Ekonomist Ali Rıza Güngen, dış borç sorunu çözülmeden, küresel aktörlerden kredi alabilir hale gelinmeden, ekonomik toparlanmanın söz konusu olmayacağını söyledi.
Dış borç stoku son verilere göre, 448.5 milyar dolar olarak belirlendi. Uzmanlar, 2018 Ekim ayı itibariyle kamu ve özel sektörün dış borcunda büyük bir değişim olmadığını, söz konusu Eylül – Aralık arasında rakamın değişmemesi durumunda, Türkiye’nin son 30 yıllık dönemin reel dış borç stoku rekorunu kıracağını belirtiyor. Bir diğer tehlike ise dış borcun milli gelire oranın yüzde 60’a dayanmış olmasıdır. Yeni Ekonomik Program’ında (YEP) belirtilen 763 milyar dolarlık GSYH miktar hesaplaması sonucunda 2018 yıl borç stokunun milli gelire oranı yüzde 60 oranında olması bekleniliyor.
Değer üretmiyor
Dış borç sorununun nedenleri arasında, iç tasarrufun ihtiyaç duyulan orandan sermaye birikimi için yetersiz olması, kalkınmanın gerçekleştirilebilmesi için ithal gereken sermaye malları ve teknik bilgi için yeterli döviz rezervine sahip olmaması, değer üreten bir ekonomik anlayışından uzak olması ve yerli kaynak itibari ile yetersiz olması sıralanıyor. En önemli neden ise yeterli yerli kaynağın olmaması olarak değerlendiriliyor. Son 15 yılda milli gelirin yüzde 21 oranında yatırım yapıldı. Verilere göre, söz konusu yatırımları karşılayan yerli kaynaklar ise yüzde 13 civarında. Dolayısı ile aradaki fark yabancı kaynaklardan sağlandığı için dış borç giderek arttı.
Para yatırıma değil inşaata gitti
Dış borçların kullanım alanlarına bakıldığında, bankacılık sistemi ile gelen borçların çok büyük bir kısmı iç tüketimin fonlanmasında kullanıldığı görülüyor. Yani dış borç yoluyla gelen paranın kullanım alanları yatırımlardan ziyade tüketim alanlarında kullanıyor. Çünkü dış borcun geldiği sektörler bakıldığında, hizmet sektörü, inşaata sektörü ve tarım sektörü olduğu ilk sıralarda. Yine dış borçla ile kredilerin büyük bir oranı kamu özel ortak projelere harcandı. 2006 ile 2016 yılları arasında 135 milyar dolarlık toplamda 215 tane projenin büyük bir kısmı HES yapımları şeklinde oldu. Bir kısmı köprü, üçüncü hava limanı gibi alanlarda kullanıldı. Bu harcama önceliği dış borcun heba edildiği yönündeki tartışmaları da beraberinde getirdi.
Ekonomist Ali Rıza Güngen, Türkiye’nin mevcut dış borcundan kaynaklı, sürekli olarak finansman arayışında olacağını dile getirdi.
‘Sıcak para azaldı’
Özellikle 2018 yılında yaşanan ekonomik kriz nedeni ile ülkeye giren sıcak paranın azalması ve ülkeden çıkarılan sıcak paranın, ekonomide muazzam bir çalkantıya yol açtığını hatırlatan Güngen, “Dolaysı ile Küresel ortamda ki en ufak bir rüzgâr, en ufak bir sarsıntı tüm ülke ekonomisini derinden etkiler. İşte 2018 krizinin bu ortamda kredi ihtiyacının karşılanmıyor olması ya da hızlı bir toparlanmanın gerçekleşmemesinin arkasında da bu borç sorunu yatıyor. Bu borç sorunu çözülmeden yeninden küresel aktörler yani hem kredi bulabilir hem de kredi verebilir hale gelmeden bir ekonomik toparlanmanın söz konusu olmayacağı görülüyor” dedi.
‘Alarm zillerin çalması’
Güngen, “Mevcut borç stokunun muhtemel beklentiler üzerindeki rakamlar ile karşılaştırdığımızda, Türkiye’nin 2018 dış borç stokunun gelire oranının yüzde 40’lardan yüzde 60 oranına çıkması bekleniyor. Bu da alarm zillerinin çalması demek. Biliyorsunuz ağır kriz dönemlerin toplumsal yansıması da ağır oluyor. İşsizlik krizi artıyor. İşsizlik krizi arttığı için ailelerin refah düzeyi de hızlıca düşüyor. Bu da toplumsal gerilimlerin artmasına yol açıyor” diye konuştu.
Kaynak: MA / Selman Güzelyüz