Mikis Theodorakis, bundan neredeyse bir asır önce, Sakız adasında dünyaya geldi. Annesi Çeşmeli babası ise Giritliydi. Klasik müzik eğitimi alarak büyüdü. İlk konserini 17 yaşındayken verdi. Müzik eğitimini Paris’te sürdürdü ve 1957 Moskova Müzik Festivali’nde altın madalya kazanmasını takiben klasik müzik çağının 20. Yüzyıla bakiye kalan dev ismi Dmitri Şostakoviç ile birlikte çalışma ayrıcalığına sahip oldu.
Theodorakis, 1960’lı yıllara kadar önemli klasik müzik besteleri yapmak yanında Hollywood için film müzikleri de yaptı. Daha sonra yarattığı eserlerde Yunan köklerine dönüş yaptığı görülür. Dünya kamuoyunun kültürel belleğinde, ‘Zorba’ filminin müziği ile haklı bir yer kazandı. Yunan ve klasik batı müziği sentezi içinde Gabriel Garcia Lorca’dan Yannis Ritsos’a birçok dünya şairinin dizeleri üzerine bestelediği eserler, etkilediği ve yetiştirdiği müzisyenlere de ilham kaynağı oldu. Kendi geliştirdiği ‘Metasenfonik Müzik’ kavramı çerçevesinde popüler ezgileri ve Yunan müzik enstrümanlarını senfonik müzikle buluşturarak yaptığı bestelerle dünya kültür mirası içinde yerini aldı. Theodorakis, geçtiğimiz günlerde 96 yaşında hayata gözlerini yumduğu ana kadar bir müzisyen olarak yaşadı ve hem ‘yüksek’ kültür hem de popüler kültür düzlemlerinde dünyaca tanındı, sevildi ve keyifle dinlendi.
Mikis Theodorakis, çocukluğundan itibaren bir besteci ise, ilk gençliğinden itibaren de bir komünistti. 1943’te Nazi işgaline karşı Yunan direniş gücü ELAS’a ve Yunan Komünist Partisi’ne (EAM) katıldı. Yunan İç Savaşı sırasında esir düşerek işkenceyi ve sürgünü tattı. 1960’lı yıllarda, 50 bin üye sayısıyla Yunanistan’ın en büyük siyasal/kültürel örgütü niteliği kazanan Lambrakis Demokratik Gençlik Hareketi’nin başkanıydı. 1964’te sol parti EDA listesinden milletvekili seçildi. Dünyanın en büyük senfonik bestecileri arasında anılmasına rağmen, siyasal duruşu nedeniyle, Yunan müesses nizamı tarafından dışlandı, besteleri sansürlendi, radyoda çalınması yasaklandı ve konserleri engellendi.
1967 darbesini takiben yeraltına çekilerek ‘Yurtsever Cephe’yi kuran Theodorakis’in müziklerinin çalınması ve dinlenmesi Albaylar Cuntası tarafından ‘suç’ ilan edildi. Yeniden tutuklandı, hapis yattı ve ailesiyle birlikte toplama kampına gönderildi. Şastakoviç’in önderliğinde dünya sanatçılarının yürüttüğü bir kampanya sonucu 1970’de Paris’e çıkarak ağır bir verem tedavisi geçirdi. Sağlığına kavuşmasının ardından çıktığı dünya turneleri ile sanatsal gücünü, bütün kıtalarda diktatörlüklere karşı mücadele davasına adadı. Şair Pablo Neruda, Şili devlet başkanı Salvador Allende, Fidel Castro ve FKÖ lideri Yaser Arafat ile tanıştı. François Mitterrand, Willy Brandt ve Olof Palme gibi dünya liderleriyle dostluklar kurdu. 1974’de cuntanın yıkılışından 1993’e kadar çeşitli dönemlerde milletvekilliği ve bir dönem bakanlık yaptı. 12 Eylül rejimine karşı Türkiyeli sanatçılarla ve siyasi mültecilerle dayanışma ağları kurdu.
Dev bir sanatçı ve her daim komünist olarak yaşayan Theodorakis, 2018’de 92 yaşındayken bir nevi ‘ulusolcu’ bir an yaşadı. Atina’da aşırı sağcılarla el ele Makedonya Yunanistan’ındır temalı bir mitingde konuşmacı oldu. Yunan solunun hemen her kanadı, yetmiş küsur senelik itibarına gölge düşüren bu bir anlık sapmayı affetmedi; acımasızca eleştirdi. Ama ölüm, o anı herkese unutturdu.
‘Görüyorum ki hayatımın en kuvvetli ve olgun yıllarını Yunanistan Komünist Partisi bayrağı altında geçirmişim. Bu nedenle bu dünyadan komünist olarak göçmek istiyorum.’ Geçen yıl kaleme aldığı son mektubunda bunları söylüyordu; öyle de oldu. Bugün, Yunanistan solunun Syriza’dan Yunanistan Komünist Partisi KKE’ye bütün kanatları, bu büyük sanatçının ve siyasal mücadele yoldaşının anısı önünde saygıyla eğiliyor.