Nasrettin hoca hikâyelerinin kopyalanarak gerçek hayatta kullanılması bazen gülümsemeye yol açsa da çoğu zaman insanın sinirini bozmakta. Ne demeye çalıştığımızı hocanın bir fıkrasını alıntılayarak başlayalım. Nasrettin hoca bir gün adamın birinden borç almış ve uzun süre borç aldığı kişiyle görüşmemiş. Borç veren adam bir gün hocaya gelerek, “Hocam, borcunu ne zaman ödeyeceksin?” diye sormuş. Hoca nasıl ödeyeceğini anlatmaya başlamış.
Hoca, “Senden aldığım parayla diken alacağım. Onları koyunların geçtiği yerlere dikeceğim. Dikenler büyüyecek. Oradan koyunlar geçerken yünleri dikenlere takılacak. Ben yünleri toplayacağım. Sonra onları ip yapıp pazarda satacağım. Kazandığım parayla sana olan borcumu ödeyeceğim” demiş. Alacaklı adam başlamış gevrek gevrek gülmeye. Bunun üzerine Hoca, “Eeee, bak, hazır parayı bulunca nasıl da gülüyorsun” diyerek bizleri de gülümsetirken, benzer bir masalı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da emekliye anlatması ise gülümseme yaratmaktan çok uzak.
Geçtiğimiz günlerde bir mitingde konuşan Erdoğan, “10 bin lira emekli maaşı elbette yeterli değil. En düşüğü 10 bin lira olan emekli maaşı ömrünü kendisinin ve ailesinin geçimi için harcamış vatandaşlarımız için yeterli mi? Elbette değil. Peki, emekli maaşlarını arzu ettiğimiz düzeye nasıl yükselteceğiz? Devlet ve millet olarak daha fazla çalışacak, daha çok gelir elde edecek, ortaya çıkan kazançtan da emeklilerimize hak ettiği parayı vereceğiz” dedi. Bu sözlerin Nasrettin hocanın borcunu ödeme planından bile beter bir plan olması, emeklide gülümse yaratması elbette beklenemezdi.
Önümüz seçim, emekliye biraz coşmak istiyor ama alacaklıları kayyum atadığı ekonomiden sorumlu bakanın kendi deyimiyle en nefret ettiği şeyler, “İşsizlik oranı niye artıyor biliyor musunuz? Çünkü kriz dönemlerinde daha çok iş aranıyor. Özellikle kadınlar arasında kriz döneminde işgücüne katılım oranı daha da artıyor” derken, kıdem tazminatı için, “Bu ülkede hem İşsizlik Fonu var, oraya kesinti yapılıyor. Ama aynı zamanda kıdem tazminatı var. Bu esnekliği ciddi şekilde azaltıyor. Türkiye’de istihdam artışının önündeki en büyük engellerden birisi kıdem tazminatının bu kadar yüksek ve ağır olmasıdır” sözlerindeki hem kadın ve hem de işçinin kıdem tazminatına karşı düşmanlığı hiç unutulmuyor.
İşsizin iş bulana kadar geçinebilmesi iddiasıyla kurulan İşsizlik Fonu’nda 2023 yılı sonu itibariyle 196 milyar 950 milyon 756 bin lira birikmiş durumda. Bugüne kadar fon işverene teşvik kasası işlevi gördü ve bu durum büyütülmek isteniyor. 2023 yılı Kasım ayında işverene 5 yılda yapılan ödeme, işsize 21 yılda yapılan ödemenin tam 2 katına ulaşmıştı. Geçtiğimiz hafta ise Cumhurbaşkanlığı kararı ile İşsizlik Sigortası Fonu’nda biriken prim gelirlerinden kullanılacak oran 2024 yılı için yüzde 50’ye çıkarıldı. Böylece işverenlere yani sermayeye daha fazla kaynak aktarılmasının önü açılmış olurken, bu yıl bu fondan sermayeye yaklaşık 100 milyar lira aktarılması bekleniyor.
Diğer yandan asgari ücret açlık sınırının altında tutulurken, emeklinin Nasrettin hoca hikâyesiyle açlık sınırının yarısı bir gelire mahkûm edilmiş olması elbette para yokluğundan değil, iktidarın bir sermaye iktidarı olmasından kaynaklanmaktadır. Çünkü tek varlık nedenleri bu. İliç’te 9 işçinin toprak yığınının altında bırakma kararı alanlar toprak yığını içinde olası altın cevherinin peşine düşerken, burada da sermayenin ve onlara çalışan devletin gerçek yüzünü net bir şekilde görmekteyiz. Aynen Maraş’ta 2013 yılından bu yana 9 işçinin toprak yığının altında unutulduğu gibi İliç’teki işçiler de unutturulmak isteniyor.
İliç’te işçilerin toprak altında bırakılma kararını zorlanmadan alabilen iktidarın, Anagold Madencilik’in 209 milyon TL vergi borcunu bir kalem tıklamasıyla silebilmesi fıtratlarından kaynaklanıyor. Öte yandan emeklinin hakkını gasp edip açlığa mahkûm etmekten geri durmayan iktidarın, Azerbaycan’a 250 milyon TL hibe yapması muhalif kesimlerin nedense pek dikkat çekmedi. ‘Türkiye- Azerbaycan Uluslararası Ormancılık Eğitim Merkezi ve Fidanlık Tesisi’ projesi kapsamında Azerbaycan’a 250 milyon TL hibe verebilen iktidar, emekliye Nasreddin hoca fıkrası anlatabiliyor.
İşte böylesi bir ülkede seçime giderken, tek fıtratları sermaye çıkarları olan iktidar emekçi halktan destek bulmaya çalışabiliyor. İlginç olan ise halen yoksul kesimlerin desteğini bulabiliyor olmaları. Bunun birçok nedeni var elbette. Ama nedenlerin başında iktidara gerçek bir alternatif olacak antikapitalist, emekçi halkların ve ekosistemin çıkarından gayrı gizli bir ajandası olmayan güçlü bir yapının henüz ortaya çıkarılamamış olması gelmektedir. Çabalar elbette var ve bir gün bu çabalar mutlaka karşılığını bulacak. Çünkü tüm koşullar buna o kadar çok uygun ki…