AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Eskişehir’de ‘Nadir Toprak Elementlerinin üretimine başlıyoruz’ diye verdiği müjdenin halklarla bir ilgisi yok. Ancak doğal yaşamın altüst edilmesiyle yakından ilgili
Yusuf Gürsucu
Eskişehir’in ilçeleri Sivrihisar ve Beylikova, dünyanın Çin’den sonra Nadir Toprak Element (NTE) sahaları bakımından ikinci büyük rezerv alanı olduğu iddia ediliyor. Bu iddiayı yenileyen Erdoğan, burada ilk etapta yıllık 1.200 ton cevher işleyecek bir üretim tesisinin kurulmasının planlandığını söyledi. Erdoğan, “Deneme üretimi sonuçlarının ardından endüstriyel tesis yatırımına hemen başlıyoruz. Amacımız, tesis tam kapasiteye ulaştığında burada yıllık 570 bin ton cevher işleyerek, 10 bin ton nadir toprak oksitleri, 72 bin ton barit, 70 bin ton florit ve 250 ton toryum üretimi gerçekleştirmektir” diye belirtti.
Altın madeninden beter!
Yalnızca 1 ton nadir toprak elementi cevheri elde etmek için bir milyon tondan fazla toprağın işlenmesi gerekmektedir. NTE madenciliğinin yapıldığı alanı çevreleyen tarım arazileri ve sular bu süreçte zehirlenirken, doğal alanlar atık alanlarına dönüşür. Altın madenciliğinde kullanılan siyanürle ayrıştırma işleminde ortaya çıkan zehirli atıkları katbekat aşan miktarda toksit madde bu süreçte ortaya çıkar. Nadir toprak elementinin başlıca kullanım alanları; Otomotiv sanayi, Nükleer kontrol çubukları, yanabilir zehirler, radyoaktif güç kaynağı, elektronik sektörü, bilgisayar donanımı, elektronik hafızalar, cep telefonları, dedektör imalatı, demir çelik, alaşımlar, cam, seramik, aydınlatma, kimya ve mücevher gibi işlemlerde kullanılmaktadır. Bir ton nadir toprak metalinin üretim sürecinde iki bin ton toksik atık ortaya çıkmaktadır. 17 elemmenti içeren ve “Nadir” olarak adlandırılmalarına neden olan tek şey bulunma zorluğu değil, ekstraksiyon yani ayrıştırma işleminde ortaya çıkan toksik maddelerden nasıl kurtulunabileceğidir.
Mynmar ve NTE
Çin, dünya nadir toprak element (NTE) madenciliğinde ve tedariğinde yüzde 97’lik bir pazara hakim. Mynmar ise hem Çin için önemli bir ticaret yoluyken aynı zamanda nadir element madenciliğinde önemli bir rezerv alanına sahip bir ülke. Çin’in Uygur Türklerine yönelik uzun süredir sürdürdüğü ve soykırıma ulaşan baskı ve katliamlarını Türkiye’de ‘milliyetçi’ MHP ve AKP’den hiçbir tepki gelmemesi bir tesadüf değil. Uygur Türklerine yönelik katliamlara güçlü bir karşı koyuş Mynmar’dan gelmişti. Çin’in Mynmar’da yaşanan askeri darbenin arka planında olduğu ise bilinen bir gerçek. Askeri faşist yönetime yönelik süren direnişlerde, 500’ü aşan sayıda Mynmar yurttaşı katledilirken, Türkiye dahil Batı dünyası sadece ‘endişe’ belirterek süreci görmezden gelmeyi sürdürüyor. Mynmar’da darbe öncesi iktidar nadir element tedariğinde Çin’e karşı tutum almış olması ise darbenin en temel nedeni olarak belirtiliyor.
4 ülke NTE için anlaştı
Hem tedarik sorunu yaşayan diğer yandan dünya ticaretinde ağırlık koymaya çabalayan Çin’in nadir toprak element ihracında kısıtlamaya gitmesi diğer kapitalist ülkeleri çaresiz kılarken, yeni çözümler amacıyla bu ülkeleri harekete geçirmiş durumda. Geçtiğimiz yıl, Çin’in işlenmiş NTE ihracatını tamamen durdurması halinde, ABD ve AB’de birçok sektörün üretim yapamaz hale gelme riskine karşı ABD, Japonya, Avustralya ve Hindistan Çin’in ana kaynak olduğu nadir toprak elementleri alanında Çin hakimiyetine karşı ‘güçbirliği’ için anlaşmaya vardı. 4 ülkenin işbirliği amacının, akıllı telefonlardan elektrikli araçlara kadar geniş bir alanda kullanılan nadir metallarin tedariki ve işlenmesi olduğu duyuruldu.
Çin, NTE üretimini azaltmıştı
Türkiye’de nadir toprak element üretimleri için Eskişehir’in Sivrihisar ve komşusu Beylikova ilçe coğrafyasında binlerce hektar orman arazisini yok edecek olan ihalelere çıkılmış olması ve Malatya Kulancak’ta da NTE maden sahalarının oluşturulacağı açıklamaları büyük bir ekolojik yıkıma işaret ediyor. Nadir toprak element madenciliği yapılan alanı çevreleyen tarım arazileri ve sular, maden çıkarımı ve özellikle işlenmesi sürecinde zehirlenmekte, doğal yaşam yıkıma uğratılırken doğa atık alanlarına dönüşmektedir. NTE’de dünya tekeli olan Çin’in nadir toprak elementlerinde tüm dünyayı etkileyen tedarik sorunu pandemiden önce kendini göstermişti. Çin, madenin çıkarılma ve işlenme sürecinde ortaya çıkan çevresel sorunlar nedeniyle üretim azaltılmasına gidildiğini açıklamasının ardından tedarik sıkıntısı yaşamaya başladı.
