‘Hapishane koşulları zaten malumunuz. Tek kişilik odalarda kalıyoruz. Sosyal aktivitemiz günlük olarak 1.5 saat bahçede buluşma. Geri kalan zamanın tek egemeni kendimiz’
Hüseyin Aykol
Konya-Ereğli Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulmakta olan Emin Gurban, 16 Nisan 2024 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Sizin de az-çok tahmin ettiğiniz üzere son zamanlarda sağlıktan yana pek şansım yaver gitmedi. Uzun mahpusluğun sonucu olarak oluşan bazı öngörülür kronik hastalıklar peydah olmuştu. Gastrolojik sorunlardı; safra ameliyatı, mide vs. İmkanlar dahilinde dikkat ederek yönetmeye çalışıyordum. Birbirimize alışmıştık, birbirimizin ayağına basmamaya çalışıyorduk.
Ancak geçen yıl hiç hesapta olmayan bir nörolojik problem çıktı ortaya; beyin-kalp damar daralması. İlkin beyne vurdu; kısmi felç oluştu. Kocaeli’nde on gün kadar acil serviste yatırıldım. Taburcu oldum, ikinci günü ambulansa bindirilip buraya gönderdiler. Sanırım o süreci takip etmişsinizdir. Ayağa kalkamıyordum, ciddi zorluklar çektim. Meşakkatli bir süreç ve tedaviden sonra biraz toparlandım, yavaş yavaş ayaklandım derken, bu sefer de, kalp-damar tıkanıklığı baş gösterdi. Konya Şehir Hastanesi’ne kaldırıldım.
İki tıkalı damar çıktı. Birisi anjiyo yapıldı. Ancak diğeri doğuştan çatallaşmış ve inceymiş. O nedenle anjiyo yapamadılar. Açık ameliyatı tartıştı bir süre doktorlar ama çok ince olduğu için dikemeyeceklerine kanaat getirip bıraktılar. Şimdilik ilaçlarla idare etmeye çalışıyorum. Belli periyodlarla kontrollere gidiyorum, ilaç tedavisi devam ediyor. Artık bizi nereye kadar taşır bilemiyorum. Vücudumda oluşan kısmi felç hali biraz düzeldi; ancak düzelme oranı yüzde 50 civarında. Hâlâ yürüyüşüm arızalı ve sarsak. Elim iş yapamıyor. Kalem kullanamıyorum uzun süre mesela. Sağ gözüme perde iniyor. Üç-beş saat bir şey okuyamıyorum, hem de gündüz vakti.
Bu göz meselesini çözemedi doktorlar. Çok kez MR, röntgen, ultrason da çektirdiler. Görünürde bir şey gözükmüyormuş. Arızalar ciddi yani. Haliyle bu arızalar yaşamı da aksatıyor. Gerçi düşünme ve konuşmaya çok etki etmedi. O yüzden bahçe saatinde Mahmut Ulusan’ın kulaklarının pasını siliyorum😊 Elimde kalan iki sağlam yeti; düşünme ve konuşma. Bu da bir şey. İşe iyi taraftan bakarsak, Stephen Hawking’den daha şanslı görünüyorum. Malum onun dili de dönmüyordu.
Hapishane koşulları zaten malumunuz. Tek kişilik odalarda kalıyoruz. Sosyal aktivitemiz günlük olarak 1.5 saat bahçede buluşma. Geri kalan zamanın tek egemeni kendimiz. Bir nevi zaman diktatörü gibi bir şey olmuşuz. O kadar usanmış ki zaman bizden; haylaz çocuklar gibi gizleniyor, saklambaç oynuyor bizimle. Eh, 23 saat boyunca durmadan bakışıp yüz göz olursanız, sonuç bu olur. Uzun sözün kısası; farklı bir zamansallık içine sokulmuş durumdayız.”
