Nadira Kadirova ve Gulnoza Mamatova olaylarıyla gündeme gelen ev işçileri, koronavirüs salgını nedeniyle çok zor günler yaşıyor. Yasalarda işçi sayılmayan kadınlar, kendilerine yönelik keyfi ve zorba uygulamalara isyan ediyor
Nevin Cerav
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre, gelişmekte olan ülkelerde iş yoğunluğunun yüzde 4 ila 10 arasındaki kısmının ev işçilerinden oluştuğu tespit edilmiş. Türkiye’de ise 1 milyondan fazla ev işçisi olduğu tahmin ediliyor. Kayıt dışı çalıştırma, düzensiz çalıştırma (gündelik) yaygın olduğu için tam olarak çalışan sayısını vermek imkansız. Oldukça uzun çalışma saatleri, çok ağır çalışma koşullarına maruz bırakılan ev işçilerinin çok büyük bölümü, yani yüzde 90’ı kadınlardan oluşuyor. Ev işçisi kadınlar yaptıkları işe göre düşük ücretler, sosyal güvensizlik, iş güvencesizliği, yetersiz beslenmenin yanı sıra taciz, aşağılanma, şiddet ve ayrımcılık gibi sorunlar da yaşıyor. Bütün bu sorunların üzerine şimdi de koronavirüs salgını nedeniyle işverenler tarafından keyfi olarak işlerinden ediliyorlar. Özellikle bir evde veya işyerinde düzenli ve sigortalı çalışmayan ev işçisi kadınlar bu keyfi tutumun ilk hedefi durumunda. Üstelik işçi sayılmadıkları ve büyük bir kısmının sigortası olmadığı için işsizlik parası da alamıyorlar.
Darp edilip sokağa atıldı
Koronavirüs salgını Türkiye’de resmi olarak 11 Mart’ta açıklandı. Bu açıklamanın ardından ‘Evde kal’ çağrıları yapıldı fakat bu çağrıya işçi ve emekçiler dahil edilmedi. İşçi ve emekçiler ‘ya korona ya açlık’ ikilemiyle karşı karşıya bırakıldı. İşçiler mecburen çalışmaya devam etmek zorunda kaldı. Aylık ya da gündelikçi olarak çalışan ev işçileri de evlerinde kalamadı. Tam o sırada normalde de birçok ağır sorunla boğuşan ev işçilerinin salgın sırasında büyük hak ihlallerine, şiddete maruz kaldıkları çıktı ortaya. Bu örneklerden biri de kamuoyuna yansıdı. Seren Serengil’in erkek arkadaşı olduğu söylenen Mustafa Tohma ile birlikte evlerinde çalışan Özbekistanlı yardımcısını, koronavirüs olduğu iddiasıyla darp edip orman bıraktığı öğrenildi. Gulnoza Mamatovaisimli ev işçisi bir avukata başvurarak aşağılandığı, darp edildiği ve sokağa atıldığı şikayetleriyle Serengil’den davacı oldu.
Nadira da bir ev işçisiydi
Ev işçilerinin yaşadıkları sadece ayrımcılık, aşağılama, taciz, tecavüz ve şiddetle sınırlı da değil. Sakat kalabiliyor, canlarından da olabiliyorlar. Çalıştıkları evlerin camlarını silerken düşüp yaşamını yitiren birçok ev işçisi var. Yanı sıra çalıştığı evde şüpheli şekilde hayatını kaybeden ev işçileri de var. Tıpkı AKP’li vekil Şirin Ünal’ın silahıyla 23 yaşında hayata veda etmek zorunda kalan Nadira Kadirova gibi.
Kuşkusuz yalnız değil ev işçileri, sahipsiz de değil. Bir sendikaları var. Gasp edilen haklarının peşine düşen, cam silerken düşüp sakat kalan, şiddete, tacize uğradıklarında dava açan, dayanışma gösteren bir sendika bu. 2013 yılında kuruldu İMECE Ev İşçileri Sendikası ve gerçekten bu alanda önemli bir mücadele yürütüyor.
