Türkiye’de yaklaşık 9 milyon engelli yurttaş bulunuyor. Cezaevlerinde ise son açıklamalara göre 248 engelli var. İktidarın engelli politikasını eleştiren HDP Milletvekili Musa Piroğlu, ‘AKP sorunu çözmek yerine bir bağımlılık ilişkisi yaratmayı tercih ediyor’ dedi
Gülcan Kılagöz/İstanbul
Bugün Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabul edilen 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Ancak engelliler bugünün kutlanacak bir gün olmadığını belirtiyor. Engelli yurttaşlar çevresel sorunlar nedeniyle günlük yaşamlarını sürdürmekte büyük zorluklarla karşı karşıya kalıyor. Görme engelliler için yapılan sarı şeritlere direkler dikiliyor. Tekerlekli sandalye için rampaların olduğu yerlere araçlar park edebiliyor. Mağazalarda giyinme kabinleri engelliler için oldukça dar ve uygun değil. Bunun gibi birçok örnek verebiliriz. Engellilerin yaşam koşullarını iyileştirmeyen hükümet, aksine daha da zorlaştıracak adımlar atmayı sürdürüyor. Engelliler engellerine uygun işlerde çalıştırılmıyor, işsizlik oranı çok yüksek, işyerinde çok fazla ayrımcılığa maruz kalıyor. En son çıkarılan KHK’ler ile kamudan yaklaşık 2 bin engelli ihraç edildi. Özellikle çalışma yaşamında engellilere yönelik ayrımcılık dikkat çekiyor. Engelliler neredeyse vahşi doğa koşullarının hâkim olduğu bir ortamda fiziki, ekonomik ve sosyal pek çok sorunla yüz yüze kalıyor.
AKP’nin engelli yurttaşların haklarına dair yürüttüğü politikaları eleştiren HDP Milletvekili Musa Piroğlu, “AKP toplumun bütününde olduğu gibi, engelliler meselesinde de sorun çözmek yerine, bir bağımlılık ilişkisi yaratmayı tercih ediyor. Engelli sorunlarına yönelik engelliliği ortadan kaldıracak yönelimlere girmek yerine, engelliliğin bir bağımlılık ilişkisi içerisinde sürdürülür halde tutulmasını tercih ediyor. Oysa engellilerin temel beklentisi, bir sadaka kültürü içinde ve başkalarına bağımlı halde, asgari düzeyde yaşamını sürdürür konumda bulmak değildir. AKP, tercih ettiği ekonomi politikaları ve bu politikaların yansıması olan toplumsal politikalarla beraber, 8 milyondan fazla engelli insanın devlete ve yakınlarına bağımlı bir şekilde, sosyal, ekonomik ve siyasal hayata katılmadan, devletten aldığı kısmi yardımla yaşar halde olmasını istiyor” diye konuştu.
AKP’nin 16 yıllık iktidarı boyunca, engelliler alanında çözüme kavuşan hiçbir şeyin olmadığını ifade eden Piroğlu, “Çıkarılan kanunlar bunun somut göstergesidir. Engellilere devlet tarafından ödenen bakım ücretleri hesaplanırken bile engelli bir ailenin içinde görülerek hesaplanmakta, birey olarak kavranmamakta, ücret de aileye verilmektedir. Aslında devlet kendi kamusal görevlerini daha düşük maliyetlerle ailelere havale etmektedir” dedi.
Medikal bir sorun değil
3 Aralık Engelliler Günü’nün hükümetten ve sermayeden bağımsız mücadele hattındaki engelli kurumları tarafından kutlanmadığına dikkat çeken Piroğlu, “Bunun altında kapitalist sistemin sorunları çözmek yerine, göstermelik birtakım uygulamalarla sorunların devam etmesini sağlıyor olması yatar. Engellilik toplumsal bir kavramdır, medikal bir sorun değildir. İnsanların engelli olmasına sebep olan şey, çeşitli sebeplerle meydana gelen yeti kaybının ekonomik, sosyal ve siyasal hayata katılımı engellemiş olmasıdır. Doğal olarak yeti kaybının toplumsal yaşama katılımı engellemesinin altında, toplumun ekonomik, fiziksel ve siyasal örgütlenmesi yatar. Engelliliğin ortadan kaldırılması, yeti kaybının toplumsal hayata katılımın önünde engel olmaktan çıkarılmasıdır.
