ELN liderlerinden Pablo Beltran: ELN’nin silah bırakmasının ülkedeki silahlanma ve şiddet sorununu bitireceğini kafanızdan çıkarın. Önce şiddetin altında yatan problemler çözülmelidir. Aksi takdirde bu bir aldatmaca olur
Kolombiya hükümeti ile gerilla örgütü Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN) arasındaki barış görüşmeleri geçtiğimiz yıl yeniden başlamış, ilk olarak Kasım 2022’de Venezuela’nın başkenti Caracas’ta bir araya gelen heyetler, “tarafların tam bir siyasi ve ahlaki iradeyle diyalog sürecini başlatmakta anlaştıkları” duyurulmuştu. En büyük gerilla örgütü FARC, daha önce barış müzakereleri yürüterek kısmi bir sonuca varmış, ancak daha sonra silah bırakan gerillalara yönelik katliamlar başlayınca örgütün bir kesimi yeniden dağlara dönmüştü. Kolombiya’nın çeşitli bölgelerinde 1964’ten beri gerilla savaşı sürdüren ELN, solcu Devlet Başkanı Gustavo Petro’nun çabaları sonucunda geçen yıl müzakere masasına oturmuştu. El diario.es’e konuşan Pablo Beltran, 70’li yıllardan beri örgütün en önemli liderlerinden biri.
- Kolombiya’da barış için çokça uğraşılmasına rağmen, çatışmaların hala şiddetli bir biçimde devam etmesini dışarıdan anlamak çok zor. Ülke neden sorunlarına çözüm bulamıyor?
Kolombiya’da olup bitenlerin arka planında birçok faktör var. Birincisi, İspanya’dan bağımsızlığımızı elde edip ayrı bir devlet olduğumuzdan bu yana iktidar çok dışlayıcı, çok şiddet yanlısı bir elitin (oligarşi) elindeydi. Şu anda ise tarihsel olarak farklı bir durum söz konusu. Bu elitist kesimlerin dışından gelen ve bir değişim programı öneren bir başkan söz konusu. Bu tarihi bir durum.
İkinci faktör: Kolombiya, dünyadaki yağmur ormanlarının neredeyse yüzde 60’ına sahip, bu da su fabrikasına sahip olduğumuz anlamına geliyor. Ancak buna ek olarak Kolombiya doğal zenginlikleriyle adeta beş ülkedir: Bir Karayip ülkesi, bir Pasifik ülkesi, bir And ülkesi, bir Amazon ülkesi ve Venezuela ile paylaştığımız büyük Orinoco ovalarının bir ülkesi. Bunun biyolojik çeşitlilik ve zenginlik açısından anlamı çok büyük.
Dahası, Kolombiya’nın coğrafi konumu, ona çok büyük bir jeopolitik değer kazandırıyor ve ABD, 20. yüzyılın başında yaşadığımız kaçınılmaz savaştan bu yana bunu çok önemsiyor. O zamandan beri bölgede ABD hegemonik bir varlığa sahip ve bunun avantajlarından yararlanıyor. Bizim bu durumda tutumumuz Amerikan karşıtlığı değil, anti-emperyalizm ve anti-sömürgecilik.
Sonuçta, Kolombiya’da değişimin önünde iki büyük engel var: İmtiyazlarından vazgeçmek istemeyen elitler ve yüzyıldır tepemizde olan ABD emperyalizmi.
- Barış süreçlerinde neler yolunda gitmedi, ne tür yaklaşım yanlışları var?
Bugünlerde Ukrayna hakkında konuşan bir askeri uzmanın analizini gördüm. Uzman, bir çatışmayı yanlış okuduğunuzda çözümü de yanlış yerlerde arayacağınızı söylüyor. Kolombiya’da da böyle oldu. Elitlerin çatışma okumaları açık ve net değil. Doğru olsa bile çözüm ararken uygulanmıyor, dikkate alınmıyor. Müzakere masasında bu konuyu gündeme getirdik; silahlı ayaklanmaları, halk isyanlarını doğuran nedenler var. Ancak bu kökenlerin üzerine gidersek sorun çözülebilir. Ama sanırım bunu çok açık bir şekilde söyledik: Sonuçları düzeltme konusunda ELN’yi saymayın; çünkü problemin kaynağı biz değiliz.
