Birçok masalda daima parçalayıcı bir aslan veya kurdun yanında bir de tilki olur. Aslan avını parçalar, iyi yerlerini yer; geri kalan işkembe, bağırsak ve diğer pislikleri de tilkiye kalır.
1 Nisan 1992 tarihli Milliyet gazetesinde çıkan Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş ile Uğur Mumcu’nun kahkaha atan resimleri bana bunları yazdırdı. Uğur Mumcu’yu bu kadar memnuniyetle güldüren olay, halen Güneydoğu’da cereyan eden soykırım ile Güreş’in ileride daha iyisini yapacağız müjdesi olsa gerek.
Bizde zaman zaman doğru yanlış palavralar patlatılır. İyi hatırlıyorum bir zamanlar İtalya, Antalya bölgemiz üzerinde hak iddia ediyordu. Lise talebesiydim. Hepimize cidden bir hakaret gibi geliyordu ve eğer bizimle İtalya arasında bir harp olsaydı, seve seve ben ve tüm 18 yaşındaki talebeler giderdik. Ama o İtalya idi, Şırnak ve Cizre değildi. Sonra Atatürk’e atfedilen şöyle bir veciz söz yayıldı ve hepimizi rahatlattı. Malum İtalya’nın coğrafi yapısı bir çizmeye benzer. Atatürk demiş ki, İtalyanlar beni kızdırmasın çizmeyi giyerim ha! Burada çizme iki manaya geliyor. O vakit Atatürk sivildi. Yani demek istemişti ki, yine çizmeyi giyer, askerleşir ordunun başına geçerim. Diğeri de çizmeye benzeyen İtalya’yı alırım, anlamına geliyordu.
Gelelim Doğan Güreş paşamızın giysilerine. Ama bu sefer Doğan Güreş paşanın hedefi İtalya değil, gariban ülkemdir. Cizre’dir, Şırnak’tır, İdil’dir, Silopi ve Nusaybin’dir. Bakın Uğur Mumcu’yu gülmekten çatlatan beyanatına; “Eğer eylemler ayaklanmaya giderse, Milli Güvenlik Kurulu şapkamı giyer, seferberlik ilan teklifimi yaparım.”
Paşa biliyor ki, hurda haş hükümet ve meclise yaptığı teklif bir emirdir. Ve mutlaka yerine gelir, peki hareketin yani eylemin ayaklanma olduğuna kim karar verecek? Yani yine gedikli başçavuşlar ve köhne paşalar mı karar verecek? Görüldü ki, bu zatlar Kürtlerin kutsal bayramı olan Newroz’u bile ayaklanma kabul ettiler. Ve gerekli vahşeti masum Kürt halkına gösterdiler. Erzincan’a Allah tarafından zelzele geldi; ama bugün Erzincan’dan da beter olan Şırnak ve Cizre’nin felaketi Allah’tan değil. Sözüm ona Güneydoğulu, belki de Kürt kökenli temiz süt emmiş Doğan Güreş’ten geldi.
Ben daima TC hükümeti ve onun güvenlik kuvvetlerini bir Kürt masalında geçen Pepuk kuşuna benzetirim. Denir ki, tüm kuşlar Pepuk kuşunu döver. Pepuk da gelir yuvasındaki yavruları gagalar. Peki yanlış mı söylüyorum. Etrafımıza bakalım: Ermenistan, İran, Irak, Yunanistan, Bulgaristan ve diğer devletlerin bize yapmadıkları hakaret kalmıyor ve açıkçası hepsine ‘eyvallah’ diyoruz.
Ve yine dönüp, hıncımızı vatandaşımız olan Kürtlerden alıyoruz!
Geçen gün Süleyman Demirel’in şahane bir itirafı vardı. Gazeteci soruyor: “Sayın Başbakanım Ermeniler, Azerbaycan’da Türk kardeşlerimizi katlediyor. Hükümet olarak müdahale edecek misiniz?” Sayın Demirel şöyle cevap veriyor: “Aman, aman, tüm dünya Ermenilerin arkasındadır.”
Anlaşıldı değil mi? Demek TC ordusunun Kürtlere yaptığı kabadayılık, Kürdün arkasında kimsenin olmayışından kaynaklanıyor. Eh ne yapalım, Kürdün de Allahı var!
——————
12 Nisan 1992