Engelli çocuklara yönelik cinsel saldırılarla ilgili çalışma yapan TOHAD Genel Koordinatörü Hakan Özgül, özellikle zihin engelli bireylerin ve çocukların çok sık olarak cinsel istismara ve şiddete maruz kaldığına ve faillerin cezasız kaldığına dikkat çekti
Yadigar Aygün
Türkiye’de çocuğa, kadına, hayvana yönelik cinsel istismar, cinsel taciz ve tecavüz vakaları her geçen gün artıyor. Toplumun pek konuşmadığı, farkındalık sahibi olmadığı konulardan bir tanesi ise zihin engelli çocuklara yönelik cinsel şiddet vakaları. Bu vakaların birçoğu yakın akrabaları, tanıdıkları kişiler ve devlet kurumlarında yaşanıyor. Konuya ilişkin gazetemize konuşan Toplumsal Haklar ve Araştırmalar Derneği (TOHAD) Genel Koordinatörü Hakan Özgül ve HDP Milletvekili Musa Piroğlu zihin engelli çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarının toplumdan gizlendiğini, örtbas edildiğini, mahkemelerde zihin engelli çocukların değil faillerin korunduğunu söyledi.
Birinci sırada yer alıyor
Engelli bireylerin cinsel istismara ve şiddete maruz bırakıldığına dikkat çeken Hakan Özgül, özellikle zihin engelli çocukların ve bireylerin cinsel şiddet ve çoklu hak ihlalleri yaşadıklarını söyledi. Özgül, zihin engelli bireylere yönelik cinsel şiddet uygulayan faillerin en yakınları tarafından ve kamu görevlileri tarafından gerçekleştiğinin altını çizdi. Özgül şunları söyledi: “Biz bu araştırmayı yaparken neyle karşılaşacağımızı bilmiyorduk. 2012-2017 yılları arasında yayınlanan ulusal ve yerel medyada yayınlanan yaklaşık 285 bin haber tarandı. 800’e yakın Yargıtay aşamasına geçmiş dava incelendi. Ayrıca nitel araştırma yapıldı. Araştırmanın kaynağında devletten bilgi ve belge istendi. Bunlardan elde ettiğimiz sonuçlar özetle şu şekildedir: En çok saldırıyı engelliler içerisinde zihinsel engelli bireyler görüyor. Bu sadece cinsel saldırı açısından değil, şiddetin her türlüsüne maruz kalıyorlar. Engellilere yönelik saldırılarda cinsel içerikli saldırılarda en çok zihin engelliler 1 seviyede. Hem tecavüze maruz kalmış hem işkence görmüş hem de sömürülmüş, yani çoklu hak ihlallerine maruz bırakılmış. Özellikle cinsel istismara yönelik saldırıların çok geç tespit edildiği biliniyor. Vücudunda ya bir iz kalması durumda ya da hamilelik durumda ortaya çıktığı anlaşıyor. Faillerin büyük kısmı ailenin yakın çevresinden, tanıdıklardan olduğunu görüyoruz. Saldırının baba, anne, ağabey, amca gibi çok yakın çevreden geldiğini gördük. Yakın akrabaların yanı sıra kamu görevlilerinin de engelli bireylere yönelik şiddet, cinsel şiddet uyguladığını tespit ettik. Devlet kendi denetimi altında olan kurum ve kuruluşlarda suçu önleyemiyor. Sadece bununla kalmıyor suçu örtbas ettiği de anlaşılıyor. Biz bunu çoğu mahkeme kararında, olayın bilinmesine rağmen üst mercilere bildirilmediğini, meselenin kurum içerisinde kapatılmak istendiğinde tanıklık ettik.”
