Yerel yönetim seçimi gerçekleşti ve aşağı yukarı sonuçlar belli oldu. AKP-MHP iktidarı açısından sonuçları 7 Haziran genel seçimlerinden daha sarsıcı olan bu seçimlerde gerçekte ne oldu? Hiç kuşku yok ki, kazanan muhalefet oldu. Erdoğan-Bahçeli rakam oyunlarıyla bir ‘Pirus Zaferi’ ilan etmeye çalışsalar da aslında iktidar açısından sonuç ‘Pirus Zaferi’ bile değildir. Gerçekleşen gerçek bir yıkımdır.
Sonuçlar, AKP-MHP iktidarının hemen düşeceği anlamına gelmese de bu ikilinin iktidar olamayacağı anlamına geliyor. Şöyle ki; Türkiye’de herhangi bir gücün iktidar olabilmesi için; İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Antalya gibi temel şehirleri yönetiyor olması gerekir.
İzmir dışında bunların tümünü elinde bulunduran mevcut iktidar bunların hepsini kaybetti. Türkiye İç Anadolu ve Karadeniz’in özgül ağırlığı olmayan bazı illerini kazanmakla yönetilemez. İstanbul, Ankara, İzmir vb şehirleri kaybeden Türkiye’yi kaybetmiştir.
Türkiye’de herhangi bir gücün iktidar olabilmesi için; Kürtlere dayanıyor olması gerekir. Kürtlere rağmen, Kürtleri karşısına alan hiçbir güç iktidar olamaz. Çünkü Kürtleri düşmanlaştıran güce karşı Kürtler direniyor. Bu direniş er ya da geç Kürtleri düşmanlaştıran gücün devrilmesini beraberinde getiriyor.
Nitekim AKP’nin geldiği nokta tam da budur. Erdoğan-Bahçeli ikilisi Kürdistan’a doldurduğu asker-polis oylarıyla, tutuklama, baskı, hilelerle gasp ettiği, özgül ağırlığı olmayan bazı Kürt illerine dayanarak ihtiyaç duyduğu Kürt desteğini devşiremez.
Kürtlerin kendisini düşmanlaştıranlara karşı nasıl bir tutum içinde olduğunu en arı biçimde Amed’de görür herkes. Ne zaman ki Amed, Kürtlükten vazgeçerse işte o zaman Kuzey Kürdistan’da Kürtlük ecel terleri döker. Mevcut durumda Amed’in tutumu, Kürdistan’ın tutumudur. Bu da artan oylardır, kayyumun deffedilmesidir. Dolayısıyla Kürdistan’daki Kürtlük mevcut iktidarın hükmedebileceği bir Kürtlük değildir. Tam tersine, mevcut iktidara karşı direnişçi duruşunu sürdüren Kürtlüktür.
Toparlarsak; AKP-MHP iktidarı Türkiye’nin belli başlı büyük şehirlerinde kaybettiği için faşist iktidarını sürdüremeyecektir. AKP-MHP iktidarı Kürtleri kaybettiği için soykırımcı iktidarını sürdüremeyecektir. Önümüzde bu iktidarla sürdürülemezlik içindeki bir Türkiye var artık.
Türkiye bu iktidardan kurtulmadıkça değişemeyecektir ve değişmedikçe de düze çıkamayacaktır. Türkiye demokratikleşmeden şu an uğraştığı hiçbir diplomatik, toplumsal, siyasal, ekonomik, idari… sorununu çözemeyecektir. Bu yönüyle Türkiye’nin dermanı demokratikleşmedir.
Türkiye’yi düze çıkaracak demokratikleşmenin ölçütü de Kürtleri, örgütlü Kürtlerin kendilerini ifade ettiği HDP’yi kabul edebilecek bir kıvama gelmedir. Kürtlere, HDP’ye bu kadar mesafeli duran, onunla görünmekten, birlikte hareket etmekten imtina eden bir yerde demokrasi gelişmez. İşte HDP zekice ve büyük bir cesaretle izlediği seçim taktiği ile demokratik Türkiye’yi yaratma stratejisini imkan dahiline getirmiştir.
Şimdi herkes muhalefetin hayalini bile kuramadığı bu büyük seçim zaferine nasıl yaklaşacağını merak ediyor. CHP; AKP-MHP’nin tekçi ve anti demokratik zihniyetini esas alırsa ya da cumhuriyetin kurucu partisi olarak fabrika ayarlarına dönerse daha doğmadan ölür.
Anadolu’nun doğasına uygun olan çokluğu esas alıp, bugüne kadarki duruşunun özeleştirisini yaparsa güçlenir ve demokratik Türkiye’nin inşasında rol oynar.