Ekonomi politikte tablo kararıyor
Rojava savaşının maliyetinin ekonomiye nasıl yansıyacağı meselesi daha belirgin olarak önümüzdeki süreçte ortaya çıkacak. En azından eskisi gibi mülteciler üzerinden daha fazla kaynak imkanı neredeyse sıfır gibi. Buna ilişkin Avrupa Birliği’nden (AB) gelen silah satışını askıya alma kararına başka kararların eklenip eklenmeyeceği henüz net değil. Ancak AB genelinde, Türkiye’ye yönelik artan toplumsal tepkiler nedeniyle Volkswagen’de olduğu gibi dönemsel de olsa birtakım olumsuz etkilerinin gözlenmesi sürpriz değil. Hatta ilk somut adım da Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’ndan geldi. Reuters’in haberine göre, Banka, Borsa İstanbul’da sahip olduğu yüzde 10 hisseyi en kısa sürede satmak istediğini Türk yetkililere aktardı. Kararın, ABD’de Halkbank’a ilişkin hazırlanan yeni iddianameye paralel alınması dikkat çekici. Bir süredir BİST’te yaşanan yabancı sermaye çıkışını bu kararın daha da hızlandırması bekleniyor. Bir diğer gelişme ise, Washington ile Ankara arasındaki mutabakata karşı ABD’deki resmi ve genel kamuoyunda yükselen tepkilerin bir sonucu olarak Türkiye’nin Suriye’nin kuzey doğusundan çekilmesi için yaptırım kararlarını içeren tasarı oldu. Temsilciler Meclisi’nde 16 ret oyuna karşılık 403 oyla kabul edilen tasarı, Senato’da üçte ikilik çoğunlukla onaylanması durumunda doğrudan yürürlüğe girecek. Karar Ankara tarafından yok hükmünde sayılsa da dolar yok saymadı, yükselişe geçti. Türkiye’de iş yapmaya niyetli birçok sermayedarı, kararını askıya almak zorunda bırakacak. Bu arada, Avrupa kamuoyunda başlayan, Türkiye’de tatil yapmama ve Türk mallarını boykot çağrısını da unutmayalım. Ekonomi için iyi bir haber değil. Ankara hükümeti ekonomiyle birlikte daha büyük bir sıkışma içine evriliyor.
Tam zamanında güven arttı!
Merkez Bankası’nın aylık Reel Kesim Güven Endeksi açıklandı. Buna göre, mevsimsellikten arındırılmış reel kesim güven endeksi 2019 yılı Ekim ayında, bir önceki aya göre 4.5 puan artarak 104.2 seviyesinde gerçekleşti. Güven endeksindeki artışın hemen ardından ‘beklenen açıklama’ çok gecikmedi. Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak, “Güven endekslerinin tümünde sağlanan iyileşme ile birlikte piyasalardaki toparlanma güçlü bir şekilde sürüyor” değerlendirmesinde bulundu. Aynı güven endeksi Eylül ayında ise 3.7 puan azalma göstermiş. Ancak bu kez bir açıklama yapılmamış. Bir düşüş bir kalkış. Bu durum sadece son iki aylık seyirle sınırlı değil. Ağustos ayında 4.2 artarak 102.5’e yükselmiş, Temmuz’da 3.0 puan azalarak 96.6’ya gerilemiş Haziran’da 4.9 puan artış göstermiş, Mayıs’ta ise 5.3 puan azalmış. Geçen yıl Eylül’den bu yana devam eden tam bir gelgit durum. Bu rakamlar, tüm kesimler açısından piyasalara ve karar alıcılara duyulan güvendeki çarpıklığı ortaya koyuyor. Enflasyon, dış ticaret, döviz, bütçe açığı vs. birinin iyi çıkmasının üzerinden yaratılan çok iyimser hava gibi. Aynı zamanda bir hastalığa da işaret ediyor. Aynen damarları tıkanmış ve bazılarında neredeyse kan akışının durmak üzere olduğu bir kalp hastası izlenimi veriyor. Her an anjiyo olmaya, ya da kalp krizi geçirmeye aday bir tabloyu andırıyor. Anketin, faiz oranların yüzde 19.75’den 16.50’ye düşürülmesi sonrasına denk geldiğini hatırlarsak, içerdeki bu güven/güvensizlik ikileminin ne kadar sürdürüleceği daha bir önem kazanıyor. Çünkü ekim ayı anketine ilişkin rapordaki, “İçinde bulunduğu sanayi dalındaki genel gidişat konusunda, bir önceki aya kıyasla daha iyimser olduğunu belirtenlerin oranı yüzde 13.2’ye, daha kötümser olduğunu belirtenlerin oranı ise yüzde 17.3’e yükselirken, aynı kaldığını belirtenlerin oranı yüzde 69.5’e gerilemiş” vurgusu önemli. Yani durumun kötüye gittiğini düşünenlerin sayısında artış var.
Borç krize, kriz borca sürüklüyor
Kamuoyuna yansıyan iki yeni belge, ekonomik krizinin geleceğine mercek tutuyor. Biri Sayıştay’ın 2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu. Rapora göre, 2017’de 37.6 milyar lira olan nakit açığı, 2018’de yüzde 117 artışla, 81.7 milyar liraya yükseldi. Nakit stoğu ise 2017’de 31.1 milyar lira iken, 2018’de yüzde 186 azalarak eksi 26.4 milyar liraya düştü. Diğeri ise Meclis’e sunulan 2020 yılı Bütçe Tasarısı borçlanma kalemi. Teklife göre ise, gelecek yıl bütçenin 140.8 milyar TL açık vereceği öngörülüyor. İşler yolunda gitse bile 2020’de 140 milyar liralık net borçlanma yapılacak. Yetmezse, bir kez Hazine Bakanı bir kez de, Cumhurbaşkanı onayıyla yüzde 5’lik ek limit kullanılacak. Bu paranın da yetmeyeceğini anlamış olmalı ki, 2020 yılında Hazine’ye 70 milyar liralık iç veya dış borçlanma yetkisi veriliyor. Bu durumda kamu net borcu 2020 yılında toplam 250 milyar lira yani toplam borç stokunun yüzde 20.55’i kadar artarak rekor kıracak. Kürt sorunu, varlığını ekonomik kriz olarak sürdürüyor.