Failler korunuyor
Zihin engelli bireylere yönelik cinsel istismar davalarında mahkemelerin engelli bireyleri değil, failleri koruduğuna ve bunun de faillere cesaret verdiğine dikkat çeken Özgül şu bilgileri verdi: “Yargılama süreçlerinde mağdurun korunmasına yönelik hamlelerin kolluk ve kovuşturma aşamasında mağdurun aleyhine kullanılmadığını gördük. Genellikle tutuksuz yargılanma ya da iyi halden indirimli cezalar veriliyor. İstismar eden kişinin ‘ilişki yeteri kadar uzun sürmedi’ beyanına ya da kaba bir tabir olacak ‘erken boşalma’ olduğu gerekçesiyle bizi şok eden indirimler uygulanıyor bu memlekette. Yargılamalar çok uzun sürerken, koruma tedbirleri de geç veriliyor. Bazı vakalarda istismara maruz bırakılmış çocuğun şikâyet ettiği gerekçesiyle şiddete veya yeniden istismara maruz bırakıldığına tanıklık ettik. Tüm bunların neticesinde Türkiye’de bu çok karanlık ve olabildiğince kapalı tutulan bir konu. Biz bu yanını 2017 yılında çıkardık. Ana akım medyada bu konuyu gündeme taşıyacak ne bir gazete ne de tv kanalı bulabildik. ‘Konjonktürel olarak bu haberi yayınlamamız mümkün değil’ dediler. Toplumu bu konu hakkında konuşturmak istemediler. Zihin engellilere yönelik cinsel istismarı ne yazık ki ne olduğunu anlatmamız mümkün olmadı. Bazı vakalarda tecavüz eden kişi bizzat babanın kendisi. Antalya’da vaka tespit etmiştik, çocuğu defalarca kez 4 yıl boyunca sistematik bir şekilde istismar ettiği ve çocuğun 3 defa doğum yaptığı doğan çocukları ise evin bahçesine gömüldüğünü haberlerde ve davada tespit ettik. Bir komşunun ihbarıyla açığa çıkıyor. Genellikle aileler yakın akraba ise olayı örtbas etmeye yönelik tutum ve davranışlar sergileniyor veya aile bireyleri çocuğun deli olduğunu, yalan söylediğini söylüyor. Bazen de olayı öğrenir öğrenmez suçun üzerine giden aileler de var” diye konuştu.
‘Ataerkil zihniyet değişmeli’
Özgül, devlet yetkililerinde failleri “aklayan” söylem ve tutum içerisinde olduklarını söyledi. Cezaların tek başına yeterli olmadığının altını çizen Özgül, toplumun şiddet, cinsel istismar vakalarında farkındalık sahibi ve duyarlı olmadığını, ataerkil sistemin kodlarıyla birlikte düşünerek, faili haklı çıkarmaya çalıştığını söyledi. Özgül, “Cezalar tek başına bu suçları önlemek için yeterli değil. Cezalarda indirim yapılması kravat taktı diye asla kabul edemeyiz. Türkiye’de insan hakları meselesi maalesef çok ivme kaybetti, geriliyor. Bugün için şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Şiddet uygulayan failler birtakım siyasi bağlantılarla elini kolunu rahatlıkla sallayıp dolaşabiliyorsa, İçişleri Bakanı olayı örtbas etmeye çalışıyorsa, dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, ‘Bir kereden bir şey olmaz’ gibi akıl dışı, insanlık dışı söylemelerle bir vakfın yanında durmayı kendine misyon edebiliyorsa, Türkiye’de adaletin yerini bulacağını söylemek mümkün değil. Suçu işleyen biliyor ki; siyasi bakımdan adaletten kaçabileceğini, saklanabileceğini, ceza almayacağını biliyor, bunu garanti ediyor. Kısa etek giydi diye bir kadını taciz ediyorsa ‘O da kısa etek giymeseydi’ gibi tepki ile karşılaşıyor. Türkiye’nin konjonktürel yapısı, toplumsal ahlakı, toplumsal bakış açısı çocuğa, kadına, dezavantajlı kesimlere adalet vermeye değil, tam aksine faili şiddete teşvik ediyor. Bugün bu çocuklara yapılan bu olaylarda adaletin yerini bulduğunu görseniz, denetim mekanizmalarını işletebilseniz insanlar bunu yapmaya cesaret edebilirler mi? Uzman çavuşun tutuksuz yargılanması İçişleri Bakanı’nın destekleyici beyanatları insanın tüylerini ürpertiyor” dedi.
‘İstenirse önlenir’
Özgül, engelli bireylere yönelik cinsel istismar ve şiddet vakalarının azaltılmasına yönelik çözüm önerilerini ise şu şekilde sıraladı: “Devletin bu suçları önceden önleyebilme olanağını gördük. Suçların önemli bir kısmı kamunun idaresi olan kurumlarda meydana geliyor. Bu vakalarının buralarda duyulmamış olması mümkün değil. Kurumlarda iyi bir denetimle önlenebilir. Engelli kişilerin her sene rutin kontrolleri oluyor. Evde bakım aylığı alanlara bizzat durum değerlendirmesi yapılıyor. Bu evlere uzman psikologla gidildiğinde bu suçlar açığa çıkarılabilir. Hakim ve savcılara engelliler hakkında eğitim verilmelidir. Hakim ve savcılar zihinsel engelli bir kişinin rıza şartını araştırıyor. Halbuki zihin engelli kişilerin yaptıkları işler ve eylemlerinin sonuçları hakkında muhakeme yetenekleri yoktur. Dolayısıyla o çocukları kandırmak fevkalade kolaydır. Burada ‘rıza aramak’ kadar daha büyük saçmalık olmaz. Polis, jandarma, hakim, savcıların engelliler eylemleri hakkında 5 saat gibi kısa sürelerle değil, uzun süren eğitimler alması gerekiyor. Ailelere yönelik yapılacak farkındalık çalışmaları (İstismarın izleri nasıl tespit edilir, çocuğun tepkileri vs.) yapılmalıdır. İnsanların adalet mekanizmasına ulaşma yollarını kolaylaştırmak gerekiyor. STK’lerin, özellikle kadın hakları konusunda çalışanların engelliler konusunda yeterince bilgi sahibi olmadığını görüyoruz. Kamu idaresi topluma, çocuğa yönelik cinsel istismarın, şiddetin insanlık açısından ne kadar kötü olduğunu ilkokuldan itibaren eğitimlerle, farkındalık çalışmalarının verilmesi gerekmektedir. Bu konuda çalışma, araştırma yapan gazeteciler, STK temsilcileri, aktivistler, aydınlar desteklenmeli ve küçük de olsa onore edilmelidir. Maalesef ülkede bu tür haberleri, araştırmaları yapan kişiler ‘Türkiye’yi kötülemek için yapıyor’ gibi bir algı ve hükümeti yıkma teşebbüsüne kadar götüren tepkilerle karşılaşıyor.”
