Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yeni sistemin ilk kabinesiyle birlikte yaptığı açıklamada Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 100 günlük eylem planını açıkladı. Bakanlığın hayata geçirileceği projeler içinde doğal yaşamı alt üst edecek hedeflerin olduğu görüldü. Eylem planında ABD ile Türkiye’nin yaşadığı gerilimin nedenlerinden bir olan Akdeniz’de doğalgaz sondajlarında 1 derin deniz ve 1 sığ deniz sondajının başlatılacağı ve ikinci derin deniz sondaj gemisi alımı için sözleşme imzalanması yer alıyor. Ayrıca yeraltı kaynakları potansiyelinin tespit edilerek ekonomiye kazandırılması, madenlerin ülke sınırları içinde işlenecek şekilde tesis kurulması kaydıyla kıymetli maden sahalarının ihale edilmesi(uranyum ve altın), madencilik işlemlerinin elektronik ortamda hızlı ve etkin şekilde yürütülmesi için e-Maden uygulaması tamamlanma oranının %90’a çıkarılması gibi vurgular yer alırken, diğer eylem planı içinde ise nokta atışlı hedefler var. Eylem planı içinde, Türkiye Kömür İşletmeleri(TKİ)tarafından üretim yapılmayan kömür sahalarının özel sektör tarafından işletilmesinin sağlanması, yerli kömür kaynaklarının ekonomiye kazandırılması kapsamında; Eskişehir Alpu’da yaklaşık 1.000 MW kurulu gücünde termik santral kurulması için ihaleye çıkılması maddeleri dikkat çekici. Eskişehir halkının büyük çoğunluğu Alpu’ya termik santralin kurulmasına karşı iradelerini ve santrale mücadele edeceklerini güçlü bir şekilde ortaya koymuş olmalarına rağmen eylem planında özel vurgu yapılmasının Eskişehirlilere karşı adeta bir tehdit içerdiği anlaşılıyor.
Kaya gazı sahaları tespiti
Eylem planı içinde bir diğer dikkat çekici madde ise kaya gazı ve kömür kaynaklı metan gazı üretim potansiyelinin belirlenmesi. Milli enerji ve maden vurgularıyla süslenen eylem planında yer alan kaya gazı üretimine şu an Diyarbakır’da Schell firması geçilmiş durumda. Trakya’da ise birçok bölge bu amaçla şirketlerin hizmetine verildi ve sondaj çalışmaları ise sürüyor. Kaya gazı üretim sürecinde bir sondaj kuyusunda yaklaşık 350 bin metre küp su geri dönülmez biçimde kirletilirken, akiferler yanı yeraltı suları da geri dönülmez biçimde zehirleniyor. Tüm bunlar bilinirken, bunda ısrar etmenin tek hedeflerinin sermaye çıkarları olduğunu açıkça ortaya koyuyor.