Emek ve Özgürlük İttifakı ile ekoloji örgütleri Şırnak’ta 17 Eylül’de gerçekleşecek Cudi Yürüyüşü için yarın yola çıkacaklarını belirterek, “Kürdistan’daki ağaçlar, topraklar, dağlar ve nehirler yalnız değildir” dedi
Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Emek Partisi (EMEP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) ve Sosyalist Meclisler Federasyonu’nun içinde yer aldığı Emek ve Özgürlük İttifakı, Halkevleri ve Ekoloji Birliği çatısı altında bulunan birçok ekoloji kurumu ile Şırnak’ta 17 Eylül’de “Savaş Yıkımına ve Doğa Talanına Karşı Yürüyoruz” şiarıyla Cudi’ye gerçekleştirilecek yürüyüş için Kadıköy’de bulunan İskele Meydanı’nda kitlesel basın açıklaması yaptı.
‘Kürdistan’daki doğa yalnız değildir’
Halkevleri Ekoloji Komisyonu üyesi Nevruz Tuğçe Özçelik, yaşam, ekoloji ve doğa savunucuları, siyasi parti temsilcileri, demokratik kitle örgütleri ile yola koyulacaklarını belirtti. “Şırnak’ta, Silvan’da, Diyarbakır’da ve Mardin’de yaşanan doğa talanına karşı yola çıkıyoruz” diyerek çağrıda bulunan Özçelik, “Kürdistan’daki ağaçlar, topraklar, dağlar ve nehirler yalnız değildir demek için yola çıkıyoruz. Herkesi bir kez daha yürüyüşe davet ediyoruz” şeklinde konuştu.
‘Her şey sermayeye dönüştü’
İklim Adaleti Koalisyonu’ndan Muzaffer Asma, Şeyh Sait’ten bu yana bölgede yaşanan insansızlaştırma politikalarının doğa talanına dönüştüğünü kaydetti. Asma, “Yaşam savunucularının çığlığının batıdan da duyulduğunu ve bu bölgeye dikkat çekmek için gidiyoruz. Kamuoyunu da duyarlı olmaya çağırıyoruz” diye belirtti.
Talana karşı birlikte mücadele çağrısı
Açıklamada, Emek ve Özgürlük İttifakı adına hazırlanan ortak basın metnini Utku Şahin okudu.
Türkiye’nin her bölgesinde beşli çetenin sermaye güçlerini arttırmak için doğaya yöneldiğini kaydeden Şahin, “Şırnak başta olmak üzere Kürdistan’ın birçok ilinde savaş bahane edilerek yıllardır ormanlar talan ediliyor. Bu nedenle 17 Eylül’de Cudi’de yapılacak olan yürüyüşe hepimiz bulunduğumuz yerden destek olacağız. Yürüyüşe katılmak için ekoloji örgütleri ve aktivistleri olarak bizler 16 Eylül’de İstanbul’dan yola çıkıyoruz. Her yerde ekolojik talana karşı birlikte mücadele edecek ve birlikte değiştireceğiz. Türkiye’nin batısında adrese teslim yakılan ormanlarla, asırlardır yaşayan zeytin ağaçlarının enerji şirketleri tarafından kesilmesine izin veren yasalarla, Kürdistan’da ‘terör’ bahane edilerek yapılan doğa talanlarıyla ekosistemimiz ağır tahribata uğramaktadır. Kürdistan’da ilan edilen ‘güvenli bölgeler’ tüm yasaların yok sayıldığı ve oradaki yetkili kişilerin istedikleri her şeyi yapabildikleri alanlar haline geldi. Bu yetkili kişiler, kurumlar doğal hayatı umursamadan talancı ve rantçı politikaları bu alanlarda rahatlıkla hayata geçiriyorlar” dedi.
‘Suçluların peşinde olacağız’
Şırnak’ta bulunan Gabar, Besta ve Cudi’de 2 yıldır süren kontrolsüz ağaç kesimlerinin son 7 ayda hız kazandığını ve bölgedeki ormanlık alanların yüzde 8’inden fazlasının yok edildiğini sözlerine ekleyen Şahin, bölgede sadece talanın ve yağmanın dışında tarihi dokunun da zarar gördüğünü dile getirdi. Şahin, “Bu talan ve savaş siyaseti her yerde olduğu gibi burada da birbirini besliyor. Bizler bu suçları işleyenlerin peşinde olacak ve yargılanmaları için elimizden geleni yapacağız” dedi.
‘Eko-kırım herkesi ilgilendiriyor’
Şahin sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dünya devletlerin ve şirketlerin yol açtığı iklim kriziyle boğuşurken her gün Kürdistan coğrafyasına düşen tonlarca bomba, kimyasal, ağaçların talanı, ormanların imara açılması, yeni termik santral ve petrol/gaz çıkarma çalışmaları sadece Kürdistan halklarını değil, tüm insanlığı ilgilendirmektedir. Soykırım gibi bir savaş suçu olarak kabul edilmesi için mücadele edilen eko-kırım suçunu Türk yetkili makamları tarafından bu bölgede her gün sistematik bir şekilde işleniyor. Şırnak’ta süren orman katliamına ve ülkenin dört bir yanında savaş, rant, yağma ve talan politikalarınız için sürdürdüğünüz ekolojik suçlarınıza her yerde bir an önce son verin!
Mücadele çağrısı
Doğal varlıkları ve yaşamı birer rant kapısı olarak gören anlayışlara karşı hep beraber sesimizi yükseltiyoruz ve Şırnak başta olmak üzere coğrafyanın dört bir yanındaki doğa talanının karşısında olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz. Savaşın kaybedeninin çok olduğunu bu doğa katliamıyla bir kez daha görmüş olduk. Bunun için geleceğimize, toprağa, suya, ormanlara sahip çıkmanın insanlık mücadelesinin parçası olduğunu düşünüyoruz. Birlikte mücadele ederek değiştireceğiz.”