Bu bir yanıyla erişilebilirlik sorununun çözülmesini, bir yanıyla engellilerin üretime kendi birikimleri, potansiyelleri oranında ve buna uyumlu bir şekilde katılır hale gelmesi bir yanıyla da eğitim, sosyal ve siyasal faaliyetin içinde tüm insanlarla eşit oranda dâhil oluyor hale gelmesidir. Bunun için de üretimin ve toplumsal hayatın yeniden örgütlenmesi gerekir. Engelliler Günü, ancak bu yolda adım atılması durumunda kutlanır” vurgusunda bulundu. AKP-MHP yasayı tanımıyor İki temel soruna dikkat çeken Piroğlu, birincisinin referandum sonrası yasanın uygulanmaz hale geldiğini, ikincisinin ise AKP-MHP koalisyonunun yapılan tüm önerilere kapalı olduğunu kaydetti. Piroğlu, “AKP’nin kendi siyaseti, birtakım yasal düzenlemelerin Meclis’te kabul edilmesine rağmen, onların uygulamasının sürece terk edilerek, kadük hale getirilmesi üzerine şekillenmiştir” dedi.
8 Aralık’ta Engelli Çalıştayı
HDP’nin Meclis’te olmayan Engelliler Komisyonu’nun tekrar kurulmasını ve yasamaya müdahale edilerek gerekli düzenlemelerin yapılması istediğini dile getiren Piroğlu, “Partimizin engelli komisyonu, sorunun çözümü amacıyla 8 Aralık’ta genel merkezimizde bir engelli çalıştayı düzenleme kararı almıştır” bilgisini paylaştı. Cezaevindeki engellilerin durumuna dikkat çeken Piroğlu, “Hapishanelerde hasta ve engelli tutsaklar neredeyse ölüme terk edilmiştir. Hasta ve engelli tutsaklar derhal serbest bırakılmalıdır” dedi. Piroğlu, “Bu bağlamda bir yandan engelli yurttaşlarımızın acil sorunlarına çözümler üretmek, onların iş ve toplum yaşamına katılımının önündeki tüm engelleri kaldırarak, bağımsız özneler olarak hayatlarını sürdürmelerini sağlamak, ama öte yandan engelli nüfusu hızla çoğaltan başta savaş, iş cinayetleri ve yoksulluğu aşmak için gerekli adımları atmak elzemdir” diye konuştu.
Sorun çözülmüyor, büyüyor
Hükümetin engelli yurttaşlara dair izlediği politikaları eleştiren Türkiye Sakatlar Derneği, “Engellilerin toplumsal hayata eşit ve üretken bireyler olarak katılımlarının zorunluluğuna dikkat çeken, devlete bu alanda görev ve sorumluluklar yükleyen Engelliler Bildirisi’nin ruhuna ve taleplerimize uygun düzenlemeler hala hayata geçirilmiyor. Siyasi iktidarlar, nüfusunun onda birinden fazlasını oluşturan 8,5 milyon engelliyi, sorunlardan doğrudan etkilenen aileleriyle birlikte 25 milyon kişiyi görmezden gelmeye devam ediyor. Dernek olarak, 3 Aralık’ın her yıl adet yerini bulsun diye hatırlanmasına karşı çıkıyoruz. Sorunlarımız giderek büyüyor, ama çözümsüz değil! Bütün kamuoyunu ve engellileri, haklarını savunmaya, dayanışmaya, taleplerini ifade etmeye çağırıyoruz” diye kaydetti.
