Yerel seçimler için tüm partiler sahada. Partilerin genel başkanları, eşbaşkanları ve belediye başkan adayları her gün vaatlerini açıklıyorlar. Vaat dediğin, belediye başkanlığını kazanırlarsa, o şehirde ya da beldede ne yapacaklarına dair sözler oluyor elbette.
Ama AKP’ninki başka. AKP Genel Başkanı olarak seçim kampanyasının başındaki kişi aynı zamanda halkın tümüne hizmet etmek üzere seçilmiş bir cumhurbaşkanı. Bir cumhurbaşkanının tüm yetki ve ayrıcalıklarını kullanarak, partisi adına seçim kampanyası yürütüyor.
AKP liderini dinlemeye gelenlerin yarısı gerçekten kendi partisinin üye ya da sempatizanları ise diğer yarısı emir-komuta ile oraya getirilmiş o yörenin memurları olabiliyor. Bunun bu şekilde yıllarca yaşanmış olması, doğru olduğuna da işaret etmiyor, meşru olduğuna da…
Cumhurbaşkanı seçim stratejisini önce korku üzerine kurdu: Eğer bize oy vermezseniz, yani buradaki belediye başkanı bizden olmazsa, onun hizmet vermesini engelleriz… Örneğin buraya doğalgaz getirilecekse, onun gelmesini engelleriz. (Zaten bunun yasasını da çıkardılar)
Ancak Cumhurbaşkanı’nın son müjdesi çok hoş! “Ben gidiciyim” diyor. Bizden son kez oy istiyormuş. (Pardon, yerel seçim yapıyoruz; sizin herhangi bir yerden seçilme durumunuz yok ama işin bu yönünü bir yana bırakalım). Bir siyasetçinin artık kendisinin olmayacağı bir ortamı vadetmek bizde olmaz!
Nitekim Bekir Bozdağ, bizi olmasa da kendi tabanını ‘yatıştırmak’ adına, Cumhurbaşkanı’nı sonsuza dek yeniden seçtirebilmek için ellerindeki (erken seçimle yeniden aday olabilme) formülü hatırlattı. Diyorlar ki, bizden -daha doğrusu- Erdoğan’dan ‘kurtulmanız’ öyle kolay değil!..
Oysa gidişat öyle değil. Daha üstünden bir yıl geçmemiş olan son genel seçimlerdeki AKP’nin oy oranı yüzde 35. Ekonomi böyle gittikçe, halk enflasyonun altında inim inim inledikçe, emekçiye ve emeklilere sefalet ücretini reva gördükçe, bu oranının daha da düşeceği aşikâr.
Her geçen gün biraz daha yoksullaştığı için AKP’den kaçan seçmenlerin yöneleceği adreslerden biri Erbakan’ın siyasi mirasına sahip çıkmaya çalışan Yeniden Refah Partisi olacağa benziyor. Bu yüzden, Erdoğan’ın -sonunda aslında muhatabına yarayacak olan- YRP ile söz düellosu yükselecek galiba.
Ama ben yine de Erdoğan’ın “bu benim son seçimim” müjdesini sevdim! Onun olmadığı bir siyasi ortam şahane olacak! Benim gibi düşünenlerin en az yüzde 50 olduğuna inanıyorum. Siz ne dersiniz?