Cumhurbaşkanlığının ‘acele kamulaştırma’ adı altında halkın malına çökerek şirketler adına el koyma girişimleri aralıksız sürüyor. Ekolojist Koray Türkay, ‘Ekoloji mücadelesini devlete karşı verme zorunluluğunu konuşmalıyız’ dedi
Ekolojik talanın insanların yaşam alanlarının yanı sıra ormanlar, denizler, nehirler, tarım alanlarında yarattığı tahribatlar gün geçtikçe boyutlanırken, AKP iktidarının doğaya yaklaşımı da her geçen gün biraz daha teşhir oluyor. Akbelen ve İkizdere gibi, talana karşı yurttaş direnişinin büyüdüğü yerlerde kolluk kuvvetleriyle şirketlerden yana tavır alan iktidar, aldığı kararlarla şirketlerin önünü daha fazla açma uğraşında. Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile ilan edilen ‘acele kamulaştırma’ kararları ile direnişlerin önüne geçilmek istenip şirketlere adeta “dikensiz gül bahçesi’ vaat ediliyor. Bu yaklaşım, 2 Kasım’da yayımlanan Resmi Gazete’de yer alan kararlarla kendisini açıkça gösterdi.
Halkın malına el koyma kararları
Cumhurbaşkanı Erdoğan imzasıyla yayınlanan kararlarla Aydın, Kayseri, Çanakkale, İzmir ve Manisa’da Rüzgar Enerji Santrali (RES), Mereş’te ise Hidroelektrik Santrali (HES) yapımı için ‘acele kamulaştırma’ kararı alındı. Bu kararlarla yurttaşların tarla, arsa ya da konut gibi taşınmazlarına el konulup, tarım arazileri ve derelere RES ve HES’ler yapılabilecek. Ekoloji aktivisti Koray Türkay, alınan acele kamulaştırma (el koyma) kararları ile bunların ekoloji mücadelesine dönük olası etkilerini değerlendirdi.
‘Adaletsiz ve haksız bir durum’
İnsanların özellikle yaşam alanlarına yönelik büyük bir saldırı olduğunu dile getiren Türkay, amaçlanan şeyleri yapabilmek için bu saldırıların bir adımı olarak insanların yaşam alanlarına el koyma ihtiyacının doğduğunu belirtti. Yurttaşların ekolojik talana karşı direnişlerinin giderek geliştirdiğini söyleyen Türkay, “Türkiye’de özellikle köylülerin bu tür saldırılara karşı direnişi, bir gelenek haline gelmeye başladı. Devlet bunu görüyor ve kendisi için sorun olan yeri çözmek istiyor. İnsanların meralarına, tarlalarına, özel arazilerine el koyarak burada ortaya çıkabilecek herhangi bir mücadeleyi en baştan ortadan kaldırmaya çalışıyor. Bunun için de elindeki tek argüman acele kamulaştırma. Bunun nedenlerini kendince ortaya koymaya çalışıyor, hukuki zeminini yaratmaya çalışıyor. Ama bu tamamen adaletsiz ve haksız bir durum” dedi.
Devlet kim?
Beklentilerin aksine bu kararların direnişleri ortadan kaldırmayacağını vurgulayan Türkay, “Direnişler devam edecek. Yapılan işin kendisi, devletin gelmiş olduğu nokta. Yani devleti biz halka karşı sadece rant ve kâr odaklı bir mekanizma olarak tarif ediyoruz. Ama biz burjuva demokrasisini görece işletmeye çalışan kapitalist devletlerden çok daha farklı bir yerdeyiz. AKP-MHP iktidarının yapmaya çalıştığı tam olarak çete faaliyeti. İnsanların bütün toplumsal, küçük aile ve bireysel birikimlerine sermayenin rant ve kâr odaklı ihtiyaçları doğrultusunda el koymak için bir güç haline geldiler. Bu bir yanıyla insanların bu zamana kadar ki devlet kutsiyetinin yıkılması adına da önemli bir şey. Acı bir şey ancak öylesine güçlü bir devlet kutsayışı yerleşti ki, bunun kırılması adına da önemli. Karadeniz’deki o isyanda ‘Devlet kimdir. Devlet benim’ diyen direnişçinin sesinin artık her yerde yankılanmaya başladığını göreceğiz” diye belirtti.
‘Saldırı gittikçe artacak’
Asıl yapılması gerekenin devletin kim olduğunu anlamak olduğunu kaydeden Türkay, devletin toplumların karşısında duran, saldıran, gasp eden, katleden bir mekanizma olduğunun altını çizdi. Bu durumun herkes tarafından anlaşılması için ise mücadele edilmesi gerektiğini dile getiren Türkay, şöyle devam etti: “Ekoloji mücadelesinde devlete karşı mücadele verme zorunluluğunu konuşma ihtiyacındayız. Ekoloji mücadelesi içerisinde hala devlete bir övgü atfetme anlayışı mevcut. Bu bir çelişki ve farkına varmama haliyle verilen bir mücadele. Bu saldırı gittikçe artacak. Çünkü AKP-MHP iktidarının ülkeyi getirdiği noktada hem ekonomik hem meşruiyet hem sosyal hem de politik anlamda iflas ile karşı karşıyayız. Günü kurtarmaya çalışan iktidar elinde bulundurduğu bütün güç aygıtlarıyla saldırı içerisinde. Bu gerçekten iktidarın ne kadar çaresiz olduğunu da gösteriyor.”
Devlet topyekûn saldırı içinde
Atılan adımlara rağmen iktidarın işinin kolay olmayacağını söyleyen Türkay, ekoloji direnişlerinin de daha meşru ve radikal bir yerden ortaya çıkabileceğini ifade etti. Bu direnişlerin güçlü ve örgütlü olacağını sözlerine ekleyen Türkay, “Ekoloji mücadelesi son 5 yılda çok mesafe kat etti. Ekoloji mücadeleleri bir yanıyla birlikte mücadeleyi önüne koydu, birlikte mücadele pratiklerini açığa çıkardı. Bu daha geniş alanlarda kendini gösterecektir. Devletin kolluk kuvvetleriyle, mahkemeleriyle topyekûn olarak saldırı içerisinde olduğunu biz biliyoruz. Bu köylüler için böyle değildi. Fakat Akbelen’de ortaya çıkan şu ki; ‘Sen benim askerimsin’ söyleminden artık ‘Sen elindeki silahla beni yok etmek için buradasın. Senden de bunun hesabını soracağım’ durumuna gelindi. Devlet artık kendisini sermayenin de önüne koydu” diye konuştu.
Haber: Tolga Güney / MA