Ali Sinemilli
Rojhılatlı bir dost anlattı geçen gün. Bir hemşerisi ile görüşüyor, söz dönüp dolaşıp Newroz’a geliyor, ‘kutlama yapacak mısınız yapmayacak mısınız’ diye soruyor. Karşıdan ‘rejimin baskıları dolayısıyla bu yıl kutlamayacağız’ cevabını alıyor. 21 Mart gelip geçiyor. Birkaç gün sonra memleketinden çok kalabalık Newroz görüntüleri ile karşılaşıyor. Doğal olarak tekrar soruyor: Ne oldu kutlama yapmayacağınızı söylemiştiniz, neden karar değiştirdiniz? Hemşerisi öyle bir cevap veriyor ki, tam da Newroz’un şanına yakışır: Amed’deki, Kuzey’deki kutlamaları görünce fikrimizi değiştirdik, ne olursa olsun kutlayalım dedik.
Amed Newrozu’na katılan bir genç kıza mikrofon uzatılmıştı. Newroz nasıl geçti diye soruyordu muhabir, onun verdiği cevap da unutulur gibi değil: Polis bana giydiğim kıyafeti çıkarmadan alana giremezsin dedi, ben kefen giyerim bu elbiseyi çıkarmam dedim, zorla da olsa alana girdim, Newroz’umu kutladım.
Şüphesiz, bunlar birer örnek, bizim duyduklarımız, gördüklerimiz. Fakat buna benzer örnekler çok. Özellikle bu yıl ki kutlamalar için böylesi örnekler fazla.
Newroz’un üzerinden iki hafta gibi bir zaman geçti fakat hala Newroz gündemi sımsıcak. Elbette, temel tartışma konusu bu yıl ki katılımın kitleselliği. Dost-düşman herkes bunu konuşuyor, neden bu kadar kitlesel diye soruyor?
Açık ki, AKP-MHP iktidarının son beş-altı yılda yaptıklarının daha fazla tahlile ihtiyacı var. Bu iktidar izlediği zor politikası ile esasen sokağa çıkmayan, sesini çıkarmayan bir halk yaratmak istedi. Ki, bu politikanın başat hedefi Kürtlerdi. Kürtleri susturur, evine hapsederse diğer toplumsal kesimleri teslim almak bir nevi çantada keklikti. Bu amaçla yapılmayan yapıldı, denenmeyen denendi, bunu burada uzun uzadıya söylemeye gerek de yok. Çünkü hepsine yaşayarak tanıklık ettik. Fakat, işte, nihayetinde vardığımız nokta görülüyor.
Kürt halkı dimdik ayakta. 2013 Newrozu’nu dışında tutarsak-ki bu Newroz’un spesifik yanı tartışma götürmez- tarihin en kitlesel Newroz’unu yaşadık. Kürt halkı, dostları alanları hıncahınç doldurdu, hem bir gövde gösterisi yaptı hem de attığı sloganlar, verdiği mesajlar ile ‘düşmana’ meydan okudu.
Şimdi, bu durumun yarattığı bir psikolojik atmosfer var ve hani denir ya kolay kolay ele geçmez. Kürt halkı Newroz’da sözün tam manasıyla yeni bir doğuş gerçekleştirdi. İktidarın tüm baskı ve zorunu elinin tersiyle itti, yeni bir sürece adım attı ve belki de daha önemlisi, psikolojik üstünlüğü ele geçirdi.
Aslında Gare’de Türk askerinin gerisin geri çekilmesi ile iktidar cephesinde böyle bir tartışma başlamıştı. Bir şeyler ters gidiyordu. Söylenenler ile sahadaki durum birbirini tutmuyor, bu durum rahatsızlığa yol açıyordu ama yine de ‘haklarını yememek lazım’ psikolojik savaşla vaziyeti görece kurtaran bir hal de söz konusuydu. Yenilseler de bu yenilgiyi görünmez kılma konusunda maharetliydiler. Fakat Newroz ile birlikte bunun da zemini ortadan kalktı.
İktidardakilerin iddiasına göre, normalde, bırakalım bu biçimde alanları doldurmayı, halkın meydanlara çıkmayı dahi aklından geçirmemesi gerekiyordu. Yani eylemin kendisi bir yana düşüncesi dahi fazlaydı, olmamalıydı. Abartı değil, hedef buydu ve yıllardır bunun için uğraşıldı.
Gelinen aşamada rahatlıkla söylenebilir ki, iktidarın hesabı tutmadı. Sözün gücünü kaybeden, meşruiyetini yitiren kendileri oldu. Öyle ki, adeta dilleri tutulmuşçasına bu Newroz’u görmemeyi tercih ettiler. Hem kendileri hem de bağlı medya organları dut yemiş bülbül misali donup kaldılar. Herhalde ‘görmezsen yoktur felsefesiyle’ hareket ettiler ki, bu zihniyetin sahibi yıllar önce ‘Düşünmezseniz Kürt sorunu yoktur’ da demişti. Tabi, sonraki yıllarda Kürtlersiz tek bir gün dahi geçiremedi, o başka. Özcesi Kürdün iradesini kırmak için yola çıkan iktidarın iradesi kırıldı demek mübalağa olmaz.
Buna mukabil, Kürt halkı nasıl ki dün direnerek ayakta durduysa, bugün de direnerek ve mücadele ederek ayakta durduğunu ve günbegün özgürlüğe yürüdüğünü göstermiş oldu. Newroz meydanları merak eden herkese bu mesajı ulaştırdı. Psikolojik hava tersine döndü.
Şimdi, kara kara düşünen taraf iktidar kanadı olurken, yılın her gününü Newroz günü yapacağını söyleyen Kürtler için gelen günler hep aydınlık. İşte, Amara yürüyüşünden yansıyan görüntüler de bunun habercisi. Birkaç yıldır görece durgun geçen 4 Nisan kutlamaları bu yıl eski heyecan ve coşkusu ile gündemin baş köşesine oturmuş durumda.
Belli ki, iktidarın psikolojik savaş silahı da Kürtlere diz çöktüremedi. O da Newroz ateşinde eridi, kaldı. Hep denir ya ‘psikolojik savaş iyi yönetilemezse döner sahibini vurur’ diye, şimdi ona tanıklık ediyoruz.