İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “ahmak” cezası gündeme oturdu. Karar 14 Aralık’ta verildi ve tartışmalar bunun üzerinden başladı. Hem verilen kararın hedefleri hem de içinde bulunulan siyasal iklimin koşulları kararın tartışılmasını anlamlı kılar. Bir mega kentin belediye başkanının kullandığı bir ifadeden ötürü cezalandırılması; siyasal yasak getirilmesi tabi ki tartışılacak ve karşı çıkılacaktır. “Milli iradeden” çokça söz edildiği bir zeminde; “seçimle gelenin” yargı yoluyla görevine son verme mantıksızlığının yanı sıra bir irade gaspı vardır.
Ancak Türkiye’de irade gaspı ilk kez olmuyor. Kurdistan’da son yıllarda sayısız halk iradesinin gaspı gerçekleşti; defalarca Kürt halk iradesinin görev başına getirdiği belediye eşbaşkanlarına müdahaleler yapıldı, görevden alınıp zindana atıldılar ve yerlerine kayyumlar atandı. Yine HDP eşbaşkanları başta olmak üzere milletvekillerinin sabahın bir vakti evleri basıldı, tutuklanıp zindana konuldular. Binlerce üye ve sempatizanı da aynı şekilde evleri basıldı ve tutuklandılar. Yine HDP kapatılma davası da devam etmektedir. Burada Kurdistan’ın diğer parçalarına dönük saldırılar, işgallerden söz etmek konumuzu uzatacaktır. Özcesi saldırılar hızından hiçbir şey kaybetmeden, tersine arttırılarak sürdürülmektedir.
Aslında İmamoğlu cezası HDP’ye yapılanların batıya, İstanbul’a yansıması oluyor.
HDP’liler hemen tutuklanıp yerlerine kayyumlar atanırken, İmamoğlu kararı şeklen de olsa hukuki usullere uydurulan, henüz sonuçlanmayan bir karardır. Daha İstinaf ve Yargıtay aşamaları olan bir süreçtir. Bu süreçte belediye başkanlığını devam ettirecek; yapılanların teşhir propagandasını yapacak; kamuoyuna kendisini ve politikalarını anlatabilecektir. Hatta iktidar güçlerinin kanat hizipleri arasındaki güç değişimleri İmamoğlu lehine gelişebilir ve ilerleyen süreçte beraat etme olasılığı da vardır. Beraat veya cezanın onaylanması hallerinin hangisi gerçekleşirse gerçekleşsin bunun pozitif siyasal sonuçları vardır, İmamoğlu ve çevresi için.
Daha şimdiden İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığını kazanma ihtimalinin arttığı değerlendirilmeleri yapılmaktadır. Mesele Kürtler olunca susan, görmezden gelen, içten içe sevinen çevreler; İmamoğlu kararıyla neredeyse zil takıp oynamaktadırlar. Akşener-İmamoğlu kucaklaşma fotosu unutulmamalı. Çünkü o foto İmamoğlu-Akşener üzerinde kurgulanan gelecek fotosudur. Erdoğan-Bahçeli fotosu benzeri yeni bir sürümdür.
Bu foto Kürtler, kadınlar, gençler, demokrasi ve özgürlük güçleri açısından ne anlama gelmektedir? İktidar güçlerinin değişik versiyonları neden böyle fotoları kurgulama; özgürlük, adalet, demokrasi gibi değerlerle süsleme gereği duymaktadırlar?
Bu sorulara verilecek cevapların odağında Kürtlerin bulunduğu bir gerçektir. Mevcut durumu anlayabilmek için Kürt inkarı ve düşmanlığı anlaşılmadan; bugünü anlamak ve geleceği tasarlamanın olanağı kalmayacaktır. Diğer soru ve cevaplar Kürtlerin durumunun çeperleri, yan ürünleri olarak ortaya çıkar ve hayatı etkilerler. Son yüzyıllık Türkiye hikayesinin özü budur; anlamlılık ve anlamsızlık kapsamını Kürt inkarı; buna karşı direniş ve mücadelenin seyri tayin etti, etmektedir.
1919-24 arası Kürt varlığının kerhen de olsa tanınması, hatta özerkliğinin verileceği vaadi, TC kuruluşunun önünü açar. Bundan sonraki süreç, Kürt’ü iradesizleştirmek için fiziki imha ve kültürel asimilasyonun iç içe uygulandığı dönemdir. 70’lerin ortalarından itibaren var olma ve irade kazanma döneminde 12 Eylül faşist cunda müdahalesi; Türk-İslam ideolojik yapının oluşum zamanıdır. 84’ten itibaren bütün bu saldırılar, irade kırma yönelimlerine rağmen 90’larla birlikte Kürt’ün kitlesel iradeleşmesi gerçekleşecektir. 98 devletlerarası komplo küresel olarak irade kırma aşamasına ulaşacaktır. Ancak bu saldırıların genişliği ve kapsamı büyüse de dört parça Kurdistan iradeleşecektir.
Son yüzyılın açığa çıkardığı gerçek; Kürt’ün yok sayılması, ister egemen iktidar blokları olsun isterse işçi sınıfı etrafında var olmaya çalışan kesimler olsun, huzur bulamadılar. Kürt huzursuzsa herkes huzursuz oluyor. Yüzyıldır yaşanan budur. Geriye kalan tek seçenek; Kürt’ün huzurlu ve özgür olmasıdır. Bu da herkesi huzurlu ve özgür kılacaktır. Kürt bozulmak istenirse o da bozar. Seçimlere doğru giderken İmamoğlu-Akşener fotosu çözüm seçeneği değildir, bozma girişimidir. Kürt ve demokrasi güçleri de o fotoyu bozar. Boza boza demokrasinin ve özgürlüğün önünü açma kudretine de haizdir Kürt varlığı.