- ELN için silahlı mücadele şiddetin nedeni değil de sonucu mu?
Açık bir durum. Mesela 2021 yılında Kolombiya’da çok güçlü bir toplumsal isyan yaşandı. Devlet bu protesto hareketine karşı adeta savaştaymış gibi davrandı. Onlarca çocuğun gözü plastik mermilerle kör edildi, ölenlerin, kayıpların haddi hesabı yok. Peki, insanlar ne istiyordu? Değişiklik! Müzakere masasında da şunu söyledim: Eğer protestolara bir savaş muamelesi yapmaya devam ederlerse o çocukların binlercesi gerillanın kapısını çalacak ve bize katılacak. Ancak taleplerini dikkate alırsanız, ortak bir çözüm ararsanız, diyalog ve siyasi bir çözüm ararsanız, insanları isyana itmiş olmazsınız.
- Neredeyse 30 yıldır başarısız olmuş müzakerelerin içinde oldunuz, bu kez neden farklı olduğunu düşünmeliyiz?
Farklı çünkü barış için dönüşümlerin olmasını isteyen bir muhatabımız var. Öncekiler istemedi. Yani isteyenlerle istemeyenler arasında bir mücadele var. Bu sefer barış için dönüşümler olmasını isteyen, ELN’nin yanı sıra diğer grupları, özellikle de siyasi profili olmayan grupları da kapsayan bir barış programı olan bir muhatabımız var. Bazı mafyaların davalarını da adalet önüne çıkarmaya çalışıyorlar. ELN’nin çabaları, hükümetin daha kapsamlı olan uğraşının bir parçasıdır.
- Ve bu muhatap da silahlarınızı bırakmanızı istiyor…
Elbette.
- Peki, ne zaman silahları bırakacaksınız?
Biz şunu diyoruz: Burada ciddi bir silahlanma sorunu var, bunu nasıl çözeriz? Ve şunu ekliyoruz: ELN’nin 5 bin silahını bırakmasının ülkedeki silahlanma ve şiddet sorununu bitireceğini kafanızdan çıkarın. Önce şiddetin altında yatan problemler çözülmelidir. Aksi takdirde önce ELN silahsızlanınca şiddetin son bulacağı söylenirse bu bir aldatmaca olur.
- Silahlarınızı teslim ederseniz şiddet devam eder mi?
Evet, elbette şiddet devam eder. Bu nedenle imzaladığımız Barış Müzakerelerinin gündeminde şunu söylüyoruz: Şiddeti siyasetten çıkaracağız. Bu, iktidardakilerin, iktidar sahibi elitlerin, değişikliklere silahla karşı koymayı bırakacağı anlamına geliyor. Bu birincisi. İkincisi ise biz değişim isteyenlerin geleceği silahla aramaya mecbur olmaktan çıkarılmasıdır. Bu, şiddeti siyasetten çıkarmaktır ve biz de bunu yapıyoruz.
- Ama bu uzun zaman alabilir…
ELN yakında 60 yaşına girecek. Çatışma, devlet başkanı adayı Jorge Eliécer Gaitán’ın 1948’de öldürülmesiyle başladı. Yani bu iç savaş 70 yılı aşkın süredir devam ediyor. Bu yüzden başarılı olmak için zaman ve sebata ihtiyaç var. Olanlar birkaç neslin eseri ve her biri kendisine dokunan tarihsel zamanın farkında olmalı ve ona göre davranmalı. Şimdi geçmiş hataları ortadan kaldırmak için bir süreç başlıyor ancak nereye kadar gidilebileceği belli değil.
- Kolombiya’da mücadele etmenin modasının geçmiş olduğunu ve bu tarihi dönemde isyanın artık bir anlam ifade etmediğini düşünen birçok ses var. O insanlara neler söylersiniz?
