Yusuf Gürsucu
ABD, AB’den sonra Türkiye’yi de doğalgazda Rusya’dan koparıp kendisine bağlama adımlarını hızlandırmaya başladı. Rusya ve Ukrayna savaşının ardında yatan en önemli nedeninin ABD’de yoğun olarak çıkarılmaya devam edilen kaya gazına ve ABD’li enerji tekellerine pazar yaratmak ve bu yolla Rusya’yı zayıflatarak bölgede ve daha geniş anlamda dünyada tek hakim güç olmak olduğu artık daha net görülebiliyor.
ABD eski başkanı Trump, Kuzey Akım 2 boru hattının iptal edilmesi, Kuzey Akım 1 ve TürkAkım boru hatlarının Avrupa’ya taşınmasının önlenmesine yönelik hem Merkel’e hem de Avrupalı şirketlere tehditler savurmuştu. Trump, ABD’nin Avrupa’nın gazını LNG tedariki ile karşılayabileceğini yüksek sesle dile getirirken, ABD’nin yeni başkanı Biden ise Trump’ın yarım bıraktığı bu girişimi miras alıp devam ettirmekte. Ayrıca bu süreci savaşlarla taçlandırıp silah sanayisine de büyük bir pazar alanı yaratan ABD, Ortadoğu’yu da bu bağlamda dizayn etmeye girişti.
Rusya’ya boru hatları ile bağımlı hale gelen Türkiye ise ABD ile yeniden samimi ilişkiler içine girdi. İran’dan gelen doğalgazın kesilmesi sonrası ortaya çıkan sıkıntının nedeninin boru hattında arıza olduğu şeklinde sunulurken, bu kesintinin asıl nedeninin arıza olmadığı ise o günlerde çok konuşuldu. Ortaya çıkan doğalgaz sıkıntısının da İran’dan gelen gaz miktarının böyle bir sıkıntıyı yaratamayacağı uzmanlarca dile getiriliyordu.
Bugünlerde iktidar yandaşı gazeteler boru hatlarına göre daha ucuz olduğunu iddia ettikleri LNG’ye yönelik haberler yapmaya başladı. Türkiye’nin sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) sevkiyatına yoğunlaştığını ve FSRU terminallerine mart boyunca çoğunluğu ABD’den olmak üzere en az 8 LNG tankerlerinin geleceği duyuruldu. Hatay Dörtyol’da bulunan FSRU (Yüzer LNG Depolama ve Gazlaştırma Ünitesi), Aliağa LNG Terminali ve Marmara Ereğlisi LNG Terminali’ne 30 Mart’a kadar 8 LNG tankerinin ulaşacağı belirtildi. Bu kapsamda, Solaris, Stena Clear Sky, Hoegh Esperanza, Celsius Copenhagen, Shinshu Maru ve SK Audace LNG tankerlerinin ABD’den yola çıktığı açıklamalarda yer aldı.
Diğer taraftan Erdoğan, Şubat başında Neçirvan Barzani ile doğalgaz konusunu konuştuklarını ve “İnşallah Irak doğalgazıyla ilgili de anlaşmalarımızı yapıp kazan-kazan esasına göre hem onlar kazanacak hem de biz kazanmış olacağız” diye açıklamalar yapmıştı. Anadolu Ajansı’nda ise Rusya-Ukrayna savaşının başlamasıyla birlikte Irak doğalgazı üzerine haberler yayınlanmakta.
Bu bağlamda Irak’ın 3,5 trilyon metreküpün üzerinde kanıtlanmış doğalgaz rezervi olduğu, 15 doğalgaz sahasının sadece 3’ünün çalıştığı ve Türkiye’nin teknik, teknolojik, lojistik ve ekonomik açılardan ilgili sahaları, inşa edilecek boru hatlarını, yüzey tesislerini geliştirerek işletebilecek ve bölgenin güvenliğini sağlayarak kalkınmayı ivmelendirebilecek tek devlet olduğu yönünde görüşleri gündeme getirmeye başladı.
Bir diğer gelişme ise geçtiğimiz gün İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un Türkiye’ye gelerek AKP’li Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’la görüşmeleriydi. Erdoğan’ın, “Türkiye olarak daha önce başlatılmış olan enerji noktasındaki işbirliğini yeniden hayata geçirmek için bu bir fırsattır diye düşünüyorum” sözleri İsrailli Cumhurbaşkanı’nın niçin Türkiye’ye geldiğini gösteriyordu. Anadolu Ajansı, İsrail’in eski Ürdün ve AB Büyükelçisi Oded Eran’la bir röportaj yayınlandı. Eran’ın, “Doğu Akdeniz’den Avrupa’ya doğalgaz iletmek için en uygun seçenek Türkiye’dir” sözleri dikkat çekiciydi.
EastMed (Doğu Akdeniz doğalgaz boru hattı) olarak isimlendirilen doğalgaz boru hattı anlaşması İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın imza attığı bir projeydi ve Biden tarafından rafa kaldırılmış olması bugünlere gelineceğinin işaretlerini veriyordu.
Erdoğan’ın geçtiğimiz gün ABD Başkanı Biden ile yaptığı telefon görüşmesinin İsrailli Cumhurbaşkanı’nın ziyaretinin hemen ardından yapılmış olması bir tesadüf değil. Bu görüşme Avrupa’nın doğalgaz tedarikinde Rusya’nın dışlanıp yerine ABD’nin ve ABD’li şirketlerin kontrolünde yeni boru hatları ve LNG tankerleriyle bu sürece müdahale hazırlığının hızlandığının göstergesidir.
Türkiye’de mevcut iktidarın yarattığı ekonomik krizde nefeslenme adına bağımlılık ilişkilerini tamamen ABD üzerinden sürdüreceği ortaya çıkıyor. Ne Irak gazının ne de İsrail gazının Türkiye ile bir ilişkisi yok. Türkiye burada sunulan her koşulu kabul etmek zorunda kalan bir nakliiyeci pozisyonunda. Doğalgaz taşınırken sızıntıları yani kırıntıları dışında yararlanabileceği bir şey yok ve bunu çok iyi gören Türkiye’deki iktidar da zaten bu kırıntıların peşinde.
Bu grift ilişkilerin Türkiye’yi büyük bir çıkmaz içine taşıyacağını ön görmek için müneccim olmaya gerek yok. Bu yaşanan süreçte Türkiye’nin Rusya ve ABD arasında cendere altına alınma olasılığı çok yüksek ve bu durumun ne Türkiye muktedirine ne de Türkiye halklarına hiçbir yarar getirmeyeceği ise aşikar…