AKP, borç sarmalı içinde ülkenin değerlerini satarak nefeslenmeye çalışırken, uluslararası sermayeye büyük bir yağma alanı açma çabasında. Katar’dan sonra leş kargası gibi ‘fırsat’ kollayan BAE’nin hedefi ise petrokimya
Yusuf Gürsucu / İstanbul
AKP’li Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan, Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayed El Nahyan’ın daveti üzerine, 14-15 Şubat tarihlerinde Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) resmi ziyarette bulunacak. Erdoğan ve Veliaht Prens Nahyan ile yapılacak baş başa ve heyetler arası görüşmenin ardından bazı anlaşma ve mutabakat muhtıralarının imza töreni düzenlenerek, iki ülke arasında 12 anlaşmanın imzalanacağı açıklandı.
‘Anlaşmalar’
Bu kapsamdaki anlaşmalar arasında, Yatırım Alanında İşbirliğine Yönelik Mutabakat Zaptı, Medya ve İletişim Alanlarında İş Birliği Protokolü, Savunma Sanayii İşbirliği Toplantılarının Başlatılmasına İlişkin Niyet Mektubu, Kara ve Deniz Taşımacılığı Alanlarında İşbirliği Mutabakat Muhtırası, Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması, Müzakerelerinin Başlatılmasına İlişkin Ortak Bildiri ve en önemlisi Adana Ceyhan’da petrokimya ‘anlaşmaları’ bulunuyor. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Abu Dabi Veliaht Prensi Nahyan’ın 24 Kasım 2021’de Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde baş başa ve heyetler arası görüşmesinin ardından iki ülke arasında 10 anlaşma imzalanmıştı.
‘Harika fırsat’
İmzalanan anlaşmalar arasında, Abu Dabi Liman Şirketi ile Türkiye Varlık Fonu arasında Mutabakat Muhtırası’nı, Türkiye Varlık Fonu Genel Müdürü Arda Ermut ile Abu Dabi Liman Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Mohamed Al Shamsi imzalamıştı. Birleşik Arap Emirlikleri’nin Varlık Fonu ve portföyündeki şirketlerle de görüşüldüğünü belirtmesi dikkat çekerken, BAE Yatırım Fonu Başkanı ise TL’deki erimenin kendileri için ‘harika bir fırsat’ olduğunu ifade etmişti.
‘Kenarda kalmış varlıklar’
Abu Dabi Kalkınma Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mohamed Hassan El Suwaidi’nin “Birleşik Arap Emirlikleri Türkiye’de yatırım yapmak için 10 milyar dolarlık bir fon ayırmıştır” sözleri, Türkiye Varlık Fonu’nun (TVF) Ceyhan’da rafineri ve petrokimya tesisi kurma planının Birleşik Arap Emirlikleri işbirliğiyle kurulacağı ise konuşulanlar içinde yer aldı. Financial Times gazetesine konuşan Hassan El Suwaidi, TVF’yle, kendi portföyünde bulunan bazı şirketler dahil ‘birkaç fırsat’ üzerindeki görüşmelerin başladığını söylerken, “Bazı kenarda kalmış varlıkları var” ifadesi dikkat çekiciydi.
Mutabakat muhtıraları
Geçtiğimiz kasım ayında varılan anlaşmalardan ikisi Abu Dabi Kalkınma Holdingi (ADQ) ile Türkiye Varlık Fonu arasında gerçekleşti. Ayrıca, Abu Dabi Kalkınma Holdingi ile Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi arasında enerji, petrokimya, teknoloji, ulaşım, altyapı, sağlık, finansal hizmetler, gıda ve tarım alanlarında Türkiye’ye doğrudan yatırım ve iş birliklerini kapsayan bir mutabakat muhtırası imzalandı.
TVF ve Petrokimya
İmzalanan anlaşmalar ve son birkaç günde Birleşik Arap Emirlikleri yetkililerinin yaptığı açıklamalar Adana’nın Ceyhan’da kurulan petrokimya Organize Sanayi Bölgesi’yle ilgili olduğu anlaşılıyordu. AKP iktidarının Ceyhan’ın Uluslararası Enerji Merkezi olması yönünde hedefleri biliniyor. TVF’nin yaklaşık 10 milyar dolar yatırımla rafineri ve petrokimya tesisi kurmak için çalışmalar yürüttüğü açıklanmıştı. Bu bağlamda 2020 yılı başında Varlık Fonu, ‘TVF Rafineri ve Petrokimya Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ni kurmuştu.
Ceyhan abluka altında
Türkiye Varlık Fonu (TVF), 20’ye yakın madenlerin çıkarılması ve işlenmesinin Maden Holding’e bağlanacağı ve petrokimya endüstrisinin de bu holdinge bağlanacağı açıklanmıştı. Adana Ceyhan’da ‘Enerji İhtisas Organize Sanayi Bölgesi’ içinde bin 300 hektar alanda ‘Ceyhan Mega Petrokimya Endüstri Bölgesi’ hazırlığı uzun süredir yapılıyor. Rönesans Holding petrokimya tesisiyle ilgili Cezayirli şirket Sonatrach ile 3 yıl önce adım atmıştı. Bölgede diğer şirketler de dikkat çekici. Azeri Socar şirketinin Turcas ve Hindistanlı Injaz ile birlikte ‘Ortak Girişim Grubu’ kurarak, Ceyhan’da entegre bir rafineri ve petrokimya tesisi kurup işleteceği duyurulmuştu.
