Cumhur İttifakına karşı millet İttifakının tutarlı bir planı olmadığını belirten EMEP, gerçek bir Halk İttifakı seçeneği için üçüncü yolu işaret ederek “Bağımsız, demokratik bir ülke ve insanca yaşam bildirgesi” ile çözüm önerilerini sıraladı
Emek Partisi (EMEP), İstanbul Kadıköy’de bulunan Barış Manço Kültür Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısıyla “Bağımsız, demokratik bir ülke ve insanca yaşam bildirgesi”ni açıkladı. Toplantıya, Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Basın-İş Genel Başkanı Faruk Eren, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş ve çok sayıda sivil toplum örgütü ile sendika temsilcisi katıldı.
‘AKP hükümeti ülkeyi emperyalizme bağımlı hale getirdi’
Toplantıda konuşan EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Cumhur İttifakı ve sermaye güçlerinin birlikte hareket ettiğini belirtti. Ülkenin “tek adam” ile yönetildiğini söyleyen Akdeniz, ülkenin ve halkın yıkıma sürüklendiğine dikkati çekti. Ülkenin yer altı ve yer üstü zenginliklerinin özelleştirildiğini, sermayeye peşkeş çekildiğine işaret eden Akdeniz, “Şirketler, vakıflar, parti teşkilatları, devlet kurumları ve yöneticileri aracılığıyla çete-mafya ilişkileri yaygınlaşarak, olağan hale getirildi. Erdoğan ve AKP hükümeti, ‘yerlilik ve millilik’ propagandası eşliğinde, ülkeyi ekonomik, siyasi ve askerî açıdan emperyalizme daha fazla bağımlı hale getirdi” dedi.
‘AKP hükümeti halk nezdinde itibar kaybetti’
Halkın seçtiği temsilcilerin görevden alındığı ve yerlerine kayyum atandığını dile getiren Akdeniz, “Çatışmacı, savaş kışkırtıcısı politikaların ve operasyonların ağır yükünü sömürülen ve ezilen halk kitlelerinin sırtına yıkıyorlar. Ancak bütün baskılarına, ırkçı ve gerici propagandalarına rağmen Erdoğan ve Cumhur İttifakı, işçi ve emekçiler nezdindeki itibar kaybını durduramıyor, oy desteğindeki çözülmenin önüne geçemiyor. Bu durum önümüzdeki süreçte de devam edecek. Tek adam yönetimi ile Cumhur İttifakı halk desteğini kaybettikçe ve sıkıştıkça baskılarını artıracak, ırkçı ve din istismarcı propagandaya daha fazla sarılacak, gerici-faşist bir rejim kurma yolunda yürümekte ısrar edecektir” diye belirtti.
Millet İttifakı’nın tutarlı bir planı yok
Tarihsel bir eşikten geçildiğini anımsatan Akdeniz, “CHP ve İyi Parti, tek adam yönetimine karşı çıkıyor ve kurdukları Millet İttifakı’nı güçlendirip, ülkenin yönetim biçimini restore etmeyi amaçlıyorlar. İşçi ve emekçi halk kitlelerinin acil çözüm bekleyen ekonomik-politik taleplerinin karşılanması konusunda ise, kimi küçük iyileştirmeler dışında-somut ve bağlayıcı taahhütlerde bulunmuyorlar. Demokratik hak ve özgürlüklerin tanınması ve kullanılmasının önündeki engellerin kaldırılmasına ilişkin tutarlı bir program ortaya koymuyorlar” ifadelerini kullandı.
Tek çıkış yolu
Tek çıkış yolunun birleşmek olduğunu ifade eden Akdeniz, şöyle devam etti: “Ekonomik ve politik hakları elde etmek için birleşmek, dayanışma içerisinde olmak ve mücadele etmektir. Bu aynı zamanda ülkeyi sürüklendiği yıkımdan kurtaracak ve sorunların çözümü için somut adımların atılmasını sağlayacak tek çıkış yoludur. Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı’nın ortaya çıkmasından bu yana, biri iktidarda diğeri muhalefette olan bu iki burjuva seçeneğe karşı halkın gerçek seçeneğini oluşturmak için çalışmalar yürütülmektedir. Emekten, barıştan, demokratik hak ve özgürlüklerden yana bütün parti, sendika ve meslek örgütlerinin, aydın, sanatçı ve bilim insanlarının bir araya gelmesi ve merkezi-yerel her düzeyde ortak hareket etmesi için girişimlerini sürdürmektedir.”
Üçüncü seçenek: Gerçek bir Halk İttifakı
Sundukları bildirgenin, ülkenin ve halkların içine itildiği yıkımdan çıkışın ilk adımı olduğunu belirten Akdeniz, “Bütün emek ve demokrasi güçlerini Cumhur İttifakı’nı yıkacak, Millet İttifakı karşısında sömürülen ve ezilen halk kitlelerinin haklarını kararlıkla savunacak üçüncü bir seçeneği, gerçek bir Halk İttifakı seçeneğini oluşturmak üzere birlikte hareket etmeye çağırıyoruz. Bu aynı zamanda ülkeyi sürüklendiği yıkımdan kurtaracak ve sorunların çözümü için somut adımların atılmasını sağlayacak tek çıkış yoludur” dedi.
