İÇERİDEN
Elazığ 2 nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde bulunan Ergin Doğru, 11 Ekim 2021 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Dışarının hızlı değişim gibi gözüken gelişmelerini imkanlarımız ölçüsünde televizyon ve sınırlı olarak aldığımız gazetelerden takip etmeye çalışıyoruz. Zor ama satır aralarından olayları anlama çabasındayız. Halen Yeni Yaşam ve Evrensel alamıyoruz. O yüzden, Karar, Birgün ve Cumhuriyet ile gündemi izliyoruz. Elbette kendi gazetemizden aldığımız keyfi almak mümkün değil.
Dışarıda gündem hızlı değişse de, zindanda bu değişkenliğin zerresi yaşanmıyor. Size en son yazdığım mektuptan bu yana değişen bir şey yok. Cezaevinde iki aşı büyük oranda tamamlansa da tecrit sürüyor. Açık görüş ve ortak etkinlikler halen yapılamıyor. Sadece spor başlatıldı. O da ayrı bir tuhaf halde. Tek odaya gelip, tek başınıza çıkacaksınız deniliyor:)
Zindanda son dönemde en fazla etkisini hissettiğimiz ise değişen infaz yasasının uygulamaları oluyor. Öncelikle 20-25 yıldır zindanda bulunan arkadaşların infazları yakıldı. Yine tahliyesi gelen arkadaşlar da bu mağduriyeti fazlasıyla yaşıyor. Oluşturulan kurul, iyi hal vermediğinde infazlar yakılıyor ve tahliyeler engelleniyor. Koşullu salıvermeden bu gidişle kimse faydalanamayacak gibi. Kurulun oluşumu ve değerlendirme kriterleri tamamen tek yanlı. Ben bunun içeride bulunanları tarafsızlaştırma siyaseti olarak görüyorum. Dışarıya ne kadar yansıyor bilmiyorum ama zindanda mağduriyetleri çok artıracağı aşikâr.
Dışarıda var olan baskı politikalarının yarattığı negatif durumun farkında olmakla beraber demokrasi güçlerinin daha duyarlı olması gerektiğini düşünüyorum. Hukuk tamamen siyasileştiği için mahkemeler kendi hukuklarını dahi çiğniyor. Örneğin 5 yılı aşkın bir süredir daha ilk derece mahkemesi sonuçlanmayan ya da 9.5 yıldır süren davası halen İstinaf’ta bulunan arkadaşlar var. Ne yazık ki bu arkadaşlar hukuki yardım görmedikleri için yasaların uygulanmasını bile zorlayamıyorlar. Kendi çabalarıyla yazdıkları dilekçeler ise fazla etkili olmuyor. Benzer şekilde hukuki yardımdan yoksun oldukları için ağır cezalar alan gencecik arkadaşların olması insanı acıtıyor.”
* * *
Bolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan Ayberk Demirdöğen, bana gönderdiği 14 Ekim 2021 tarihli faks mesajında şöyle diyor: “Salgın hastalık gerekçesiyle ağır tecrit altında tutulduğumuz hapishanede yeni bir baskı ve işkenceyle karşı karşıyayız. 7 Ekim 2021 günü kendilerine ‘merkezden gelen özel ekip’ diyen gardiyanlar hücrelerimize girdi ve ‘arama’ adı altında istisnasız tüm eşyalarımız dağıtıldı. Daha önce idare tarafından kontrol edilerek verilmiş olan dergilerimiz ve kitaplarımız, giyim eşyalarımız keyfice alındı. Paramızla kantinden aldığımız çekpas sapı, kalemtıraş gibi eşyalarımız alındı. Buna karşı çıktığımız için Metin Yavuz, Mustafa Özgür Molla ve bana ters kelepçe takılarak yere yatırıldık ve işkence gördük.