Sendikaları var
Bir süre önce bıraksa da kendisi de bir ev işçisi olan Ayten Kargın, İMECE Ev İşçileri Sendikası’nın başkanı. Şu anda bir engelli okulunda ve çocuk servis aracında çalışan Kargın, ev işçisi olarak çalıştığı dönemlerde haksızlığa
uğramış ve işvereniyle davalık olmuş bir kadın. Yıllarca süren davayı kazanmış fakat hala bazı ayrıntılar nedeniyle dava bir türlü sonuçlanmıyor. Aslında Kargın’ın davası, bir işçinin Türkiye’de hakkının peşine düşmesinin nasıl zor ve bıkkınlık verici olduğunun da somut örneklerinden biri. Yasalar ya da bürokrasi işçiye başka türlü işletiliyor da denilebilir. Yine de yılmadan gasp edilen haklarının peşini bırakmıyorlar sendika olarak.
‘İşverenler çok rahat’
Ayten Kargın ile salgın günlerinde ev işçilerinin yaşadığı sorunları ele aldık. 11 Mart’tan bu yana diğer zamanlardan farklı olarak neler yaşıyor ev işçileri? “Öncelikle şunu vurgulamak istiyorum” diyen Kargın, şöyle devam ediyor: “Ev işçilerinin işverenleri çok rahat davranıyor. Çünkü ev işçileri yasalarda işçi olarak kabul edilmiyor. Bu nedenle de işverenler kolaylıkla işçisinin işine son verebiliyor. İşçiyi sokağa attığında onun bir hakkının olmadığını düşünüyor. Eğer biz yasalarda işçi sayılsaydık, şu anda bizim de işimize son verilmesiyle ilgili konuşulurdu ya da yasalarda hakkımızı daha rahat arayabilirdik.” Ev işçilerinin yasal olarak işçi statüsünde olmadıkları için daha rahat gözden çıkarıldıklarını söyleyen Kargın, “Gerçekten çok keyfi davranıyor işverenler. Özellikle de bu salgın sürecinde. ‘Ben kendimi korumaya alıyorum, korona var, sen gelme artık’ diyebiliyor. Ya da ‘az gel’ diyor. Bu hakkı kendisinde görebiliyor. Düşünmüyor. Haftada bir gün aldığı ev işçisini almayabiliyor yani. Kendisi idare edebiliyor o süreçte ama ev işçisi ne yapacak, ne yiyecek, bunu düşünmüyor” ifadelerinde bulunuyor.
Ev işçileri işten atılıyor
Ev işçileri de salgın sırasında koronavirüs ile ekmeği arasında tercih yapmak durumunda bırakıldı. İşe giden ev işçilerinin, ‘Ben kendimi ve çalıştığım yeri korumaya çalışırım virüsten ama o işe gitmek zorundayım. Paraya ihtiyacım var, çalışmak zorundayım’ dediklerini dile getiriyor Ayten Kargın. Hiçbir ev işçisinin ‘ben işe gidemem, korkuyorum’ deme lüksüne sahip olmadığının altını çizen Kargın, “Ama işveren istemiyor ev işçisini. ‘Gelmeyin’ diyor. Ya belki o da kendince haklı ama madem gelme diyorsa o zaman işçisine çıkarsın versin bir aylık maaşını, bir ay sonra görüşelim desin” önerisinde bulunuyor.
İşçi statüsü istiyorlar
Evlerde çalışırken sakat kalan, yaşamını yitiren kadınların davalarını da takip ettiklerini aktaran Ayten Kargın, sendika olarak ilk hedeflerinin ev işçilerinin işçi statüsüne alınması, sigortasız çalıştırılmamaları ve güvenlik tedbirlerinin alınmasını sağlamak olduğunu vurguladı. Ev işçisi kadınlara, “Sigortasız çalışma’, ‘Cama çıkma’ sloganlarıyla seslendiklerini anlatan Kargın, “Bunlar en önemli ve en acil konularımız” dedi.
‘Hakkımızı arayacağız’
Nadira Kadirova ile Gulnoza Mamatova’nın yaşadıklarını da takip ettiklerini, sosyal medya aracılığıyla ve basın açıklamasıyla tepkilerini gösterdiklerini belirtiyor Kargın. Haksızlığa ve hukuksuzluğa uğrayan ev işçilerine seslenerek, son olarak şunları dile getiriyor: “Bakın bizim sendikamızın hiçbir finansmanı yok. Biz hep kendi çabalarımızla bir şeyler yapıyoruz. Birçok şey de gönüllülük esasına göre yürüyor. Ama birçok davayı da kazanıyoruz. Bu zor günlerde ev işçilerine yaşatılan haksızlıkların da günü gelince takipçisi olacağız ve hakkımızı arayacağız. Haksızlığa uğrayan ev işçileri bize başvurabilirler.”