Yaşanan doğa katliamları karşısında HDP’nin tutum belgesini değerlendiren ekolojistler, doğanın, batı illerinde ‘rant’ amacıyla, bölge kentlerinde ise ‘güvenlik’ gerekçesiyle talan edildiğine dikkat çekti
Artvin’den Ordu’ya, Kaz Dağları’ndan Murat Dağı’na, Munzur Dağı’ndan Manisa’ya, ODTÜ’de ağaç kesiminden Salda Gölü’nün yapılaşmaya açılmasına, Ege’den Karadeniz derelerine, tarihi Hasankeyf’in sular altında bırakılmasından bölge kentlerindeki orman yaygınlarına kadar Türkiye, dört bir yandan ekolojik yıkımla karşı karşıya. Hidroelektrik Santrali (HES) ve Rüzgar Enerjisi Santrali (RES) projeleri, yeraltı ve yerüstü kaynaklarının kullanmasında gerekli olan bu büyük yıkımın en büyük nedeni, “kıt kaynaklarla sınırsız ihtiyaçları talep eden” kapitalizmin iktisadi tahakkümü. Doğaya, yaşam alanlarına, dağlara, tepelere, derelere, göllere verilen zarar ise iktidara göre kalkınma.
HDP’nin çağrısı
Ülke dört bir taraftan ekoloji yıkımına maruz kalırken ve Kanal Projesi gündemdeki yerini kururken, Halkların Demokratik Partisi (HDP), açıkladığı tutum belgesi kapsamında “Hep birlikte doğa ve yaşam için” şiarıyla ülkenin dört yanından ekoloji aktivistleriyle bir araya geldi.
HDP, 3 ay süren “Demokratik Mücadele Programı” ardından 31 Ağustos’ta “Barışa Çağrı Deklarasyonu” açıkladı. Deklarasyonla ekolojik yıkımın rant ve güvenlikçi politikalardan kaynaklandığına dikkat çeken HDP, barışın sağlanmasıyla yıkımın da durdurulabileceğini kaydetti. Ekolojistler, ekolojik yıkım ve HDP’nin çağrısına ilişkin Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Ferhat Çelik ve Naci Kaya‘ya değerlendirmelerde bulundu.
‘Sermayeyi koruma’ politikası
Yeşilırmak Çevre Platformu üyesi Fazlı Kuru, AKP iktidarının izlediği rant politikasının doğa tahribatının yaşanmasında önemli bir yer tuttuğuna değinen Kuru, “Bu iktidarın izlemiş olduğu ‘sermayeyi koruma’ politikası, büyük bir yıkım getiriyor. Bu yönetim şekli ve anlayışı değişmediği müddetçe, bu yıkımın önüne geçmek zor görünüyor” diye konuştu.
Yaşam felç oluyor
Türkiye’deki doğa tahribatının yüksek olmasının bir diğer sebebinin de güvenlikçi politikalar olduğunun altını çizen Kuru, özellikle bölge illerinde bu politikalardan dolayı ormanların yakıldığını, bunun bilinçli bir şekilde yapıldığını ve kurtarma yönünde adımların atılmadığını söyledi. Kuru, bölgeyi komple ormansızlaştırma, yaşamı felç etme ve insansızlaştırılmanın amaçlandığını belirtti.
HDP’nin açıkladığı tutum belgesinde yer alan “Hep birlikte doğa ve yaşam için” başlığına değinen Kuru, yaşananlar karşısında bunun çok anlamlı bir çıkış olduğunu vurguladı.
Bütün kaynaklar tükeniyor
Kapitalist modernitenin yeryüzündeki bütün kaynakları tüketmeye yakın bir seviyeye getirdiğini ifade eden ekoloji aktivisti Koray Türkay, modernitenin şimdi de yeraltı kaynakları üzerinde bir varlık mücadelesi verdiğini belirtti. Türkay, “Bugün AKP-MHP iktidarının yaşaması mı, doğanın yaşaması mı diye bir ikilemle karşı karşıyayız. Karşımızdaki ittifak kendi iktidarlığını devam ettirme adına çok kararlı bir şekilde sermaye ile birlikte saldırıya geçmiş durumda. Buna yerel eksende geliştirilecek bir mücadele ağıyla cevap olunamaz” dedi.
‘Geniş çerçevede bir mücadele ağı’
HDP’nin çağrısının önemine vurgu yapan Türkay, şunları söyledi: HDP’nin çözüm önerileri çok önemli. Halen ekoloji mücadelesi içerisinde, beyaz Türk bakış açısı hakim. Farklılıklarımızla ekoloji alanına ilişkin geniş çerçevede bir mücadele ağı geliştirmeliyiz. Demokratik bir anlayış ekoloji mücadelesi için çok önemlidir. Bu kadar büyük kolektif iktidar saldırılarına karşı barışın sesi büyütülmelidir.
HABER MERKEZİ