Piroğlu: Rakamlar korkunç boyutta
HDP Milletvekili Musa Piroğlu sorunun ciddi bir boyut kazandığına dikkat çekerek “Cinsel taciz, tecavüz, şiddet saldırıları bu toplumda artık bütün herkesi rahatsız edecek hatta utanç içinde bırakacak kadar yaygınlaşmış durumda. Bu meselenin görünmeyen bir yüzü var. Engelli insanların yaşadığı ağır saldırılar, bu saldırılar ne kayıtlara doğru düzgün giriyor ne de görünür hale getiriliyor. Zihin engelli çocuk açısından baktığımızda cinsel şiddet vakaları her geçen gün artıyor” dedi. Yargı sistemindeki cezasızlığa dikkat çeken Piroğlu şunları söyledi: “Bu vakaların artmasının nedeni mahkemelerin verdikleri kararlar, mahkemelerde içler acısı korkunç olaylarla karşılaşıyoruz. Yüzde 80-90 engelli bir çocuğa yapılan tecavüz gönüllü birliktelik olarak açıklanıyor ve bu şekilde mahkemelerde karar veriliyor. Psikiyatrist denetiminde çocuğun ifadesi alınması gerekirken bu donanım yok. Çocuklar savunmasız hale getiriliyor. Aileler bunu görmezden gelerek yürümeyi tercih ediyor. Bunun duyulmasını pek istemiyor. Çok korkunç denecek sayıda rakam var. Zihin engelli çocuklar tamamen savunmasız, sahipsiz bırakılmış durumda. Aileler çocuklarının kendilerinden önce ölmesini istiyor. Biliyorlar ki, çocuk kendisinden sonra tamamen saldırıya açık hale gelecekler. Bu vakalar taşralarda daha fazla yaşanıyor. En sert yasa ve uygulamalarla karşı çıkmak gerekiyor. Kravat takmak, ceket giymek insanı vicdan sahibi yapmıyor. Kravat takan, ceket giyen fail iyi hal indirimi alıyor. Çoğu fail beraat alıp çıkıyor.”
Hakan Özgül kimdir?
2000 yılından bu yana çeşitli sivil toplum kuruluşlarında, platformlarda ve özel kurum ve kuruluşlarda danışman ve yönetici olarak görev yaptı. Toplumsal Haklar ve Araştırmalar Derneği’nin (TOHAD) çeşitli kademelerinde görev almış ve son olarak TOHAD’da proje koordinatörü olarak çalışmaya devam ediyor. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği nezdinde çeşitli raporlama çalışmalarında yer aldı. Birçok proje yayınında araştırmacı ve yazar olarak görev aldı. Bunlar: Türkiye’de Engellilik Temelinde Ayrımcılığın İzlenmesi Raporu (2010), Engelli Ayrımcılığı Araştırması ve Engelli Ayrımcılığına Karşı Çözüm Önerileri Raporu (2012), Mevzuattan Uygulamaya Engelli Hakları İzleme Raporu (2013), Mevzuattan Uygulamaya Engelli Hakları İzleme Raporu (2014), Engellilik ve Ayrımcılık: Eğitimciler için Temel Metinler ve Örnek Dersler (2015), Engelli Hakları İzleme Kılavuzu (2016) ve Engelli Bireylere Yönelik Fiziksel-Cinsel Şiddet, İstismar ve Kötü Muamele Olayları İzleme Raporu (2017) şeklindedir. Engellilerin insan hakları konusunda çalışmakta olan Özgül, engelliler alanında birçok bildiri, yayın hazırlamış ve makaleler yazmış, çeşitli kurum ve kuruluşlar hakkında çok sayıda erişilebilirlik raporları düzenlemiş ve çeşitli eğitim çalışmalarında yer almıştır.