‘Yenilenebilir’ savıyla enerji üreten şirketlere verilen uçuk destekler arz güvenliği savıyla gerçekleşirken, tüm veriler bunun bir yalan olduğunu ve halkın büyük bir soygun kıskacına alındığını gösteriyor
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Enerji Piyasaları Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) yayınladığı 2021 Yılı Kasım Ayı Elektrik Piyasası Raporu’na göre, Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması (YEKDEM) ortalama fiyatı 1.016.72 TL/MWh ve YEKDEM ek maliyeti 43.99 TL/MWh oldu. 2021 yılı Ocak-Kasım döneminde ise ortalama YEKDEM fiyatı 793.35 TL/MWh olurken, YEKDEM ek maliyeti de 97.98 TL/MWh’tı. Ayrıca kasım ayında YEKDEM kapsamında toplam 5 milyon 92 bin 264 MWh elektrik üretildi ve toplam 5 milyar 177 milyon 418 bin lira YEKDEM ödemesi yapıldı. Yılın ilk 11 ayında ise YEKDEM kapsamında 68 milyon 566 bin 814 MWh elektrik üretilirken, 54 milyar 397 milyon 530 bin TL ödeme yapıldı.
Fatura halka
Hidroelektrik (HES), jeotermal (JES), biyokütle (BES), rüzgâr (RS) ve güneş (GES) santrallerinin elektrik üretimi arttıkça tüketiciye yansıyan YEKDEM bedeli artmaktadır. Aynı zamanda Amerikan doları üzerinden verilen alım garantileri nedeniyle dolar yükseldikçe YEKDEM birim maliyeti de yükseldiği için halkın cebinden çıkan bedel de sürekli olarak artış göstermekte. Her fatura dönemi için hesaplanan toplam net YEKDEM maliyeti ‘Enerji Piyasaları İşletme A.Ş.’ (EPİAŞ) tarafından her bir tedarikçiye ve dolayısıyla nihai tüketiciye yani halka ödeme yükümlülüğü oranında fatura edilmektedir.
YEKDEM destek fiyatları:
Biyokütle Enerji: 13.30 USD/CENT
Güneş Enerjisi: 13.30 USD/CENT
Hidroelektrik Enerji: 7.30 USD/CENT
Rüzgar Enerjisi: 7.30 USD/CENT
Jeotermal Enerji: 10.50 USD/CENT
YEKDEM alım fiyatları uçuk
Örneğin biyokütle santralinden alınan elektriğin fiyatı YEKDEM desteği dahil yaklaşık 1.81 kwh/TL’tir. 1 Ocak 2022 tarihinden itibaren belirlenen ve halka büyük bir bedel ödeterek yoksulluğa iten 1 kW elektrik fiyatı 1.348829 TL/kWh’dir. YEKDEM kapsamında 1.81 TL olan elektrik fiyatının ortalama 1.35 TL’ye bizlere satılması garip bir durum gibi gelebilir ancak halkın vergilerinden oluşan kamu gelirleriyle bu farkların şirketlere ödendiğini belirtmek gerekiyor. Faturalarımızdaki artışın temel nedeni AKP iktidarı tarafından enerji şirketlerine verilen yüksek desteklerden kaynaklanmaktadır.
Her şey şirket çıkarı için
Elektriğe uygulanan dolar bazında alım garantisi ile düzenlenen destek mekanizmaları sonucunda yüksek faturalarla karşılaşmaktayız. Dağıtım şirketine ‘dağıtım bedeli’ ve kayıp kaçak bedellerinin de faturalara eklenmesi büyük bir halk soygununu ortaya çıkarıyor. Elektrik fiyatını, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) belirlemektedir. EPDK, 3’er aylık periyotlarla yılda toplam 4 defa olacak şekilde elektrik birim fiyat tarifelerini açıklarken, bu fiyatlar yukarıda dikkat çekmeye çalıştığımız şirket çıkarları kapsamında belirlenmektedir.
YEK Destekleme Mekanizması
Enerji şirketlerine destekler her türden üretim biçimi için geçerliyken ‘temiz enerji’ iddiasının arkasına sığınılarak sermaye kesimleri için genişletilmektedir. 5346 sayılı ‘Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanılmasına İlişkin Kanun’ (YEK Kanunu) çerçevesinde rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle, dalga, akıntı, gel-git ile kanal veya nehir veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik santralleri (HES) YEKDEM’den 10 yıl süre ile faydalanırken, YEK Kanunu’nun yürürlük tarihi olan 18 Mayıs 2005 tarihinden 31 Aralık 2020 tarihine kadar işletmeye girmiş veya girecek olan santraller için sağlanan avantaj 30 Haziran 2021’e kadar uzatılmıştı. YEKDEM kapsamında YEK belgeli üretim tesisleri için belirlenen fiyat desteği ise 31 Aralık 2030’a kadar uygulanacak.