Eskişehir ve Malatya’da
NTE Altın madenciliğinde kullanılan siyanürle ayrıştırma işleminde ortaya çıkan zehirli atıkları katbekat aşan miktarda toksit madde NTE madenciliği sürecinde ortaya çıkmakta ve yine altın madenciliğinde milyonlarca metre küp toprağın işlenmesi amacıyla doğanın altüst edilmesini aşan bir durum yaşanır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olan Fatih Dönmez Erdoğan gibi benzer bir müjdeyi Malatyalılara vermiş ve ardından, Malatya Kuluncak İlçe Belediye Başkanı Erhan Cengiz’de “Kuluncak şaha kalkacak… Sayın Cumhurbaşkanımızdan, Hükümetimizden Allah razı olsun” açıklaması ile bölgede doğa felaketine çanak tutmuştu. Belediye başkanının belirttiği ‘şaha kalkacak’ olan tek şey NTE madenciliği yapacak olan şirketin edeceği kârlar olurken, madencilik nedeniyle sular, topraklar ve dolayısıyla da Kuluncaklıların zehirlenmekten başka elde edeceği hiçbir şey yok.
Müjde değil felaket
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olan Fatih Dönmez Malatya Kuluncaklılara ‘Yerli’ otomobilde kullanılacağını iddia ettiği Nadir Toprak Elementleri (NTE) için yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye’nin, ‘milli enerji ve maden politikası ile yerli enerji kaynaklarını’ her alanda ortaya çıkarmaya devam ettiklerini belirterek, “Cevher zenginleştirme, metalürji, kimya ve analiz konularında uzman personellerden oluşan ekiple sadece 2 yılda yapılan bir çalışma ile ülkemizde bir ilk gerçekleşti. Çalışma ile laboratuvar ölçeğinde, yüzde 99’un üzerinde saflıkta seryum, lantanyum, neodimyum, paraseodmiyum, uranyum, toryum ve Ağır Nadir Toprak Oksitleri (ANTO) kazanıldı” dedi. Ancak verilen müjde, doğal yaşam ve insan için bu bir müjde değil bir felaket ve yağma duyurusuydu.
Toryum ve uranyum
Eskişehir Sivrihisar ilçesinin kuzey batısında bulunan Karaburhan, Kızılcaören, Karkın ve Okçu Köyleri arasında yer alan 15 km2‘lik (yaklaşık 1 milyon 500 bin hektar) bir sahada, MTA sondaj raporlarına göre bölgede başta toryum olmak üzere nadir toprak elementleri, barit, fluorit gibi elementleri içeren yataklar olduğu ayrıca bu madenlerle birlikte uranyumun da bölgede bulunduğu belirtiliyor. MTA 2017 raporlarına göre bölgede yer altında 400 bin tonluk toryum rezervi belirlenmiş. Son dönem iktidarın uranyum, toryum ve diğer nadir toprak elementlerine yönelik hazırlıkları Beylikova’da inşa edileceği belirtilen işletme ile bir adım daha ileriye taşınmak isteniyor.
Ekolojik kriz genişliyor
Üretim sürecinde ihtiyaç duyulan hammadde tedariği üretim faaliyetinin çok önemli bir parçası ve aynı zamanda kapitalizmin emek üzerinden elde ettiği artı değeri ortaya çıkarma sürecinin çok önemli noktasıdır. Halen yaşanan tedarik sorunları ulaşımdan hammadde üretimine kadar önemli bir sıkıntıyı ortaya koymaktadır. Kapitalizmin doğal yaşamı bir hammadde deposu olarak görmesi ve bunun dışında bir değer yüklemiyor oluşu, dünyada süren ekonomik krize paralel ve çok daha büyük sorunları ortaya çıkaracak olan ekolojik kriz ise giderek derinleşiyor.
Tek sesli dünya hedefleniyor
Kapitalistler uzun yıllardır Davos ve benzeri zirvelerde sorunlarını ele alıp tartışarak kararlar alırlarken, kapitalizmin giderek daha da çözümsüz hale dönüşen ve derinleşen çürümeyi durdurmaları olanaksız noktaya ulaşmış durumda. Dünyada üstü örtülü yeni bir paylaşım savaşı sürerken bu süreçte kapitalistler, yeni ittifaklar kurup sınırına ulaştıkları kapitalizmin son evresinde tek sesli bir dünya dikatatörlüğünün hesaplarını yapıyorlar. Bu amaçla Endüstri 4.0 olarak ortaya koydukları 5G ile taçlandırmak istedikleri digital dünyayı yaratarak halkları kontrol altında tutup varlıklarını uzatma hayali içindeler.
Tek çare antikapitalist bir dünya
NTE madenlerine kesintisiz ve daha ucuza ulaşabilmek ve aynı zamanda her türden üretilen emtianın tüm dünya da kesintisiz ve sorunsuz olarak her noktaya ulaşımını sağlama süreci zora girmiş durumda. Tam da bu noktada Mynmar’da yaşatılan katliama benzer katliamların farklı ellerce dünyanın her hangi bölgesinde yaşatılmasının önünde hiçbir engel istemiyorlar. Bütün bunlar olup biterken, bize düşen ise izlemek değil, antikapitalist mücadeleyi büyütmenin yolunu bir an önce bulmak kalıyor.