Ünlü Kolombiyalı yazar William Ospina, Kolombiya’da yaşananların üç temelde şekillenen bir pasifize etme süreci olduğunu söyledi: Gerilla mücadelesini sona erdirmek, her şey için onları suçlamak ve son olarak hiçbir şeyin değişmemesi… Gaitán’ın öldürülmesinden bu yana olan şey bu: Sakinleştirme dalgaları. Ancak çatışmanın köklerine giden bir barış süreci ve bunları çözecek toplumsal bir kararlılık olmadı. Bu sadece bir hükümetin ya da gerillanın işi değil, toplumsal bir amaç olmalı, çünkü bunlar çok asil ama çok büyük hedefler, bir hükümetin ya da gerillanın gücünü ve zamanını aşan hedefler.
- Şu andaki silahlı mücadeleniz hakkında ne düşünüyorsunuz?
Size şunu söyleyeyim: Çok büyük bir düşmanla savaşıp ona “Kabul etmiyorum” deyip isyan ettiğinizde ona bir mesaj vermiş oluyorsunuz: Bunu değiştirelim, yoksa mücadele devam edecek. Diyalog masasında da bunu söylüyoruz. Barış için köklü dönüşümler olsun, oradan da ülkede yeni koşullar yaratılsın diye Meksika anlaşmalarında bunu bir başlık yaptık. Diğer şeylerin yanı sıra çok ciddi bir silahlanma sorunu var ve müdahale etmeliyiz. Bizim 5 bin tüfeğimiz var, ordunun ise yarım milyon! Çoğu sağcı ve aşırı sağcı olan sivillerin sahip olduğu silah sayısı ise 4 milyon. (2017 tahminine göre).
Yani çatışma sorununun çözülmesi gerektiğini söylüyorsanız silahların kimin elinde olduğunu da görmelisiniz. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki kadar ciddi bir sorunumuz yok ama Kolombiya’da çok silah var ve bunlar herhangi bir yasal izne sahip değil. Kokainin dışarıya satıldığı, silahların içeriye girdiği bir ülkeyiz. Yani bu çok büyük bir sorun.
- Uyuşturucu kaçakçılığının şiddete, siyasete ve güce ne kadar etkisi var?
Çok fazla. 1971’de Başkan Nixon uyuşturucuya karşı bir savaş ilan etmeye karar verdi (…) ve bunu Kolombiya’ya dayattı. Kolombiya’daki ünlü Medellín ve Cali kartellerinin olduğu yıllarda ordu tugaylarının tamamı kartellere kiralanmıştı. Bakın size uyuşturucuyla mücadeledeki talihsizliğin ve başarısızlığın kökenini anlatayım. Uyuşturucuyla mücadele başarısızlıkla sonuçlandı çünkü sadece polis gücü kullanılıyor. Bağımlının halk sağlığı açısından tedavi edilmesi gereken biri değil, sadece hasta biri olduğu düşünülüyor. Mevcut yaklaşım işe yaramadığı için Kolombiya şu anda diğer ülkelerle birlikte bir çözüm bulmaya kararlı.
Örneğin, Petro hükümeti şu anda Kolombiya’dan kokain ihraç eden en büyük kartel olan Körfez klanını adalet önüne çıkarmayı başarırsa ertesi yıl daha büyük bir kartel ortaya çıkacak. Yani bunlar eksik çözümlerdir. Kolombiya’nın talihsizliği bu. Toplumda genel bir yozlaşma var ve en ciddisi gençlik ülkenin geleceğinin teminatı olması gerekirken çürüyor. Bu bir rezalet ve bu açıdan Meksika ve Kolombiya çok benzer süreçler yaşıyor. Şimdi Ekvador’da da benzer bir durum var, çünkü Ekvador, ABD’ye giden kokainin yüzde 80’inin ihraç edildiği tüm Pasifik kıyı şeridinin önemli bir parçası.
- Önceki barış anlaşmalarını sorguluyorsunuz. FARC’ın 2016’da yaptığı anlaşma bir şeyleri kurtardı mı?