“Ülke yönetiminin demokratikleşmesi, temel haklar ve barış için” ile “Çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi için” şeklinde olan iki bölümlük bildirgede, öne çıkan başlıklar şöyle:
“* Tek adam tek parti yönetimine tüm kurum ve uygulamalarıyla birlikte son verilmelidir. En kısa sürede halkın seçtiği temsilcilerden oluşan bir kurucu meclis tarafından, halkın en geniş kesimlerinin katılımıyla yeni bir Anayasa hazırlanmalı ve halkın onayına sunulmalıdır. Bu Anayasa, ülkenin doğrudan halkın seçtiği temsilcilerden oluşan bir meclis tarafından yönetilmesini, demokratik hak ve özgürlükleri güvence altına almalıdır. Devlet düzeni bu temelde bütünüyle yeniden örgütlenmeli, ırkçı-faşist, darbeci-tarikatçı bütün unsurlardan arındırılmalıdır. Özel kuvvetler ve koruculuk gibi yapılar lağvedilmelidir.
* Valilik, kaymakamlık gibi tüm atanmış kurumlar kaldırılmalı, bölge ve yerellerde yönetim yetkisi seçilmiş yerel meclislerde olmalıdır. Seçilmiş vekil, temsilci ve görevlilere ödenen ücretler kalifiye işçi ücretlerinin ortalamasını aşmamalı ve bunların görevden alınması, yerlerine yenilerinin seçilmesi yetkisi yine halkta olmalıdır.
* Yürütmenin yargıya müdahalesi son bulmalı, yargı her düzeyde bağımsız olmalıdır. Ülke ve bölge düzeyindeki yargı organları ve yargıçlar halk tarafından seçilmelidir. Yargı sistemi halkın bilgi ve denetimine açık olmalı ve halka yargıçları görevden alma hakkı tanınmalıdır.
* Düşünceyi yayma, basın ve haberleşme, toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkını engelleyen her türlü sınırlamaya son verilmelidir. Anti demokratik yasalar nedeniyle tutuklu ve hükümlü olan bütün yurttaşlar, serbest bırakılmalıdır. Irkçı faşist örgütlenme ve propaganda yasaklanmalıdır.
* Gerçek bir laiklik için din, devletten ve okuldan ayrılmalıdır. Belediyeler dâhil devletin tüm din, mezhep ve inançlarla, topluluklara verdiği destek ve tanıdığı ayrıcalıklar sona erdirilmelidir. Devletin din, mezhep ve inançlar karşısında yansızlığına dayanan, inanma ve inanmama hakkını kapsayan gerçek bir inanç özgürlüğü güvence altına alınmalıdır. Zorunlu din dersi kaldırılmalıdır.
*Kürt sorunu, tam bir ulusal hak eşitliği temelinde barışçıl ve demokratik temelde çözülmelidir. Zorunlu tek devlet dili uygulamasına son verilmeli, bütün uluslara ve ulusal topluluklara kamu hizmetlerinden ana dillerinde yararlanma hakkı tanınmalıdır.
* Sınır ötesi operasyonlar durdurulmalı, bölgenin yeniden paylaşımı için yürütülen yayılmacı politikalara son verilmeli, tüm komşu ülkelerle eşitlik, karşılıklı yarar, içişlerine karışmama, egemenlik haklarına saygı ve barış temelinde ilişkiler geliştirilmelidir. Emperyalist ülkeler ve kurumlarla yapılmış açık, gizli siyasal ve askeri bütün anlaşmalar fesih edilmelidir.
*Yoksulluk sınırının altında geliri olan ya da hiç geliri olmayan her hane için doğalgaz, su, elektrik, telefon-internet hizmeti ücretsiz olmalıdır. Bu durumdaki yurttaşların kredi borçları silinmeli ve insanca yaşamalarını garanti edecek asgari bir gelir temin edilmelidir. Tüm yurttaşları kapsayan, eşleri birbirine ekonomik açıdan bağımlı olmaktan çıkaran ve bir birey olarak hak sahibi kılan bir sosyal güvenlik sistemi kurulmalıdır.
*İnsanlığa karşı suç işleyenler hariç Türkiye’ye sığınanlara mültecilik statüsü tanınmalıdır. Mülteci işçilere ‘işveren rızası’ şartı olmadan çalışma izni verilmelidir. Mülteci ve göçmen işçilere sendikalara üye olma hakkı tanınmalıdır. Türkiye’yi AB’nin göçmen deposu haline getiren ‘Geri Kabul Anlaşması’ iptal edilmelidir. Dönmek isteyen mülteciler için bölgede barış ortamı sağlanmalı, kalanlara eşit yurttaşlık için gerekli altyapı oluşturulmalıdır.”
Kaynak: MA