Sonunda “Ey İnce” dedi.
Elbette “Ey Muharrem” diyemedi, ne de olsa hoca, fizik okumuş, diploması var.
İnce, her şeyi “Bilal’e anlatır gibi” açıklıyor.
Bir bakıyorsunuz elinde çocuk mamasıyla, sütle çıkmış, “KDV’si yüzde sekiz” diyor, çocuk bezini gösterip “çocuk donundan yüzde 18 KDV alan” devlet olma anlayışını aşağılıyor.
Çıkmış, Çanakkale mitinginde bir elinde iki kiloluk, diğer elinde yedi kiloluk buğday kavanozu.
“AKP’nin iktidar olduğu 2002’de bu iki kilo buğday ile bir litre mazot alıyordunuz, şimdi yedi kilo buğday ile bir litre mazot alıyorsunuz” diye anlatıyor.
Hele bir kurufasulye tarifi vermesi var ki, vallahi AKP’lilerin bile ağızı sulandı:
“İki su bardağı Çin kuru fasulyesi alacaksınız. Yanına iki kaşık Tunus zeytinyağı koyacaksınız. Yanına bir adet İran soğanı, bir kaşık Ukrayna salçası katacaksınız. Üç bardak Amerikan pirinci olacak, bunları da Rus doğalgazında ısıtacaksınız, bu arada da Fransız düdüklü tenceresini kullanacaksınız. Fasulye Çin’den, saman Bulgaristan’dan. Etsiz kuru fasulye yaptık, pardon 300 gram da Sırbistan eti katacaksınız. Etli fasulye olacak.”
İnce aday olduğu günden bu yana meydan meydan, kent kent geziyor. Her güne iki miting sığdırıyor.
Bu özellikle Kılıçdaroğlu’nun “düşük profilli” ana muhalefet anlayışı üzerine CHP’lilere ilaç gibi geldi. Etkin muhalefeti unutmuşlardı çünkü.
16 yıllık AKP iktidarına en etkin muhalefeti yapan parti bugüne dek HDP’ydi.
Hatta 7 Haziran seçimlerinde unutamayacağı bir ders vermişlerdi Erdoğan’a.
Bu yüzden AKP devletinin bütün hışmını üzerlerine çektiler.
HDP’nin üzerine devletin bütün kurumlarıyla çullandı Erdoğan; ne hukuk tanıdı ne de yasa.
Bütün belediyelerine kayyım atandı, belediye başkanları, milletvekilleri, eş başkanları, binlerce üyesi tutuklandı.
Buna rağmen hala ayakta duran bir HDP var Erdoğan’ın karşısında.
Bu da onu çok kızdırıyor. Başka türlü alt edemeyeceğini anladığı için bu kez sandık oyunlarııyla HDP’yi safdışı bırakmak istiyor.
Erdoğan daha HDP “belası”ndan kurtulamamışken bu kez de karşısına İnce çıktı.
CHP’nin cumhurbaşkanı adayı kendi uslübuyla nasıl etkin bir muhalefet yapılacağının örneklerini veriyor.
Bugünlerde İnce takıntısı haline geldi Erdoğan’ın.
Mitinglerde, salon toplantılarında konuşma dengesi bozuldu.
İnce’nin her söylediğine yanıt verme mecburiyeti hisseten bir Erdoğan var artık; diploma meselesi hariç.
Yani CHP adayının anlatımıyla “İnce hastalığa” yakalandı.
Erdoğan’ın önceki gün İstanbul Haliç Kongre Merkezi’ndeki aday tanıtım toplantısında yaptığı konuşma da yakalandığı bu “hastalığın” açık bir yansımasıydı.
Konuşmasının neredeyse yarısını İnce’ye ayırdı, neredeyse her bölümde İnce’ye dokunmadan edemedi.
Partisinin 2023 hedeflerini anlatıyordu Erdoğan, İnce’siz yapamadı:
“Eee, üçüncü köprüyü Erdoğan yaptıysa ben de dördü yaparım. Ya yapamazsın, senin havsalan bunu almaz…”
29 Ekim’de yeni havalimanının açılışını yapacağını anlatırken yine İnce’ye getirdi sözü:
“Sayın İnce, bak bunu da öğren…”
Hele İnce’nin Pensilvanya iddiası karşısında belli ki soğukkanlılığını iyice yitirmiş Erdoğan. Ağzına ne gelirse söylüyor:
“İspat etmezse namerttir… Gerçi muhatap alınacak kalitede, kariyerde birisi değil… Ya sen kimsin?”
Konuşmasının Kanal İstanbul’u anlatan bölümüne gelince Erdoğan’ın konuşmasında ibre yine İnce’ye dönmüştü:
“Ey İnce, bunu milli bütceden değil, yap işlet devretten yapacağız. Eğer öğrenmek istiyorsan sana bunları ayrı bir ders olarak vereyim.”
Haliç’i nasıl temizlediğini, kongre merkezini, Osmangazi Köprüsü’nü nasıl yaptığını anlatırken yine İnce’ye sataşmadan edememişti:
“İnce sen neyi anlatacaksın. Bunlar benim çıraklık dönemimdi hem de.”
İnsanın inanası gelmiyor ama bütün bunlar tek bir konuşma içerisinde peş peşe olmuştu ve Erdoğan her lafın sonunu rakibi İnce’ye getirmişti.
Görünen o ki bugünlerde Erdoğan’da bir “İnce takıntısı” başlamış fena halde. Dileyelim bu “takıntı” amansız bir “tik”e dönüşmesin.
Sonra onca şehir hastanesi doktoru çare bulamaz!–