Yasa ve yönetmelikte arama ile ilgili hükümler açıktır. Kurum idaresi ve personeli arama yapabilir. Ama 7 Ekim’de arama yapanlar kurum idaresi ve personeli değildi. Kim olduğunu bilmediğimiz, ilk kez gördüğümüz kişilerin yaptığı ise arama değil, baskı ve gözdağı saldırısıdır. Bu gibi durumlarda doğabilecek olumsuzluklardan Adalet Bakanlığı sorumludur. Bu konuda duyarlı olacağınızı umuyor, çalışmalarınızda kolaylıklar diliyoruz.”
* * *
Şakran 2 nolu T Tipi Cezaevi’nde bulunan Orhan Çaçan, 20 Eylül 2021 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Bu ara cezaevinde sevk anonsu yapıldı. Covid-19’dan dolayı sevk talebinde bulunamıyorduk. Bu anonsla birlikte birçok arkadaş memleketine sevk yazdı. Son zamanlarda fabrika yerine cezaevi yapıyorlar. Bu yüzden hemen hemen her il ve ilçede cezaevi var. Çıkarsa, bir kez de memlekete kelepçeli bir şekilde gideceğim. Özgürce gitmeyi hayal ediyordum hep. Ama 25-30 yıl sonra memleketimi, doğup büyüdüğüm şehrimi kelepçeli de görsem yeter bana. Ahlat, Bitlis, Van ve Amed’i yazdım. Tabii tercihim Ahlat’tır.
Geçenlerde yeni kanunla birlikte ziyaretlerimizin bir buçuk saate çıkarıldığı ve görüntülü telefon hakkı verildiğine dair haberler okuduk. Bizim burada bu konuya dair tık yok. Bir şey lehe olduğunda elden geldikçe ağırdan alıyorlar; aleyhe olduğunda hemen uyguluyorlar. Biz bu kanunun akıbetini sorduk, bize eski genelgeyi gösterdiler. Bir de ekstradan artık açık ziyaretlerimizin resmen dinleneceğine dair bir ek yazı. Ortada açık ziyaret falan yok ama bunun dinleneceğine dair resmi yazısı var. Allah akıl fikir versin yani.”
* * *
İzmir-Kırıklar 1 nolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan Güven Usta, 11 Ekim 2021 tarihli mektubunda -özetle- şöyle diyor: “Yaşadığımız sorunları bir rapor halinde her ay düzenli olarak siz gazetecilere postalıyoruz. Pek ilgi çekmiyor olacak ki, tek satır dahi gündeme alınmıyor, haber yapılmıyor. Oysa kitap, dergi yasakları hemen dikkatleri çekmesi gerekirdi. Şu an burada posta yoluyla, abone olarak, kendi paramızla kurum aracılığıyla hiçbir şekilde yasalara göre çıkan bir dergiyi, bir yayını alıp okuyamıyoruz. Bu açıkçası dikkat çekici bir olay.
Yaşadığımız haksızlıklara karşı demokratik hakkımızı, direnme hakkımızı kullanıyoruz. Sloganlar atıyor, kapı dövüyor, oturma eylemi yapıyoruz. Sonuçta mücadele her yerde sürüyor. İçerisi dışarısı ayrımı olmadan. Bu sefer de hapishane idaresi disiplin cezaları ile bizi susturmaya çalışıyor. Direndiğimiz için 4 yıla yakın ziyaret yasağı, günlerce hücre cezası verildi. Direnmek, hak aramak suç gibi gösteriliyor. Ziyaret yasakları üst üste uygulandığı için bir kişi 4 yıl boyunca ziyaret yapamayacak demektir. Açıkçası burada düşman hukuku uygulanıyor.”
MEKTUBU GELENLER:
——————————–
Hakan Gökcan – Afyon E Tipi Cezaevi
Ayberk Demirdöğen – Bolu F Tipi Cezaevi
Ergin Doğru – Elazığ 2 nolu Yüksek Güvenlikli CİK
Güven Usta – Kırıklar 1 nolu F Tipi Cezaevi
Bülent Parmaksız – Sincan 2 nolu F Tipi Cezaevi
Murat Türk – Şakran 1 nolu T Tipi Cezaevi
Orhan Çaçan – Şakran 2 nolu T Tipi Cezaevi
Yunus Çiçek – Tekirdağ 1 nolu F Tipi Cezaevi