Suriye’de güç mücadelesi yeni bir evreye giriyor. Şimdiye kadar uzmanlar, siyasetçiler ve medya tarafından sürecin Rusya lehine işlediği, ABD’nin güç kaybettiği biçiminde değerlendirmeler ağırlıktaydı. Ancak görülüyor ki ABD’nin opsiyonları henüz bitmiş değil. Şu an Sezar yasası bağlamında bütün ülkeyi ve hatta çevre ülkeleri ve bölgede iş yapan birçok işletmeyi derinden etkileyecek kapsamlı bir ambargo planını devreye sokuyor.
Bu uygulamanın etkilerini şu an İran’da da görmekteyiz. Her geçen gün kemerleri sıkılan bu ülkede ekonomik anlamda ciddi sıkıntılar var. Covid-19 da derinden etkiledi ve etkilemektedir. Başta Kürt kentleri olmak üzere ülkenin birçok bölgesinde ayaklanmalar oldu. Ancak hepsi de şiddetle bastırılarak bir nebze kontrol altına alındı.
Şu an Covid-19 nedeniyle sınırlı hareketlilik ve tarımsal aktivite ve acil geçim ihtiyacı nedeniyle bir sessizlik görülmektedir. Ancak rejim tarafından hiçbir sorun çözülmediği gibi, ülkeyi iç savaşa götürecek, molla rejimini yıkacak düzeyde gerilim olduğunu iddia edenler de var.
ABD ambargosu karşısında Suriye İran’a kıyasla daha savunmasız. 2011 yılından beri yaşanan iç savaşın ekonomik ve demografik yıkıcılığı ortada. Ayrıca İran, ABD etkisi dışında kalan Hindistan, Çin, Irak, Orta Asya ülkeleri ve kaçak ticaret yolu ile ilişkilerinden dolayı ambargoyu bir nebze etkisiz kılarken Suriye’nin o opsiyonları da sınırlı.
Savaş boyu ticari ürünlerin ve döviz cinsinden parasal kaynakların geçiş bölgesi Lübnan şu an ekonomik krizde ve ABD’nin de ablukasında. Buradan Suriye’ye parasal akış durdu. Türkiye denetimindeki bölgelerde TL’yi kullanarak hem ambargoya katılıyor hem de siyasal etkiler yaratacak, işgalindeki bölgeleri iktisadi ve hukuki olarak kendine bağlayacak bir adım atmış oluyor. Ürdün, İsrail gibi komşular ABD ile paralel hareket ederken, Irak, İran için Suriye’ye geçiş pozisyonundadır ve bunu pek de önleyecek şartlara sahip değil. Yine Kürt bölgesinden Rojava’ya ekonomik malların geçişi olacağı öngörülmektedir.
Ambargodan umut edilen rejimin çökmesi, hatta Esad’ın siyasi sürecinin bitmesi ve Suriye’de yeni bir siyasi dizaynın olmasıdır. Askeri çatışmalar ve politik taktikleri itibariyle etkili olan Rusya ekonomik ambargoda ne yapar? Çin müdahale eder mi? Şu ana kadar askeri destek sunduğu gibi adeta ekonomik finansör de olan İran aynı gücü gösterir mi? Henüz kesin değil. Ama zorlanacakları belli. Rusya petrol fiyatlarının da düşmesiyle ekonomik olarak zor durumda. Çin ticari aracılar yoluyla ekonomik desteği ambargo nedeniyle sürdüremeyeceği için başka hamlelere ihtiyaç duyar mı belli değil.
Ambargo başarıya ulaşırsa Suriye’nin 3 veya 5 parçaya bölünmesi dahi mümkün.
Türkiye işgalindeki bölgeler ile Kuzey ve Doğu Suriye’nin de ambargo kapsamı dışında olacağı belirtiliyor.
Türkiye ilk adımı TL’nin kullanımını sağlayarak başladı. Bu siyasi etkileri olacak bir adımdır. Çünkü ilişki ağına yön verir. Bu haliyle halkı merkezden yani Suriye yönetiminden işgal yoluyla kopmuş halk ekonomik olarak da tamamen Türkiye’ye yönünü çevirmek zorundadır. Bu kamusal, yasal ve siyasal etkileri de beraberinde getirir. TC ile sınır olması nedeniyle mal ve insan geçişi arttıkça duygusal, siyasal bağ da artar ve TC burada derinliğine kurumsallaşır. Bir nevi Hatay’ın sürecine benzer bir durum yaşanır. Rusya, ABD veya uluslararası anlaşmalar bağlamında herhangi bir müdahale olmaz ise Türkiye iştahla bu süreci lehine kullanacaktır.
Suriye lirasının aşırı değer kaybetmesi, bu paraya dayalı faaliyetleri de olumsuz etkilemektedir. Kuzey ve Suriye’deki halk bu yüzden büyük bir kriz yaşıyor. Yönetime TL’yi, Irak Dinar’ını ve hatta dolar kullanması önerilmektedir. Aslında hangi parayı kullansa oraya da bağımlılık artar ve Suriye rejiminden de kopuş gerçekleşir.
İşgalciliği ve yıllardır bölgeye tek taraflı olarak uyguladığı ambargo nedeniyle TL’nin kullanılması olası değil. Dinar, güçsüz bir para, tasarruf edilmesi, ekonomik faaliyetler için kullanılması bağlamında avantaj sunmaz. Ancak Başur ve Irak üzerinden ticaret için kolaylaştırıcı bir rol oynayacağından kısmen elde tutulabilir.
Diğer opsiyon ise dolardır. Ancak elde tüm piyasada kullanımı sağlayacak kadar dolar yekünü yok. Buna rağmen petro-dolar sistemi direkt petrol yoluyla doların da bölgede olacağına işaret etmektedir. Yine bölge yönetimi olumsuz etkilenmemesi için buğday alımını 17 cent’e endeksledi, ki bu hangi para birimi kullanılırsa kullanılsın iç piyasayı dolara endeksli hale getiriyor. Yani süreç uzarsa, her geçen gün doların varlığı bölgede artar.
Ancak esas olan finans yönetiminin organizasyonudur. Bu konuda ciddi bir yapılanma gerçekleşirse dolar endeksli olarak birçok para birimi kullanılabileceği gibi, yerel düzeyde kullanılabilecek para, sertifika, çek, senet gibi finansal enstrümanlarda kullanılabilir.
Çünkü ekonomideki yapılanma siyasi yapı ve ilişkileri de doğrudan etkileme gücüne sahiptir.