Yerel seçimlerde ortak hareket edeceklerini duyuran EMEP, Halkevleri, TİP ve TÖPG İstanbul örgütleri, Büyükşehir ve ilçelerde halkın ümit ve özlemlerini kişisel ranta, çıkara tahvil eden, neoliberal yerel yönetim politikalarını ‘projelendiren’ aday kim olursa olsun karşısında olacaklarını belirtti.
Emek Partisi (EMEP), Halkevleri, Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi Girişimi (TÖPG) İstanbul il örgütleri, 31 Mart yerel seçimlerine dair ortak açıklama yaptı. Kadıköy’de bulunan TİP Genel Merkezi’nde yapılan açıklamaya sözkonusu partilerin temsilcileri ve üyeleri katıldı.
“Emeğimize, doğamıza İstanbul’a sahip çıkalım” pankartının açıldığı açıklamada, hazırlanan ortak metni EMEP İstanbul İl Başkanı Sema Barbaros paylaştı.
Türkiye’nin ekonomik krizin emekçiler açısından her gün daha derinden hissedildiği bir atmosferde, tek adam rejiminin ağır siyasal baskı koşulları altında 31 Mart yerel seçimlerine gittiğini belirten Barbaros, “Ekonomik krizin yükünü emekçinin sırtına yükleyen tek adam rejimi, sermayeyi kurtarmak için kamu kaynaklarını/varlıklarını seferber ediyor. Krizin yeni zamlar, işten çıkarmalar, vergilerin daha da ağırlaştırılması, hak gaspları gibi en can yakıcı sonuçları ise, iktidar tarafından yerel seçimler sonrasına ertelenmiş durumda” dedi.
Tek adam rejiminin kazanmak için her yolu denediğini belirten Barbaros, “Doğalgaz gibi temel ihtiyaçlarda süresi 31 Mart’a kadar olan göstermelik indirimlerle göz boyama, hukuksuzluk, adaletsizlik, hak arayana, muhalif olana baskı, ülke içinde süreklileştirilen savaş dili, ülke dışında Suriye’ye operasyon hazırlıkları…Her şey kazanmak için” diye belirtti.
Yerel seçim sürecinde yan yana gelen sosyalist güçler olarak, emeğin, halkın, doğanın, çıkarlarını savunmak için mücadele edeceklerini açıklayan Barbaros, herkesi ortak mücadeleye davet etti.
‘Seçim sürecine gölge düşmüştür’
16 Nisan referandumunda ve 24 Haziran seçimlerinde de görüldüğü üzere artık seçimlerin hukuksuz uygulamalarla ve adil olmayan koşullarda gerçekleştirildiğinin altını çizen Barbaros, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Erdoğan’ın, YSK Başkanı Sadi Güven ve bazı üyelerin görev süresini uzatması, haksız ve hukuksuz kararlarla sosyalist partilerin seçime dahil edilmemesi, seçmen kayıtlarında yapılan değişiklikler, kritik bölgelerde sahte seçmen uygulamaları sonucu, 31 Mart seçimlerine sürecin başında gölge düşmüştür. 24 Haziran seçimlerinde Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı forsuyla seçim çalışması yapmasına sessiz kalan YSK, bu seçimlerde de Binali Yıldırım’ın meclis başkanlığı forsuyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı adaylığına sessiz kalmıştır. Anayasanın 94’üncü maddesine açıkça aykırı bir şekilde Binali Yıldırım’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı yeni rejimin anayasa ve hukuk tanımaz tavrını ortaya koymuştur. Şimdi ise, Yıldırım bir lütuf gibi istifa edeceğini açıklamaktadır.”
‘İstanbul AKP’ye bırakılamaz’
İstanbul’un AKP’ye bırakılamayacağını vurgulayan Barbaros, “İstanbul’u, yaşadığımız, emeğimizi kattığımız bu güzel kenti emekçiler için yaşanmaz kılan, yok oluşa sürükleyen neoliberal politikalardır. Ve bu politikaları 1994 yılında Erdoğan’ın belediye başkanı olduğu andan bugüne bizzat uygulayan eski ve yeni AKP kadrolarıdır. Hangi koltukta oturursa otursun, İstanbul’u bizzat yöneten Erdoğan’dır. Meclis Başkanlığı’nı sürdürürken hukuku yok sayarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday gösterilen bu kente karşı işlenmiş tüm suçların suç ortağı Binali Yıldırım’dır” dedi.
‘Erdoğan’ın İstanbul modeli iflas etmiştir’
Barbaros, Erdoğan’ın İstanbul modelinin artık iflas ettiğini de kaydetti. “31 Mart seçim sürecinde yan yana gelen sosyalist güçler olarak, neoliberal yerel yönetim anlayışına ve emekçiler üzerinde yarattığı yıkıma, krizle derinleşen sömürü ve yoksulluğa, tek adam rejiminin yerel yönetim programına karşı emeğin, halkın, doğanın çıkarlarını yaşadığımız kenti savunacağız” diyen Barbaros, bu mücadeleyi ise diğer tüm sosyalist güçler ve demokrasi güçleri ile dayanışmayı ve ortak hareket zeminlerini büyütmeyi/güçlendirmeyi hedefleyerek gerçekleştireceklerini belirtti.
‘Halk söz sahibi olmalı’
“İstanbul onu peşkeş çekenlerin, yağmalayanların değil, İstanbullularındır” diyen Barbaros, İstanbul’u ilgilendiren tüm konularda halkın söz sahibi olduğu bir yönetim modeli için mücadele edeceklerini söyledi.
Bu amaçla Büyükşehir ve ilçelerde halkın ümit ve özlemlerini kişisel ranta, çıkara tahvil eden, neoliberal yerel yönetim politikalarını ‘projelendiren’ aday kim olursa olsun karşısında olacaklarının altını çizen Barbaros, sözlerini şöyle noktaladı: “Halk yararına, demokratik bir yerel yönetim anlayışını bulunduğumuz her zeminde savunacağız. Yerellerde halkın örgütlü yan yana gelişini, dayanışmasını, direnme imkânlarını büyütecek her tür çabayı güçlendireceğiz. Biliyoruz ki seçim sonrası krizin “ertelenen” sonuçları emekçilerin üzerine yıkılmak istenecek. Biliyoruz ki tek adam rejimi halka yönelik saldırıları sürecek. Tam da bu nedenle, İstanbul için, yaşadığımız kent, emeğimiz ve geleceğimiz için mücadeleyi, örgütlenmeyi seçiyoruz.”
HABER MERKEZİ