Mesele ezilenler için Kılıçdaroğlu’nun kazanmasından çok Erdoğan’ın tek adamlığına son vermektir. Ve yine ülkeyi yaşanılmaz kılan mafya devletini güçsüzleştirmek ve kendi örgütlü alanlarını büyütecek mevzileri tekrar kazanma isteğidir
Cem Şahin
Seçimler çok aleni bir şekilde göstermiştir ki; faşizmin temel motivasyonu ırkçılığın kurumsal bir cevvallikle savunulması toplumda her şeyin üstünde bir karşılık buluyor. Boş tencerenin iktidarları devirmesi klişesi Erdoğan iktidarının oluşturmuş olduğu kutuplaşma politikalarını berhava edememiş, her türlü kriz dinamiğine rağmen Erdoğan mağlup edilememiştir. Krizin büyükşehirlerde daha belirgin hissedilmesinin sonucu olarak erimiş oylar Orta Anadolu ve Karadeniz’in genelinde belirleyici olamamış ve büyükşehirlere göre krizden daha az etkilenen kesimler tüm kötü gidişata rağmen mevcut iktidarın istikrar söylemlerine kanarak bir kez daha AKP’ye oy vermişlerdir.
Ekonomik krizin yoksullar cephesinden keskin bir şekilde deneyimleniyor olması dahi AKP iktidarını devirmeye yetmemiştir. Milliyetçi hamaset Türkiyeli solcular için ucuz bir seçim yatırımı olarak görülmesine rağmen Türkiye’de azımsanmayacak bir kitle için hala en geçerli akçe olduğunu bir kez daha kanıtlamış durumdadır. Güçlü bir demokrasi ve sınıf mücadelesinin olmayışı ülke halklarını iki keskin kampa ayırmış, her kamp kendi karşıtını alaşağı edecek pratikler üzerinden seferber edilmiştir. Faşizmin ve ırkçılığın doğrudan devlet eliyle muktedir kılındığı bir ülke olan Türkiye, Erdoğan’ın önümüzdeki seçimleri alması sonucu çok faşist katı ve daha ırkçı bir ülkeye savrulma tehlikesi ile karşı karşıya.
Buna karşı en örgütlü toplumsal güç olan Kürt Özgürlük Hareketi tek adam diktasına kaybettirmek için olağanca gücüyle kitlesini mobilize etmiş, AKP Kürdistan’da tarihinin en az oyunu almıştır. Faşizmin en koyu halini her dönem deneyimlemiş bir halk olan Kürtler hem kendi halkı hem de diğer halklar için etik-politik tavrını dün olduğu gibi bugün de en cesur haliyle ortaya koymaktan geri durmamıştır. Sağcı faşizmin tüm kriminalize etme çabalarına karşın ülke geleceğini faşizme teslim etmemek, daha demokratik ve yaşanılır bir ülke için direnmek Kürtler için başat görev addedilmiştir.
İkinci turun kaderini belirleyecek statüye erişildiği düşünülen ırkçı sağcılar ise Kürtler başta olmak üzere ülke mültecileri, kadınlar, LGBT-İ kimlikler ve diğer ezilenlerin hayatını doğrudan etkileyecek olumsuz kararlar üzerinden bir pazarlığa girişmiş, bu retoriği sahiplenmek ve icrasını yapmak sözü verecek olan ittifakı destekleyeceğini beyan etmiştir. Millet İttifakı’nın adayı Kılıçdaroğlu da bu söylemin tahakkümüne angaje olarak ve dahi mülteciler aleyhine billboardlar hazırlatarak ırkçı faşizmin kampına milliyetçi pozlar kesmeye başlamıştır. Lakin çok iyi bilinmektedir ki bu ülkenin kallavi ırkçıları varken kimse Kılıçdaroğlu’nun ırkçı tertibatına inanç geliştirmez.
Bu itibarla Kılıçdaroğlu ırkçılık ve muadili ideolojilerden kurtulmak isteyen milyonlarca insanın da ondan uzaklaşmasını sağlar. Ki Kürtler ve diğer ezilen kimlikler bunun başında gelmektedir. Çünkü Türkiye’deki ezilen kesimler nihai bir çare yaratmayacak olmasına rağmen Kılıçdaroğlu’nu Erdoğan faşizminden kurtulmak için bir şans olarak görmektedir. Mesele ezilenler için Kılıçdaroğlu’nun kazanmasından çok Erdoğan’ın tek adamlığına son vermektir. Ve yine ülkeyi yaşanılmaz kılan mafya devletini güçsüzleştirmek ve kendi örgütlü alanlarını büyütecek mevzileri tekrar kazanma isteğidir. Bu motivasyonla ikinci tura giden seçimler her şeye rağmen Erdoğan faşizmine son vermek için yaratılan sinerjinin başarılı bir şekilde sonlanmasını hedeflemeli, tüm ırkçı söylemlere karşın demokrasi güçleri kendi dilini olağanca gücüyle topluma ulaştırmayı tartışmalıdır.
Hepimizin ihtiyacı olan şey demokrasi, barış ve daha eşit bir dünyanın kurulması arzusudur. 3. Yol gerçek bir seçenek olarak tüm bu ırkçı ve faşizan pazarlığın içinden gerçek bir alternatif olarak örgütlenmeyi beklemektedir.