Sermayenin sevgilisi YEKDEM
AKP iktidarı tarafından sağlanan alım garantilerinin ve kurdaki artışların da etkisiyle YEKDEM kapsamındaki garantili dolar alım fiyatlarından yararlanmak isteyen enerji santrallerinin sayısında önemli artışlar yaşandı. Bu kapsamda 2020 yılında YEKDEM’den yararlanacak santral sayısı 817’ye, toplam kurulu güç 21.860 MW’a ulaştı. Lisanslı santrallerin yanı sıra toplam kurulu gücü yaklaşık 6.600 MW olan lisanssız elektrik santrallerinin de YEKDEM’den faydalandırıldığını belirtmek gerekiyor. YEKDEM kapsamında desteklenen şirketlerin iktidarın kanatları altında büyüyen şirketler olması ise genel amacı ortaya koyarken, bu şirketler içinde başı çekenler: Cengiz İnşaat, Özaltın İnşaat, EnerjiSa, Kolin Enerji, Limak Enerji, Bereket Enerji, Doğuş Enerji ve Sanko Enerji vd. şirketler olması dikkat çekiyor.
Kapasite mekanizması
YEKDEM dışında kalan enerji santrallerine ise kapasite mekanizması adı altında 4 yılı aşkın süredir ‘piyasa şartlarında ayakta kalmakta zorlandıkları’ ve ‘arz güvenliği’ iddiasıyla her ay 200-300 milyon lira ödeme yapılıyor. Bu mekanizma santrallerin kurulu kapasitelerinde boşta kalan yani piyasalaşamayan üretim gücü için ödeme yapılmasını düzenliyor. Bu santrallere, piyasa şartlarında üretim yapamasalar bile aylık olarak 2021 yılında ortalama her ay 200 milyon lira kapasite mekanizması adı altında ödeme yapılırken, 2022 yılı ile birlikte bu tutar her ay ortalama 350 milyon liraya ulaşması bekleniyor.
Arz güvenliği yalanı
Piyasa şartlarına uygun maliyetten elektrik üretemediği veya ihtiyaç olmaması nedeniyle şirketlerin beklentisi altında kalan enerji alımları gerekçesiyle yılın büyük bölümünde çalışmayan, çalıştırılmayan ya da çok düşük kapasitede çalışan santrallere verilen destek kamu geliri üzerinden yapılıyor. 100 bin MW’a ulaşan enerji üretim kapasitesine rağmen bu kapasitenin 1/3’ünün piyasalaştığı Türkiye’de, yapılan ödemlerin gerekçesini enerji arz güvenliğine bağlamaları inandırıcı olmaktan çok uzak. Olası anlık pik enerji çekimleri koşullarında bile bugüne kadar bir kez 47 bin MW enerji çekiminin yaşanmış olması, iddialarını çürütmeye yetiyor.
Enerji krizi neden?
İran’dan gelen doğalgazın kesilmesiyle birlikte sanayi bölgelerine günlerce elektrik verilemedi. Bunun nedeni olarak, doğalgaz çevrim santrallerinde doğalgaz yetersizliği nedeniyle üretim yapılamamış olması gösterildi. Türkiye’de elektrik üretiminin yüzde 32.85’inin doğalgaz elektrik santrallerinden karşılandığı TEİAŞ tarafından belirtiliyor. 100 bin MW üretim kapasitesi içinde doğalgaz sonrasında geriye kalan güç ise 67 MW üzerinde. Yukarıda belirttiğimiz gibi sadece saatlik pik enerji çekiminde bir kez 47MW olması ve ortalama 32 bin MW elektrik kullanılıyor olması Türkiye’de arz fazlası kapasiteye işaret ediyor. Bu duruma karşı yaşanan elektrik kesintisinin başka nedenleri olmalı.
Enerji krizi normal değil
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre Türkiye, Azerbaycan gazını taşıyan TANAP hattından günlük 17.3 milyon m3 doğalgaz alıyor. Rus gazını taşıyan Türk Akımı’nda 46.9 milyon m3, Mavi Akım’da da 47.3 milyon m3 alım yapıyor. Bakü-Tiflis-Erzurum hattında günlük 19.1 milyon m3’lük alırken, İran’dan ise günlük 28.5 milyon m3 gaz alınıyor. Tuz Gölü ve Kuzey Marmara depolama tesislerinde günlük üretim 68 milyon m3. Hatay ve İzmir’deki iki FSRU gemilerinde gelen gaz toplamı ise 56 milyon m3. Bunlara ek olarak LNG terminalleriyle de birlikte Türkiye’nin günlük doğalgaz giriş kapasitesi toplam 360 milyon m3’e ulaşıyor. Gaz akışında yüzde 8’lik bir azalışın 4 gün boyunca OSB’lere elektrik verilmemesini buna bağlamak akıl dışı.
Hangisi doğru hangisi yalan?
YEKDEM’e ve diğer enerji santrallere verilen milyarlarca liralık desteğin verilme nedeninin arz güvenliği olamayacağı açıkça ortadayken, iktidarın gerekçeleri her konuda olduğu gibi inandırıcı olmaktan çok uzak. Ya yayınlanan veriler yanlış ya da bir şeyler gizleniyor. Rusya’dan gelen gazda bir düşüş yaşanıp yaşanmadığı bilinmiyor ancak bu gaz akışının kesilmiş ya da azaltılmış olma hali ancak yaşananlara bir cevap üretebilir. Ukrayna’ya yönelik emperyalist dalaşta Türkiye’nin Rusya çıkarlarının karşısında saf tutuyor olması bu olasılığı güçlendiriyor. Bir başka neden ise doğalgaz santrallerinin daha önce iktidarın fiyat politikalarına karşı tutum alarak üretimleri kesme tehditlerinin yeniden gündemde olması ve bu santrallerden alınan enerjiye yeni zam talepleri de sorulara yanıt olabilir.