Bütün olumsuzlukları iradesi dışındaki süper güçlere bağlayıp yan gelip yatma kolaycılığı, toplumda örneğini sıklıkla görebileceğimiz, hastalıklı bir “yarı aydın tavrı” olarak tanımlanabilir. Bütün kötülükler, o “her şeye kadir” emperyalizmin, ABD’nin oyunudur! Ve uyanık “üstadımız” halkın göremediği, gücünün yetmeyeceği bu oyunların öyle farkındadır ki sizin aklınız ermez! Böyle olunca hem anti-emperyalist bir “devrimci” olarak yerine göre muhalif, hem de “en” milliyetçi bireylerden biri olarak her daim devletinin yanındadır. Çünkü iktidar başka, devlet başkadır! Varsa bir yanlışlık bunu da yüce devletine yaptıran şey emperyalizmdir zaten! iktidara karşı halkın yanında muhalif görünecek, hem de tatlı sularda dolaşıp devletinin yanında olacaktır!
Biraz “Zübük” tanımı gibi oldu ama kastettiğim bu değil. Söz etmeye çalıştığım kişiler, ekranlarda boy gösteren, haritalar veya grafikler önünde ellerine birer sopa verilmiş muhteremler. Seçimlere günler kala DEM Parti hakkında üretilen ve artık kabak tadı veren komplo teorilerinin biri uçup biri konuyor ve kuşkusuz bunlar konuşulurken de masa etrafında DEM’li tek bir sözcü bile bulunmuyor.
Bu yazının yazıldığı günün sabahında İzmir’de ev baskınlarıyla 90 DEM Partili gözaltına alındı. Daha önceki günlerde başta bileşenlerden ESP kadroları olmak üzere onlarca kişi hem de sadece mahpuslara para yatırdıkları, kitap gönderdikleri, görüşe gittikleri gerekçeleriyle evlerinden işkenceyle alınmış, bir kısmı tutuklanmıştı. Ve aynı gün son komplo teorisi Emekli Amiral Türker Ertürk’ten geldi: “ABD, AKP ve DEM Parti yerel seçimler öncesinde anlaştı!”
Devrimci subaylar, 12 Eylül faşist cuntasının zindanlarındayken, kendisinin akademiye hazırlık kurslarında olduğunu sandığım Emekli Amiralimiz, askeri strateji öğretilerinden derlediği maddelerle teorisini detaylandırıyor. Devlet-ABD ilişkileri açısından yazılanları bir kenara bırakıp, tek cümleyle söylersek: Süslü analizler ve “stratejik devlet aklı” ürünü yazı, kendi başlığındaki iddiayı doğrulamıyor. DEM Parti’yi, ABD ve AKP ile yan yana yazmanın bile gerekçesi olamıyor…
Emperyalizmin (ABD’nin) işine gelen, müdahale etme fırsatı bulduğu yerler her zaman kargaşa, savaş ortamları oldu. Örneğin Irak’ta vatandaşlarına kimyasal silahlarla ölüm kusan ve komşu ülkelere saldıran (ki bunu ABD’nin teşvik ettiği biliniyor) bir Saddam mı işine gelmiştir, yoksa demokratik bir yönetimle kendi iç sorunlarını çözmüş, komşularıyla barış içinde yaşayan bir Irak yönetimi mi?
Rusya’nın Ukrayna ile barış içinde dost iki ülke olması mı işlerine gelir, yoksa bölgeye onları davet eden, ellerini ovuşturarak körükledikleri savaş mı?
Lafı uzatmadan ülkemize gelirsek: Ege’de sürekli gerginlik yaşayan Yunanistan ve Türkiye mi ABD için daha iyi müşteridir, sorunlarını barış içinde çözmüş iki dost ülke mi? Bizde ve komşumuzda durup durup savaş borazanları çalan her iki tarafın nasyonalistleri değil midir? İki ülkenin dostluğunu, kardeşliğini Ege’nin barış denizi olmasını savunanlar kimlerdir?
Kürt sorununu demokratik yollardan çözmüş, barış içinde bir Türkiye mi ABD için elverişli bir ortamdır, yoksa sürekli çatışma halinde, komşu ülkelere harekatlar, operasyonlar düzenleyen bu yüzden ekonomisi yerlerde sürünen bir Türkiye mi ABD’nin işine gelir?
İşte tam da bu yüzden AKP-MHP faşizmi emperyalizm için biçilmiş kaftandır. AKP, bu dengeleri kullanarak ve savaş politikalarıyla 22 yıldır iktidarını sürdürüyor. İsrail’e karşı içerde başka dışarda başka oynadığı gibi iç kamuoyuna ABD’ye direndiği izlenimi vermeyi de beceriyor. Ve artık savaş makinaları üreten, satan bir sermaye sınıfı ve onu besleyecek savaşlar yaratarak rekabete katılıyor.
ABD karşıtlığı lafla olmadığı gibi emperyalizm karşıtlığı da milliyetçilikle olmuyor. 68’den bu yana anti emperyalist, devrimci gençliğe ve aydınlara saldıranlar hep milliyetçiler oldu. Onları asanlar da yargısız infaz edenler de milliyetçi, darbeci NATO generalleri, amiralleriydi. Şimdi yıllardır çözüm diyen, barış diyen DEM Parti’ye, ABD ve AKP ile üç beş belediye için “anlaşma” çamurunu atarken biraz düşünmez mi insan?
Bu nasıl bir anlaşmadır ki binlerce kadrosu anlaştığı AKP’nin zindanlarında tutsaktır ve her geçen gün yenileri eklenmektedir? Neden diğer “anlaşmayanlara” yönelik tek bir operasyon olmuyor da hep DEM Parti’ye yöneliyor baskılar?
Barışa dair keşke küçük bir adım, bir gelişme olsa kimin zararınadır ki bunu ABD ile ilişkilendirerek değersizleştirir insan, anlamak mümkün değil! ABD ile anlaşma görmek istiyorsanız, F-16’ların eseri Roboski’ye bakacaksınız! Emperyalizm 1992 Cizre Newrozu’nda 57 yurttaşın, Ceylan Önkol’un, Uğur Kaymaz’ın, Taybet Ana’nın katilidir. Faili belli ama yargılanamayan cinayetlerdir, Galatasaray Meydanı’nda evlatlarının kemiklerini arayan analardır. Askeri araçlar altında ezilen Kürt çocuklarıdır emperyalizm. Her şeyi “vatan” sözcüğüyle tanımlayıp, “mavi vatan” “kahverengi vatan” derken unuttuğunuz, vatana dahil çocuklardır.
Anti-Emperyalizm ise her şeye rağmen barış için, bu ülkeye huzur gelmesi için, demokrasi için, işkencelere, mahpusluklara direnen, boyun eğmeyen, çamur attığınız DEM Parti’nin çağrısıyla Newroz alanlarını dolduran yüzbinlerce halktır.
Emperyalizme karşı olmak, çözümü ve barışı savunmakla olur. Hamasetle, Kürt düşmanlığı yapanlar, “vatan” sözünü dillerinden düşürmeseler de geçmişte olduğu gibi bugün de onun değirmenine su taşır ancak.