Evet, elbette. Bir aşamaya imza attılar, gerçeği aramak için önemli adımlar attılar, bazı avantajlar sağlayan geçiş dönemi adaleti sisteminin kurulmasına yardımcı oldular… Ama tabii ki onlar (FARC) anlaşmaya uyuyor, karşı taraf (Devlet) uymuyor. Bu iyi değil. Ama en vahimi, iyi niyetle ‘Hazırız, gerilla olmayı bırakmaya hazırız’ demeleri ama rejimin aynı şekilde karşılık vermemesi. Yüzlerce eski savaşçı öldürüldü ve kimi öldürüyorlar? Eskiden FARC’ın gerillası olan ve şimdi topluma katılarak bir sosyal lider haline gelen kişiyi öldürüyorlar. Onları öldürüyorlar çünkü Kolombiya’nın değişmesi için silahsız ve politik ve sosyal olarak savaşmaya devam ediyorlar, artık gerilla oldukları için öldürülmüyorlar.
- Bu süreçten bir şeyler öğrendiniz mi?
Üzerinde ısrar ettiğimiz esas şey, bu barış süreçlerinin ancak ve ancak toplumun bunları kendine mal etmesi durumunda başarılı olabileceğidir. Bu, toplumun katılımının belirleyici olduğu anlamına gelir. Mesela şimdi Bogotá’da bir halk katılım komitesi kurduk. Kolombiya’nın birçok parçasını ve bölgesini temsil eden yaklaşık 100 kişi var ve onların işi katılımın nasıl olacağını ve ardından katılımın geleceğini tasarlamak. Buradan barışa yönelik bir dönüşüm gündeminin ortaya çıkması bekleniyor, ama aynı zamanda büyük bir toplumsal anlaşmaya olanak tanıyan sosyal, politik ve ekonomik bir ittifak da ortaya çıkacak, çünkü önümüzde çok büyük hedefler var.
- Washington’un neler yapmasını bekliyorsunuz?
ABD’nin, Petro hükümetinin demokratik değişim ve reform programına karşı çıkmayacağını umuyoruz. Yaptıkları, devirmek, darbe yapmaktır ve sahip oldukları güçle, Kolombiya halkının barışı sağlama yönündeki kararlarının ilerlemesine ne kadar izin vereceklerini görmemiz gerekecek. Her halükarda herhangi bir çözüm, Latin Amerika’nın çok güçlü bir entegrasyona sahip olmasını, tek bir sese sahip olmasını ve bu tek sesle dünyanın tüm güçleriyle eşitlik ilişkisi içinde etkileşime girmesini gerektirir.
- Hükümet düşerse süreç de düşer mi?
Bu en kötü senaryo. Ama elbette mümkün. Mesela 29 Ekim’de yerel seçimler var. Bu bir sınav. Sağ muhalefetin gücü artarsa bu, hükümetin yaşamasını imkânsız hale getirecektir. Hükümetin ve müttefiklerinin güçleri artarsa bu, barış da dahil olmak üzere teşvik ettiği programların daha şanslı olacağı anlamına geliyor. Tabloda bunlar da var.
- Kişisel olarak şiddete başvurma konusunda hiç şüphe duymadınız mı? Hiç başka yolların olduğunu düşündüğünüz anlarınız olmadı mı?
Evet, elbette ama Kolombiya’da karşı karşıya olduğumuz rejim zulüm ve imha rejimiyse gizlilikten, direnişten ve buna karşı isyandan başka olasılık kalmıyor. Çünkü geriye kalan diğer seçenek mafya hukukudur. Şimdi yaşamayan büyük bir gazeteci Antonio Caballero, zamanında Kolombiya’nın değişmez metal yasasının “gümüş veya kurşun” olduğunu söylemişti. Kolombiya’da mafya rejimi çok yerleşmiş olduğu için her şey iki araçla hallediliyor. Seni ya satın alırlar ya da öldürürler. Bir devrimcinin hayatı, satın alınmamasına ve öldürülmemesine endekslidir ve devrimcilik, halkın değerli olduğu, bu ülkenin buna değer olduğu konusunda ısrar etmekten ibarettir…
*El Diario’dan çeviri: Aykan Sever