Sermaye yağması tüm dünyada büyük bir ekolojik yıkıma neden olurken, susuzluk başta olmak üzere yaşamsal sorunlar katlanıyor. Başta Afrika ve Ortadoğu olmak üzere göç hareketleri hızlanıyor
Dünyanın hemen her köşesinde ortaya çıkan aşırı sıcaklar nedeniyle orman yangıları, kuraklık ve sel gibi yaşamı zora sokan gelişmeler yaşanıyor. Sahra Altı Afrika, Ortadoğu, Latin Amerika, Güney Asya ve Güneydoğu Asya gibi bölgelerde sorunlar büyürken, göç dalgaları büyüyerek gelişiyor. Sert iklim geçişlerinin, afetlerin ve gıda kaynaklarının kısıtlanmasının neden olduğu göçlerle ilgili, İsviçre Neuchatel Üniversitesi’nden Prof. Dr. Etienne Piguet ve İngiltere’deki Royal Holloway Üniversitesi’nden kıdemli akademisyen Laurie Parsons değerlendirdi.
Yaşam doğrudan etkileniyor
Deniz seviyesinin yükselmesine, okyanus sıcaklığının artmasına, buzul kütlelerinin erimesine ve donmuş toprakların çözülerek milyarlarca ton metan gazının atmosfere salınmasına yol açan ekolojik yıkımların sebep olduğu; sıcak hava dalgaları, orman yangınları, kuraklık, aşırı yağış, sel ve toprak kaymaları gibi felaketler insan hayatını doğrudan etkiliyor. Etkisi dağların zirvesinden okyanusların derinliklerine kadar hissedilen bu sorun, büyük ekonomik kayıpların yanı sıra sosyolojik ve kültürel olumsuzluklara da yol açıyor, dünya genelinde göç hareketlerini de tetikliyor.
Zirveler sermaye yararı için
Avrupa Birliği’ne (AB) bağlı Copernicus İklim Değişikliği Servisi’nin Temmuz 2023’ün küresel bazda “en sıcak ay” olarak kayıtlara geçtiğini açıklaması ve Dünya Meteoroloji Örgütü’nün (DMÖ) daha yoğun sıcaklık dalgalarına hazırlıklı olunmasına yönelik uyarısı, aşırı iklim olaylarının süreceğini gösteriyor. Yapılan uluslararası iklim zirvelerinde alınan kararlar sorunu çözmekten çok uzak olduğu gözlemleniyor. Paris İklim Anlaşması’nın “küresel sıcaklık artışını 2 derecenin olabildiğince altında (mümkünse 1,5 derece seviyesinde) tutma” hedefine doğru olumlu bir ilerleyişin olmaması, bu konudaki endişeleri artırırken, zirvelerde alınan tüm kararlar sermaye yararı baz alınarak sürdürülüyor.
Göçmenler gemilere hapsediliyor
Dünya genelinde yaşanan sıcaklık artışları tüm canlı yaşamını sıkıntıya sokarken, DMÖ İklim İzleme Başkanı Omar Baddour’ın, “Uzak bir gelecek tehdidinden ziyade bugün günlük hava durumunda etkileri hissedilen iklim değişikliği, insanları göçe zorluyor” diye iddiada bulunuyor. BM tarafından gerçekleştirilen iklim zirvelerinde alınan kararlar karbon ticareti ve sermaye adına yeni birikim yollarının örülmesi dışında bir hedefin olmadığı açıkça ortaya konurken, İngiltere gibi ülkeler göçle mücadele adı altında göçmenler için inşa edilen büyük gemilere insanları hapsetmeye çalışıyor. Tüm bunlar kapitalizmin sorunu çözmek gibi bir hedefinin olmadığını gözler önüne seriyor.
‘Çevresel mülteciler’
İlk olarak 1985’te ‘çevresel mülteciler’ nitelemesiyle BM Çevre Programı raporunda yer alan bu kavram günümüzde büyük kitleler halinde yaşanmaya devam ediyor. ‘Çevresel ve ekolojik değişiklikler sonucu insanların gıdaya ulaşım, barınma, ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarını karşılayabilmek için yer değiştirmesi’ olarak nitelenirken, Uluslararası Göç Örgütü (IOM) de bu kavramı “iklim krizi sebebiyle çevrede aniden gelişen ya da zamanla ilerleyen değişimler sonucu yaşadıkları yerleri geçici ya da kalıcı olarak ülke içerisinde ya da ülkeler arasında değiştiren bir kişinin ya da bir grup insanın hareketi” olarak tanımlıyor.
2022’de 32,6 milyon göç oldu
Sadece geçtiğimiz 2022 yılında 32,6 milyon kişi ‘İklim göçmeni’ oldu. IOM’un Mayıs’ta yayımlanan raporunda her yıl milyonlarca kişinin iklim değişikliğinin neden olduğu doğal afetler nedeniyle yerinden olduğu bildirildi. İklim değişikliğinin dünya genelinde göç modellerini yeniden şekillendirdiği belirtilirken doğal afetlerin, ülke içinde yer değiştirmelerin önde gelen nedenlerinden biri haline geldiği kaydedildi. Birleşmiş Milletler Afet Riski Azaltma Ofisi’nin (UNDRR) Afet Riskini Azaltma Küresel Değerlendirme Raporu’nda ise 2030’a kadar her yıl 560 afetin gerçekleşeceği tahmininde bulunuldu.
İklim göçü yeni değil
Nüfus değişiminin büyük bir kısmının Sahra Altı Afrika, Güney Asya ve Latin Amerika’da gerçekleşeceği düşünülüyor. Avustralya merkezli Ekonomi ve Barış Enstitüsü’nün (IEP) 2020’deki tahminine göre ise iklim değişikliğinin sebep olduğu doğal afetler nedeniyle 2050’ye kadar 1 milyardan fazla kişi yerinden edilme tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna dikkat çekiliyor. İsviçre’deki Neuchatel Üniversitesi Coğrafya Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Etienne Piguet, iklim değişikliği ve göç konusunun yeni olmadığını ve coğrafyacıların 19. yüzyılın sonunda bu iki konu arasındaki ilişkiyi fark ettiğini söylüyor.
Göçleri tehdit görmek tehlikeli
“Göç ve İklim Değişikliği” adlı kitabın yazarı ve bu konuda BM için makaleler kaleme alan Piguet, bu konunun uluslararası toplumun gündemine 20. yüzyılın sonlarında girmiş olmasının ilginç olduğunu belirtti. Piguet, “İklim değişikliğine bağlı göç, diğer sorunlarla bağlantılıdır ve toplumlar için potansiyel olarak karışıklığa sebep olan bir durum olarak görülüyor. Bu bağlamda, iklim değişikliği, göç ve güvenlik arasında bağlantı kuruluyor. Bu bağlantı iklim göçünü, iklim değişikliğinin en önemli sonuçlardan biri haline getiriyor.” dedi. İklim değişikliği nedeniyle milyonlarca kişinin göç edeceğinin bir tehlike olarak gösterilmesi ve ülkelerin bu göçlerden korunması gerektiği yönündeki haberlere işaret eden Piguet, bu tür aşırı basitleştirmelerin tehlikeli olduğunu belirtiyor.
EKOLOJİ SERVİSİ