü bebek maması ve bezi almakta zorlanıyor ve yüzde 21’in bebek bezi ve mamasına ulaşımı dahi söz konusu değil. Aileler 0-3 yaş çocuklarını hazır çorba, şekerli su, pirinç lapası gibi yeterli olmayan besinlerle beslemek zorunda kalıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), 20 Nisan 2022’de “İstatistiklerle Çocuk 2021” raporu da çocukların durumu hakkında bilgiler veriyor. Cinsiyet ve yaş grubuna göre yoksul çocuk sayısı ve oranının da yer aldığı raporda 2020 yılı itibarıyla yoksul çocuk sayısı 7 milyon 378 bin olarak belirtildi. 2020 yılı için bu oran yüzde 32.1’e karşılık geliyor.
Çocuklar beslenemiyor
Birleşmiş Milletler’in (BM) Açlık Haritası’na göre Türkiye’de 3 milyondan fazla çocuk yetersiz beslenerek gelişemiyor. Ekonomik kriz ve hayat pahalılığı ile boğuşan 50 milyon vatandaş ise açlık sınırında. Çok çocuk isteyen AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre ekonomi haziran ayında uçacaktı, ekonominin uçuşu önümüzdeki aylara kaldı. Zaten iktidara göre ülkede aç da yok açıkta olan da. Türkiye’de 5 yaş altı çocukların yüzde 1.7’si yani yaklaşık 1 milyona yakın çocuk akut yetersiz beslenme yaşıyor. Yani bunun anlamı şu: Çocuklar aç yatıyor, aç kalkıyor. Çocuklar gelişemiyor ve kronik yetersiz beslenme yaşıyor. Türk Aile Hekimleri Dergisi’nde yayımlanan bir rapora göre ise her dört çocuktan birinin kilosu çok düşük. Çocuklarda gözlenen bir diğer tehlike ise potansiyel kalp hastalığı. Çalışmada kız çocuklarının yüzde 85’inin, oğlan çocuklarının ise yüzde 68’inin kansızlıkla mücadele ettiğine dikkat çekiliyor. İşin özü şu ki üç ya da daha fazla çocuk şurada dursun elimizde sağ salim olanlar da gerektiği gibi büyümüyor. Yapılan araştırmalar ortaya konan veriler çocukların yaşamla ölüm arasında bir çizgide yaşamlarını sürdürdüğünü gösteriyor.
Kaynak: Sarya Deniz / NuJINHA