Mevsimlik tarım işçileri için ekmek, aş ve geçim uğruna çile dolu bir sezonu daha kapatıyor. Önümüzdeki geçtiğimiz beş ay onlar için meyvenin, sebzenin hasat zamanına göre şehirden şehire savrularak geçti. Kamyon kasalarında dram dolu yolculuklar yaparak geçirdiler aylarını.
Suyun, gıdanın, sağlığın olmadığı işçi kampları, emek sömürüsü, okuldan alınan çocuklar….
Bu yıl da görülmeden duyulmadan sezonu bitirmeye hazırlanan gezici mevsimlik tarım işcileri evlerine dönmeye hazırlanıyor.
Mevsimlik gezici tarım işçiliği dünyanın hemen her ülkesinde bulunan, yüzlerce yıldır olagelen bir işçilik biçimidir. Bazen de bu işçiler, çaresizlikten, olağanüstü koşullardan (göç, afet, çatışma, ayrımcılık, siyasal düzenin bozulması), siyasal sorunlardan veya devletin zorlamasından dolayı bu sürece katılmakta, sürekli yaşadığı yerleri belirli süreyle terk ederek, başkalarının arazisinde üretim süreçlerine katılmaktadırlar.
Mevsimlik tarım işçileri genel olarak politika belirleyiciler, karar vericiler, kamu ve sivil toplum örgütlerinin yanı sıra, bilim insanları ve araştırma kurumları açısından da ‘görünmeyenler ve duyulmayanlar’ olarak görülmektedirler.
Küreselleşme ve yapısal uyum süreçleri kapsamında pazarlama politikalarının daha düşük ücretle üretimi getirdiği, bu durumun da çok düşük ücrete günlük 40 TL ile 60 TL arasında tarım işgücüne neden olduğu, düşük ücretin ise yoksulluğa neden olduğu bilinmektedir. Zorlu çalışma koşulları, yoksulluk ve göç hareketleri de hastalıkların görülme sıklığını da artırmaktadır.
Hem çalışma koşullarından, hem de barınma ve yaşam koşullarından kaynaklanan hastalıklar söz konusu…
Çadır kamplardaki olumsuz barınma ve yaşam koşulları (yeterli ve temiz su yokluğu, tuvalet/banyo eksikliği, elektrik bulunmaması, sinek/sivrisinek vb. vektör sorunları, atıkların toplanmaması, çadırların ve zeminlerin uygunsuzluğu, yetersiz beslenme vb.) yüzünden meydana gelen ishalli hastalıklar ile mide rahatsızlıkları da var. Ayrıca, tarımda teknolojik gelişmelere paralel olarak çeşitli mücadele için kullanılan zirai ilaçlarının kullanılması da iş kazalarına, tarım ilaçlarından kaynaklanan kanserler ile sinir sistemi hastalıkları konusunda yeterince araştırma yapılamadığı için ayrıntılı bilgi yok.
Bütün bu olumsuz koşullar mevsimlik tarım işçisi olarak çalışanların yaşam biçimlerini çeşitli boyutlarda etkilemektedir. Tarım işçisi ailelerin kapsamlı ve ulaşılabilir sağlık hizmetine ihtiyaçları fazla iken, kentsel alanların dışında tarlalarda yaşamaları, sık sık yer değiştirmeleri, sağlık güvencelerinin olmayışı, sağlıklarını koruma bilgilerinin olmayışı ve özellikle kadınların okur yazar olmayışları ve dil farklılığına bağlı iletişim sorunları nedeniyle hizmete erişememektedirler.
Bu ihtiyaçlardan biri de bu grupların üreme sağlığı alanında (güvenli annelik, hijyen, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar, riskli gebelik, erken evlilik, cinsel şiddet, istismar, istenmeyen gebeliklerin önlenmesi vb.) yeterince karşılanamayan ihtiyaçlarıdır. Özellikle bu grupta yer alan genç insanlar için riskler ve karşılanmamış ihtiyaçlar daha fazla öne çıkmaktadır. Tarım işçisi kadınlar doğum öncesi ve sonrası bakım alamamakta, istemsiz düşükler, ölü doğumlar, aşırı doğurganlık, adölesan gebelikler ve gebelikle ilişkili sağlık sorunları yaşamaktalar. Kampta yaşayan kadınların birçoğunun hastalıklarını çadırda kendi kendilerine tedavi etmeye çalıştıklarını da tahmin etmek zor değil..
Çocuklar okuldan kopartılıyor
Mevsimlik tarım işçilerinin kamplarındaki yedi yaşından büyük hemen her çocuğun iş olduğu zamanlarda tarım işçisi olarak çalışmaya zorlandığı yönündedir. Çocuklar her yıl Nisan-Kasım ayları arasında hem eğitim süreçlerinden uzaklaşıyor hem de gelişmemiş bedenleri ve zihinleriyle çalışmak zorunda bırakılıyor.
Görülmeden, duyulmadan işlenen cinayetler
Ekim-Kasım aylarına kadar süren bu ‘emek göçleri’ sırasında onlarca işçi kamyon kasalarında, traktör römorklarında tarlalara taşınırken can veriyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) verilerine göre, geçen yıl 101 mevsimlik tarım işçisi yollardaki kazalarda hayatını kaybetti. Bu yılın ilk dört ayında da 33 mevsimlik tarım işçisi trafik kazalarında can verdi. Mevsimlik işçilere dair araştırmalar mevzuattaki eksiklik ve boşluklar sebebiyle ‘iş kazası’ değil ‘trafik kazası’ olarak değerlendirildiğine dikkat çekmek, gerek ilgili kanuna göre işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hale getiren olaylar iş kazası sayılıyor. Yine kanuna göre mevsimlik tarım işçilerinin nakli sırasında meydana gelen kazaların iş kazası olarak nitelendirilebilmesi için sigortalı olma şartı var. İşçi sigortalı değilse hukuken maalesef sadece trafik kazası olarak değerlendirilebiliyor. Olması gereken elbette bu olayların iş kazası olarak değerlendirilmesi ve bunun için gerekli hukuki düzenlemelerin yapılmasıdır. Burada da mevsimlik tarım işçilerine özgü müstakil bir yasal düzenleme yapmanın önemi açıkça görülüyor.
Yollara saçılan umutlar
– 3 Mayıs’ta Nizip’te kamyonet şarampole yuvarlandı, 22 işçi yaralandı.
– Soma’da 9 Nisan’da, midibüs şarampole yuvarlandı, 2 işçi hayatını kaybetti.
– Silifke’de 20 Şubat’ta, minibüs devrildi, 4 işçi öldü.
– Mersin Erdemli’de 23 Şubat’ta minibüs devrildi, 1 kişi öldü, 15 kişi yaralandı.
– 2 Eylül’de Antep’in Oğuzeli ilçesinde fıstık toplamaya giden işçileri taşıyan araç kaza yaptı. 2’si çocuk 8 kişi öldü. 2019 yılında resmi rakamlara göre, 205 mevsimlik tarım işçisi acı bir şekilde hayatını kaybetti..
Bunlar duyulanlar; ya duyulmayan, gizlenen ölümler…