Farklıları kabul edelim
Otizmli çocuklara eğitmenlik yapan ve ismini vermek istemeyen öğretmen, “Sarı çizgiler, engelli asansörü, engelli otopark, bakım ücreti, engelli maaşı vs. tüm bunların bir lütuf olmadığını, sosyal hizmet anlayışı çerçevesinde şekillenen bir hak ve talep edilir olduğunu algılamak gerekiyor” dedi. Toplumun geneline benzemeyenin öteki ilan edildiğini dile getiren öğretmen, “Engel durumu da bunların dışında değil elbette. Kadın hakkı, çocuk hakkı gibi dezavantajlı tüm gruplarla ortak sorunlar yaşıyor. Toplumda ‘Boyalı Kuş’ isen istismara, tacize ve şiddete maruz kalıyorsun” ifadelerini kullandı. Engelli yerine farklı birey demeyi daha etik bulduğunu söyleyen öğretmen, “Sanırım değerli olan farklılıkların renkliliğini kabul etmek” dedi.
248 engelli cezaevlerinde
Cezaevinde bulunan engelli yurttaşlara dair sağlıklı bilgi edinemediklerini söyleyen CİSTT üyesi Sosyolog Mustafa Eren, “Yeni rakamlar ise Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na yaptığı sunumda karşımıza çıktı. 1 Ekim 2018 tarihi itibariyle yaklaşık 260 bin mahpusun bulunduğu Türkiye hapishanelerinde, sadece 248 engelli mahpus var. Engellilik sadece kategorilerle sınırla kalamayacak bir genişliğe sahip. Süreğen hastalıklar da engellilik olarak değerlendiriliyor artık uluslararası literatürde. Kaç kanser, böbrek hastası, kalp hastası var örneğin Türkiye hapishanelerinde? Bu sorulara cevaplar geldiğinde Adalet Bakanlığı’nın verdiği üç haneli rakamların dört ve hatta engellilik tanımını tüm kapsayıcılığı ile uygularsak, beş haneye ulaşması mümkün” dedi.
Cezaevlerindeki engellilerin durumuna dair konuşan Eren, “Ziyaretçisi gelemeyen mahpuslar için geriye telefon ve mektuplaşma olanakları kalıyor. Telefon için hapishane kantininden telefon kartı satın alacak maddi durumunuz da olması lazım. Diyelim ki aldınız telefon hakkınız sadece haftada bir gün ve on dakika ile sınırlıdır. Ancak, işitme ve/veya konuşma engelli bir mahpussanız telefonun, görme engelli bir mahpussanız mektubun bir anlamı kalmıyor. Burada bir ‘özel ihtiyaç’ durumu aşikar. Yeni bir düzenlemeye ihtiyaç var. ‘Güvenlikçi’ bir yaklaşım yerine insan haklarını önceleyen bir yaklaşımı benimsemek bu tür düzenlemeler için ilk koşul. Çünkü eğer devlet engelli bir insanı hapsetmeyi tercih etmişse koşulları gerekçe göstererek ihtiyaçlarını karşılayamadığını söyleyemez, ihtiyaçlarını da karşılamak zorundadır. Uluslararası mevzuat da bunun böyle olduğunu kabul eder” diye konuştu.
Engelli kurumların güncel talepleri
*2005 yılında çıkarılan 5378 Sayılı Yasa ile 2012 de tüm fiziksel mekânların engelliler için erişilebilirliğinin sağlanacağı sözü verilmişti. Yıl 2016, erişilebilirlik sorunu çözülmediğinden engelliler fiili hapis hayatı yaşıyor. “Evde hapis” durumunun bir an önce son bulması ve yaşamın erişilebilir olması.
*Sağlık Hakkına erişim, Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) ve yoran bürokrasiyle adeta kasıtlı olarak engellenmektedir. SUT Doktor ile hasta arasındaki bariyerdir ve SUT derhal iptal edilmeli, hastaların muayene, tedavi ve tıbbi malzeme alımları önündeki engellerin kaldırılması.
*Sağlık Kurulu Raporları ile, engelliler iyileşmiş gibi gösterilmekte ve rapor oranları yüzde 40’ın altına çekilerek engellilerin haklarından yararlanmaları engellenmiştir. Rapor yönetmeliği ekonomik ve sosyal durumları da dikkate alacak biçimde Dünya Sağlık Örgütü İCF standartlarına uyarlanması.
*ÖSYM tarafından yapılan sınavlara cihazlarıyla katılmak zorunda olan öğrencilerin, bulundukları illerde sınava girebilmesinin sağlanması.
*Engelliler için açılan okulların şehir dışında değil, şehir merkezlerinde olması.