* * *
Elazığ 2 nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulmakta olan Ergin Doğru, 22 Nisan 2024 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Benim Yargıtay’daki dosyam usulden bozuldu. Şimdi dosya yerel mahkemeye gelecek ve duruşma günü verilecek. Avukatlarım çok büyük ihtimalle tahliye diyorlar. Çünkü şu anda 7 yıl 9 aydır cezaevindeyim. Cezamın toplam yatarı 8 yıl 7 aydı. Yani duruşma günü belli oluncaya kadar kalan süre 6 aya kadar düşüyor. Bu da tuhaf bir adalet işte! Cezamın neredeyse tümünü yatırdılar. Tahliye umudu elbette buruk bir sevinç yaratıyor fakat benim sevincimin genelin olamadığı gerçeği ister istemez yarım bir mutluluğa dönüşüyor. Hele bu süreçte böyle bir durum daha karmaşık duygulara yol açıyor. Benim için kavganın mekânı, zamanı olmasa da yılların beraberliği var; böyle bir ayrılık olasılığı daha bir hüzün de oluşturuyor.
Bu arada, zindanlarda değişen bir şey olmadığından bizim kendimizi tarif edişimiz bile bir tekrara dönüşüyor. Koşullar değişmeyince cümleler de değişmiyor. Kasım ayından bu yana süren süresiz açlık grevleri nihayetlendi. Genç arkadaşların bedenleri üzerinden sürdürdükleri eylemlilik beni hep kaygılandırmıştır. Sorun çıkmadan sonuçlanması sevindirici. Ancak koşullar değişmediğinden ve hiçbir talep yerine gelmediğinden bu sefer farklı bir eylem başlamış bulunuyor. Siyasi mahpuslar telefon, açık-kapalı görüşe çıkmama, mahkemelere gitmeme eylemi başlattılar. Bu tavır anlamlı ve değerlidir.”
* * *
İzmir-Kırıklar Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan Grup Yorum emekçisi Cem Dursun, 22 Nisan 2024 tarihli faks mesajında şöyle diyor: “Bizler hemen hemen tüm Grup Yorum üyeleri olarak bir kez daha komplo bir dosya ile tutuklanıp, Anadolu’nun dört bir yanındaki hapishanelere birer ikişer sürgün edildik. Kimimizin (Bahar Kızılaltun) kolunu kırdılar, kimimizin (Rezzan Şengül) parmağını. Ben ise arkadaşlarım Oktay Kelebek ve tek başına hayatını idame ettiremeyen hasta tutsak Mehmet Güvel ile birlikte betondan bir mezar olan burada, tecridin en yoğunuyla baş başayız.
“Umudun iki güzel kızı vardır” diyor Aziz Agustin. “Öfke ve cesaret/öfke dayanabilmek için/cesaretse değiştirebilmek içindir.” Biz de kuşandık umudumuzun kızlarını, Nazım’ın deyimiyle -canımı pul diye kullanıp -önce siz aydınlarımıza, sizin aracılığınızla da halkımıza açık bir dilekçe yazalar diri diri gömülmek istediğimiz bu ‘kuyu tipi’ betondan mezara karşı başlattığımız Süresiz Açlık Grevi direnişimizi anlatarak ve sesimizi duyurmanızı temenni ederek düştük yollara.
Aileden, dosttan, yoldaştan ve de doğadan hepten uzaktayız. Bu betondan tabut içinde sessizliğe gömülen biz ve çekilirken ayağımızın altındaki toprak tümden, geriye insana dair tek bir şey kaldı elimizde. O da insan özgürlüklerinin sonuncusu; “direnme” özgürlüğümüzdü. Biz de 59. günümüzü bu özgürlüğümüzü kullanmaya devam ederek dolduruyoruz.
Aldığımız karar gereği, şu an bulunduğumuz İzmir-Kırıklar Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nden aynı davadan yargılanan arkadaşlarımızın bulunduğu S, Y, R tipi olmayan bir hapishaneye sevk olana kadar direnişimize devam edeceğiz. Ve şunu da eklemeliyiz ki, sağlığımızda ve yaşamımızda meydana gelecek olumsuz koşullardan sevk taleplerimize kulaklarını tıkayan muhataplar; Adalet Bakanlığı, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü, İzmir Cumhuriyet Savcılığı ve Kırıklar Yüksek Güvenlikli Cezaevi idaresi sorumludur.”
MEKTUBU GELENLER:
Ergin Doğru – Elazığ 2 nolu Yüksek Güvenlikli CİK
Emin Gurban – Ereğli Yüksek Güvenlikli Cezaevi
Cem Dursun – Kırıklar Yüksek Güvenlikli Cezaevi