Petrokimya yaşamı zehirler
Dünyamız özellikle son 40-50 yıldır yoğun sanayileşmeye bağlı olarak hızla kirlenen doğal yaşam büyük bir tehdit altında. Özellikle son 20-30 yılda yaratılan çevre kirliliğiyle hava ve suda kritik değerler aşılmış bununla birlikte büyük bir kuraklık yaşamı sarmalamıştır. Fosil yakıtlar ve petrole dayalı petrokimya ürünleri ile petrol arama, sondaj, taşıma, işleme süreçleri ve kazalar sonucu oluşan petrol sızıntılarının yarattığı kirliliği dünya artık taşıyamaz haldedir. Ceyhan’ın bin 300 hektarlık tarım alanı endüstri bölgesi olarak düzenlenmesi ve bu sürece eklenecek yeni limanlarla birlikte deniz ekosistemine, yeraltı sularına ve tarım arazilerine büyük zararlar vereceği ortadadır.
Doğal yaşam gündemlerinde yok
Sermayenin ve sermaye devlerinin ilgi alanına girmeyen doğal yaşamın başlıca düşmanlarından biri olan petrokimya, doğal gaz veya petrol kullanılarak üretilen bileşiklerden oluşmaktadır. Bu işlem, benzen, etilen, metanol, propilen vd. kimyasal ürünlerdir.
Petrokimyasalların üretimi çevre ve insan sağlığını etkileyen atık ürünler (plastik vb.) üretirlerken, birincil bileşenleri olan doğal gazlar ve petrol, ekstraksiyon işlemi sırasında kendi atıklarını ortaya çıkarır. Petrokimya üretimi hava kirliliğine, su kirliliğine ve toprak kirliliğine neden olmaktadır.
Kanser ve solunum hastalıkları
Araştırmacılar, petrokimya tesislerinin emisyonları kansere neden olduğunu belirlediler ve çevredeki bölgelerde solunum yolu hastalıklarında ciddi artışlar tespit ettiler. Petrokimya tesisleri tarafından yayılan farklı hava kirleticilerinden bazıları, partikül madde, karbonmonoksit, nitrojen oksit, hidrojen sülfür ve daha birçok zehirli gazları atmosfere ve çevreye yayılır. Petrokimya endüstrisi, küresel ısınmadan sorumlu başlıca sera gazları için önemli bir kaynak olarak görülürken, ayrıca biyoçeşitlilik kaybı ve ekosistemlerin yok edilmesine neden olan tesislerdir.
Akdeniz ekosistemi
Adana’da bu tesislerin biri dahi bölgeyi zehirleyeceği beklenirken bu kadar çok tesisin burada kurulması ve çalışması halinde Ceyhan yaşanmaz bir yer halini alırken zaten zor günler yaşayan Akdeniz ekosistemine geri dönülmez zararlar yaşatılacak. Denizlerde yapılan sondajlar, Mersin’e inşa edilmeye başlanan nükleer santral bölge ekosistemini hem değiştirecek hem de zehirleyecek özellikte. Akdeniz’de özellikle Mersin ve Ceyhan civarında görülen tropik balıklar zaten Akdeniz ekosisteminin değişmeye başladığına işaret ederken bu adımlarla bölge ölü bir bölge haline gelmesi işten bile değil.
SOCAR tek başına
Ayrıca Singapur’un devlet şirketi Subrana Jurong ve Aksoy Holding ortaklığıyla ‘Diyarbakır-Urfa’ arasına petrokimya merkezi olarak bir endüstri şehri kurulma girişimi 10 yıldır devam ediyor. SOCAR’ın Ortak Girişim Grubu kurulamadı ve ardından açıklama yapan SOCAR yeni bir petrokimya tesisi için yatırım kararı aldığını söyledi. Çalık Holding ise Hindistanlı IOCL şirketi ile ortaklık kurup TÜPRAŞ ihalesine katılmış, sonrasında ise Ceyhan’da IOCL ile ortak petrokimya tesisi kuracaklarını açıklamıştı. Bunun dışında Petrol Ofisi’nin de Ceyhan’da petrokimya tesisi kuracağı basında yer alırken bölgenin adeta abluka altına alınmasıyla birlikte bölge ekosistemi büyük bir kirlilikle yüz yüze kalacak.
Urfa-Diyarbakır gündemde
Petkim’in özelleştirilmesi ihalesine birlikte girerek Azerbaycan petrol şirketi SOCAR’ı Türkiye’ye taşıyan Aksoy Holding Kurucu ve Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Aksoy geçtiğimiz aylarda Dünya Gazetesi’ne verdiği bir röportajda, “Singapur Modeli Endüstri Parkı, yeni nesil sanayi kümelenmesi ve sosyo-kültürel gelişme modelidir” derken, Singapurlu paydaşlarının da bu projeye çok inandıklarını belirterek, “İstekli olmasalardı inanın bizi 10 yıl beklemezlerdi” yorumunda bulunurken bu projenin halen rafa kalkmadığı ve gündemde olduğunu ortaya koyuyordu.