“Bugün soğuk ve kar yağışlı bir gündü. Biz de bunları görüntülemek ve bunlar hakkındaki düşüncelerimizi kâğıda aktarmak istedik. Çocuklar için kar yağışı çok güzeldir. Ama bu deprem yüzünden kar yağışı kötü bir olay oldu. Çünkü çadırlarda yaşıyoruz. Çadırlar soğuk oluyor. Isıtıcılarla ısınmaya çalışsak da bu durumu ertelemiyor. Ama yine de buradaki çocuklar karın keyfini çıkartıyor. Biz de kar yağışını erteleyemediğimiz için durumu kabulleniyoruz. İnsanlar zor şartlara alışmak zorundadır.”
Bu satırlar 9 yıl önce gerçekleşen Van-Erciş Depremi sonrasında yayımlanan Erciş’in Genç Sesi -Haber Fareleri adlı gazetenin ve bloğun 11 yaşındaki iki muhabirin, Beyza ve Fırat’ın yazısından.
Erciş’in Genç Sesi 2011’de gerçekleşen ve en az 644 kişinin yaşamını kaybettiği Van-Erciş depreminin ardından, KHK ile kapatılan Gündem Çocuk Derneği’nin çadırkentlerde yaşamak zorunda kalan çocuklarla gerçekleştirdiği çalışmanın bir parçasıydı. Amacı çocukların yaşadığı travmanın altını çizmeden, onların yeniden güçlenmesine, seslerinin, görüşlerinin ve yaşadıklarının duyulmasına yardımcı olmaktı. İnsan hakları alanında yapılan bazı çalışmaların etkisi hemen görünmeyebilir. Hatta üzerinden yıllar geçmesi bile gerekebilir… Ama bazen de çalışma etkisini çalışma devam ederken gösterir. Erciş’in Genç Sesi de öyle olmuştu. Çocuklardan biri ilk kez “İlk kez bugün depremi unuttum” demişti. Hem de çocukların yaptıkları haberler, videolar o kadar çok kişiye ulaşmıştı ki, o dönem bir süre çadırkentlere hiçbir gazeteci alınmadığı için haber yapılamıyorken Erciş’in Genç Sesi önemli bir haber kaynağı oluvermişti.
Ne çok söylendi: Depremler olağan, depremden dolayı insanların yaşamını kaybetmesi, bir ömür boyu izleri devam edecek travmaların yaşanması olağan değil. En son 30 Ekim’de gördük. Deprem bölgesi olduğu bilinen ve deprem üssüne onlarca km uzaklıkta olmasına karşın İzmir’de en az 115 kişi yaşamını kaybetti, yüzlerce insan evsiz kaldı, geçici barınma alanlarında yaşamaya başladı.
Parklarda oluşturulan çadır alanlarında kalan nüfuz bilinmiyor. Çocuk hakları örgütlerinin hazırladığı İzmir-Seferihisar Depremi Çocuk Hakları Temelli Gözlem Raporu’na göre alanlarda yakınlarını kaybedenler değil, daha çok evi hasarlı ya da az hasarlı olanlar ile tedbir amaçlı evine dönmeyen kişiler kalıyor. Bir de zaten deprem öncesinde de barınma sorunu yaşayan mülteciler. Kemal Kılıçdaroğlu’nun deprem sonrası konuşmasında; “Suriyelilere gelince para çok ama bizim insanımız tabutlarda yaşıyor” dediği Suriyeliler… Yıllardır Türkiye’de kalacak bir yeri olamamış, bir çadırda onlarca kişi barınmaya çalışan Suriyeliler… Kılıçdaroğlu’na göre kendilerine milyonlarca TL harcanan (!) bir Suriyeli basına diyor ki; “Deprem sırasında çocuklarım için çok korktum. Savaştan kaçtım ama çocuklarım burada ölecek sandım. Deprem oldu çadırda oturuyoruz. Çadırlar çok soğuk, çocuklar hasta olacak. Eve girmemize izin vermiyorlar, hiçbir eşya alamadık”. Kılıçdaroğlu’na seslenmeli: Açık ki hepimiz aynı “tabuttayız”…
Neyse… Deprem sonrasına ilişkin yapılanlara bakılınca hem kamunun, hem yerel yönetimlerin hem sivil toplumun yani hepimizin öğrendiği pek çok şey olduğu kesin. Tabii ki asıl önemli olan öncesinde yapılabilecekken yapılmayanlar, onca kişinin ölümüne yol açanlar, ranta dayalı kent politikaları, denetimsizlik, gerçek yükümlülük sahiplerinin yükümlülüğünü bireylere bırakma çabası, yoksulluk, bilimsel düşünceye uzaklık, insan yaşamına verilmeyen değerler…
Depremde yaşamını kaybeden çocukların sayısı ne yazık ki en az 27. Çocukların yaşları iki ila on sekiz arasında değişiyor. Kaç çocuk yaralı, kaç çocuk kalıcı sakatlık yaşayacak, kaç çocuk yakınını kaybetti bilmiyoruz. Bildiğimiz deprem travmasının izleri tamamen silinmese bile buna maruz kalan çocukların yaşamla yeniden bağ kurulabildiği… Ama elbette etkili destek mekanizmalarıyla…
Rapora göre henüz sistematik ve etkili bir destek mekanizmasının tam olarak işlediğini söylemek mümkün değil. Bunun da pek çok sebebi var. Alandaki koordinasyonsuzluk, akreditasyon mekanizmasının doğru işletilmemesi ve Covid-19 salgını.
Rapor İzmir’deki geçici barınma alanlarındaki çocuk çalışmalarında Covid-19 riskine vurgu yapıyor. Genel koruyucu önlemlerin alınmadığı, uyarı ve motivasyonların yapılmadığı sahada salgının yaygınlaşabileceğini vurguluyor. Tıpkı TTB’nin raporu gibi… Raporda örgütlerin bir belediye çalışanından aldığı bilgiye göre; çocuklarla ilgili durumun bir krokisini çıkarmak ve ona göre çalışmaları planlayacak ekibe Covid-19 tanısı konmuş ve çalışma yarıda kesilmiş. Bu yüzden de çocuk hakları örgütleri raporda; çadır alanlarında Covid-19 dolayısıyla çocuklara yönelik alınması gereken önlemleri eklemiş ve acilen bu önlemlerin alınması talep edilmiş.
Yaşanan hak ihlallerinin cezasız kalması ve benzerlerinin yeniden yaşanmaması için vereceğimiz bir katkı da ihlalleri, ihlallere maruz kalanları ve failleri unutmamaktır. İşte bu yüzden ne İzmir’de yaşamını 27 çocuğu unutmalı, ne de her bir çocuk için cezai süreçleri takip etmekten vazgeçmeliyiz…
İzmir-Seferihisar Depremi Çocuk Hakları Temelli Gözlem Raporu’na göre yaşamını kaybeden çocukların isimleri şöyle: Arda Baran Demir, Lena Yücel, Diren Yücel, Feda Yücel, Vera Yücel, Umut Perinçek, Dila Yüksel, Ege Ilgaz Yüksel, Ateş Küçükyumuk, İpek Şirin, Elif İnan, Rüzgar Gümüşel, Çınar Alpgündüz, Sayra Alpgündüz, Ömer Yiğitcan Tekin, Feryal Özge Tekin, Asya Daloğlu, Gökdeniz Kaplan , Zeynep Mina Bayat, Elif Lina Bayat, Barlas Sal, Mahmut Baran Karael, Tezel Dilcan, Hayati Uzun, Çınar Ege Ünlü, Halil Berk Öztürk, Irmak Çetin.