Kars Valisi Türker Öksüz’ün, kayyum atandığı belediyenin önünde namaz kılmasının ‘fetihçi anlayışın geleneği’ olduğunu belirten ilahiyatçı Eliaçık, iktidarın gasp ve ganimetten medet umduğunu vurguladı
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “Kobanê soruşturması” kapsamında 25 Eylül’de gözaltına alınan Halkların Demokratik Partili (HDP) siyasetçilerden Kars Belediyesi Eşbaşkanı Ayhan Bilgen, 2 Ekim’de çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Tutuklama kararının hemen ardından Bilgen görevden uzaklaştırılarak, yerine Kars Valisi Türker Öksüz kayyum olarak atandı. Kayyım Öksüz, ilk iş olarak yoğun güvenlik önlemleri altında geldiği belediyenin önünde Cuma namazı kıldı.
İlahiyatçı yazar İhsan Eliaçık, kayyum kararı ve Öksüz’ün belediye önünde namaz kılarken verdiği pozu Mezopotamya Ajansı’ndan Mehmet Aslan’a değerlendirdi.
İslam’da kayyumun hırsızlık olarak görüldüğünü kaydeden Eliaçık, “Halkın iradesiyle seçilip bir makama gelen birini, henüz yargılamadan yersiz şeylerle görevden alıp onun yerine yenisini atıyorsun. O belediyelerde binlerce kişinin emeği, alın teri ve çabası var. Çalışmışlar, çabalamışlar ve halkın gözüne girmişler. Bu şekliyle halktan oy alıp, seçilmişler. Bu da bir başkasına helal olan bir şeyi, yani sana ait olmayan bir şeyi zorla almışsın demektir. Bir belediye başkanını binlerce kişi seçiyor. Yani binlerce kişi emek veriyor. Sen de bir gün silahlı kişilerle gidip makamı gasp ediyorsun. Makamı çalmakla belediyenin kasasını çalmak aynı şeydir” diye konuştu.
Ganimet anlayışı
Kayyumun ilk olarak belediye önünde namaz kılmasına dikkati çeken Eliaçık, bunun bir gösteriş olduğunu ve “fetihçi bir zihniyetin göstergesi” olduğunu vurguladı. AKP ve koalisyon ortağında bu anlayışın hakim olduğunun altını çizen Eliaçık, “Kendilerine düşman olarak gördüklerinin canını, malını helal olarak görüyorlar. Ayrıca, bunların katli vacip ve malları ele geçirildiğinde ganimet olarak sayma anlayışı var. Kars Belediyesi makamını ele geçirdiğinde onu ganimet olarak görüyor. Bu zihniyet sadece Kars, Van, Diyarbakır gibi Kürt illerini tek değil, mevcut devleti de öyle görüyor. Meclisi, İçişleri Bakanlığını, Adalet Bakanlığını, hastaneleri, yolları ve devletin hazinesine bile ganimet gözü ile bakıyor. Fethetmiş gibi, ele geçirme, bölüşme zihniyeti ile saldırıyor. Şu anda bu anlayış hakim” değerlendirmesinde bulundu.
İktidarın kendisine yakın olanların dışındaki herkese düşman gözüyle baktığını kaydeden Eliaçık, şöyle konuştu: “Karşımızda birkaç yıl içerisinde ibretle anılacak bir hükümet duruyor. Bunların yaptıkları okullara ders olarak okutulacak. İnsanlara bakışları, geri düzeyde saçmalıkları, kendi ülkesinin toprağında kayyum atayıp, üzerine de fethetmiş, ganimet ele geçirmiş gibi namaz kılması bir bir anlatılacak.”
‘Kötülük saçan ruha dönüştü’
İktidara yakın dindar kesimin hala iyimserlik içinde olduğunu, ancak iktidarın “kötülük saçan bir ruha” dönüştüğüne dikkati çeken Eliaçık, “İktidar ölümden, parçalamadan, gasptan, ganimetten medet umuyor. Kutuplaştırmaktan, germekten, medet umuyor. Kötücül bir ruh her yeri kaplamış vaziyette ve sadece kötülük saçıyor. Ayrıca bir diğer dikkat çekici husus ise bütün bunlar bir devrin sonu geldiğinin göstergesidir. Bir devrin sonu geldiğinde o devre hükmedenler, daha da kötülük saçmaya başlar, iyimserliği bırakırlar. Bu bir devrin sonunun geldiği anlamına gelir. Dine hizmet ettiklerini zannediyorlar ama korkunç bir din istismarının içerisinde olduklarının farkında değiller. Kayyum, yaptığı duanın Allah’ın kabul edeceğini falan düşünüyor. Hakikaten, düşmandan ele geçirdim, fethettim, kurtardım falan diye düşünüyor” ifadelerini kullandı.
Mücadele çağrısı
Tüm bur durumlar karşısında herkesin bir araya gelerek, iktidara karşı mücadele etmesi gerektiğini vurgulayan Eliaçık, şöyle devam etti: “Dindarlar da dahil olmak üzere herkes AKP’nin vicdanını kaybettiğini, bir robot hükümete dönüştüğünü görmesi gerekiyor. Memleketin geri kalan tüm kesimleri Kürtler, Aleviler, solcular, muhafazakarlar Türkiye’de ne kadar kesimler varsa hepsi el ele vererek, memleketi yeniden kurmak durumundalar. Bundan herkes yarar görecektir. Kimsenin üzülmeyeceği, kimsenin kendini ötekileştirmiş, dışlanmış, hissetmeyeceği, bir iklime şiddetle ihtiyaç vardır.”
İSTANBUL