Türkiye’de seçim sürecine girilirken yine bir kısım muhalif kesimde; sık sık “Erdoğan kazanacak, Erdoğan seçimlerde usulsüzlük yapar yine kazanır, Erdoğan kaybetse de koltuğu bırakmaz, Erdoğan kaybetse kaos çıkarır” gibi söylemlerle toplumun umutsuzluğu ve çaresizliği içselleştirmelerine neden oluyorlar.
Erdoğan’ın seçimle gitmeyeceği ön kabulü ve bu ön kabulün toplumda sık sık dile getirilmesi, Erdoğan’ın toplumda ‘yenilmez lider’ olarak algılanmasına yol açıyor. Bu içselleştirme, toplumun seçimi ciddiye almamasına, seçim sandığına gitmemesine, zorunlu olarak gitmişse de sandıklara ve oylara sahip çıkmamasına neden olacaktır. Bu da Erdoğan’ın tahakkümünü pekiştirir. Bugün Türkiye’de Erdoğan seçimle gitmez demek de bir bakıma tek adam tahakküm düzeninin dümen suyuna girmek demektir.
İktidarın bu seçimde halka anlatacak bir hikayesi kalmamıştır. Bu nedenle Erdoğan bu seçimde algılarla toplumu yönlendirmeye çalışacaktır. Bu algılardan ilki yukarıda da belirtiğimiz gibi toplumda ‘Erdoğan’ın kaybetmeyeceği’ ön kabulünün yaygınlaşması, ikincisi ise etnik kimlik, inanç kimliği ve cinsiyet kimlikleri üzerinde kutuplaştırmak olacaktır.
Buna karşı toplumsal muhalefetin ne yapacağı önemlidir. Toplumsal muhalefet öncelikle halkı sandığa götürecek somut projeler üretmeli, sandığa giden halkın oyunu koruyacak sandık güvenliğine ilişkin tedbirler almalı ve bütün bunların sonunda seçim sonucunu kabul edilmemesi halinde toplumu örgütlemek olmalıdır.
Toplumsal muhalefet ve ittifaklar vekillik sayısı, bakanlık koltuğu gibi konuları pazarlık yapmak yerine cumhuriyetin demokratikleşmesi için ortak mücadeleyi esas almalı ve kutuplaşmaya cevap olmalılar. Bu bağlamda Emek ve Özgürlük İttifakı’nda Emek Partisi’nin toplumun önerisini dikkate alarak Yeşil Sol Parti listelerinde seçime girme kararı yerinde olmuştur. Türkiye İşçi Partisi de toplumun önerisini dikkate alarak ve vekil sayıları üzerinde tartışmadan tek adam rejimini yıkmak ve devamında demokratik cumhuriyetin inşasını önceleyen kararı almalıdır.
Toplumsal muhalefetin yapacağı bir başka çalışma ise hem Cumhurbaşkanlığı hem de Milletvekili seçiminde Erdoğan’a verilen oylardan daha fazla seçmeni sandığa gitmeye ikna etmektir. Seçmenin oylarının sandıktan çıkması, seçim tutanağına işlenmesi ve açıklanan sonucun gerçeği yansıtması için önlemler almaktır. Bütün muhalefet partileri sandık güvenliği için ortak hareket etmeli ve güçlerini birleştirmelidir. Bunlara rağmen, sonuç gerçekten verilen oyları yansıtmayacak olursa ya da iktidar seçim sonuçlarını tanımayı reddederse, o zaman diktatörlüğünü ilan etmiş olana karşı mücadele alan ve yöntemleri de farklı olacaktır.
Dünyada diktatörler seçimle gitmeyi pek sevmezler ve genelde seçim sonuçlarını kabullenmemeyi tercih ettikleri bilinmektedir. Diktatörlerden sadece yüzde 12’si seçim sonuçlarını kabul etmiş ve koltuğu bırakmışlardır. Ancak halkın direnişi ve mücadele yöntemleri diktatörleri koltuktan indirmeyi başarmıştır. Örneğin;
2017 seçimlerinde Gambia’nın diktatörü Jammeh, seçimden sonra iki hafta geçtiği halde sarayından ayrılmamıştı; yandaşları, seçimlerin yenilenmesini istiyorlardı. Ancak, muhalefetin ve halkın eylemleri, onu yerini terk edip başka bir ülkeye gitmek zorunda bırakmıştı.
1986’da Filipinler’deki seçimlerde Ferdinand Marcos‘un az bir farkla kazandığı açıklanmıştı. Ancak, Filipinliler ve uluslararası gözlemciler, aslında Marcos’un rakibi Corazon Aquino‘nun kazanmış olduğunu ilan ettiler ve bu açıklamayı izleyen kitlesel protestoların ardından Marcos istifa etti ve Aquino cumhurbaşkanı ilan edildi.
Son örnek de 2019 Yerel Seçimleri’nde Erdoğan örneği var. Hatırlandığı üzere 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını 13729 oy farkla kazanmıştı. Ancak Erdoğan bu yenilgiyi kabul etmemiş ve YSK eliyle seçimi iptal ettirip 23 Haziran 2019’da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri yenileme kararı aldırmıştı. 23 Haziran’da yapılan seçimlerde bu sefer Ekrem İmamoğlu 806014 oy gibi ezici farkla kazanmış ve Erdoğan kaybetmeyi kabul etmişti.
‘Erdoğan iktidarı seçimle bırakır mı?’ sorusuna muhalefet halkı sandığa götürürse, sadıktan çıkan oya sahip çıkarsa ve sandık sonucunu kabul etmeyene karşı farklı mücadele yöntemlerini geliştirirse, cevabı evet ‘Erdoğan iktidarı seçimle bırakır’. Ancak korkuyu ve çaresizliği içselleştirirse, Erdoğan’ın yeniden seçilmesine istemeden de katkıda bulunmuş olacaktır.
Erdoğan 2019 seçimlerinde kaybetti ve İstanbul’u bıraktı. Bu seçimde de kaybedecek ve Saray’ı terk edecektir. Yeter ki muhalefet üzerine düşen rolü oynasın ve nihayetinde Erdoğan’ın sandık sonuçlarını kaybetmeme ihtimaline karşı farklı mücadele yöntemlerini örgütleyebilsin.
Herkes emin olsun, Erdoğan cumhurbaşkanlığı seçimlerini ilk turda kaybedecek, ikinci tura kalsa bile Erdoğan kaybedecek ve Saray’ı terk edecektir.