Şu ara elimde Heidelberg’de Max Planck Enstitüsü’nden Uluslararası Hukuk ve Karşılaştırmalı Kamu Hukuku alanında çalışmaları ile bilinen, Jus Gentium (Uluslararası Yasal Tarih Dergisi) editörlerinden Peter Macalister-Smith ile Joachim Schwietke’nin “Russia and the Great War/1914 t0 1924” (Rusya ve Cihan Harbi) başlıklı ilginç çalışması var (Tablot Publishing New Jersey, 2017).
Alt başlık ise “Devlet Pratiğinin Kısa Takvimi”. Kapakta da II. Nicola ile V.I. Lenin Ulianov’un resmi var.
Dünya Savaşı sırasında Ekim Devrimi sonucu bir imparatorluktan Sovyetler Birliği’ne dönüşen Rusya’nın günbegün uluslararası sözleşmelere yansıyan hikayesi.
Bu aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne dönüşümün uluslararası arenaya yansımasının öyküsü.
Kitap da 1914 yılında imzalan Ermeni Reformu sözleşmesi yanında, Osmanlı hükümetinin Tehcir yasası da yer almakta. Bir yıl önce reform taahhütü bir yıl sonra soykırım mümkün olabilmişti!
İlginç olgulardan biri de 28 mayıs 1918’de kurulan Ermenistan Cumhuriyeti’nin İttihatçı Hükümet tarafından tanınması ve 1918 haziranında Batum’da da iki ülkenin Barış ve Dostluk Antlaşması imzalaması. Benzer antlaşmaların aynı gün yine Batum’da Azerbeycan ve Gürcistan ile de yapılması.
Brest Litovsk anlaşması nasıl Sovyet Devrimi’nin gırtlağına basarak imzalatılsa, bu anlaşma da genç Ermenistan Cumhuriyeti’ne gırtlağına basarak dayatılmıştı. Bugünkü alandan çok daha küçük bir arazi bırakılmıştı Ermeni devrimci federasyonu öncülüğünde kurulan genç cumhuriyete.
Bu devletlerarası sözleşmeler kronolojisinde, Kürdistan’ın adı yer alamamakta. Kürdistan adının tek geçtiği tek sözleşme ise Sevr. 1916’nın Ortadoğu’yu pay eden gizli Sykes-Picot Sözleşmesi’nde de ne Kürdün ne Kürdistan’ın adı var.
Öte yandan, derlemede Sovyet Hükümeti’nin 11 Ocak 1918 tarihinde Türkiye Ermenistanı’na ilişkin yayınladığı ilk kararname de yer almakta. (Eski tarihle 29 Aralık 1917). Lenin ve Stalin’in imzasını taşıyan kararnamede, “Türkiye Ermenistanı’nın gelecekteki sınırlarının demokratik halk oylaması ile belirlenmesi” gerektiği belirtilmektedir. Bu ise daha sonraki Kars-Ardahan krizinin habercisi sayılabilir.
Geçenlerde çıkan bir yazımda, Siyasal İslamın uluslararası arenaya girişinin premierinin 1914 Kasımı’nda ilan edilen Cihad-ı Ekber ile yapıldığına işaret etmiştim. (Bkz: www.yeniyasamgazetesi.com/kravatli-smokinli-cihat-ilani/
Birinci Dünya Savaşı’nın resmi olarak sona erdiren Armistice Day’in /Ateşkes Günü’nün 100. yıldönümü Pazar günü Londra Kulesi önünde 10 bin meşaleyle kutlandı. İngiltere 1. Dünya Savaşı’nda 800.000 askerini yitirmişti. Anma/kutlama 11 Kasım’da Westminster Kilisesi’nde düzenlenecek bir ayinle son bulacak. Bu arada İmparatorluk Savaş Müzesi’nde de bir 100. yıl sergisi açıldı.
Alman Devrimi daha anlaşma imzalanmadan başlamıştı bile. Kuzeyde, Alman bahriyelilerin Petrograd’da Rus bahriyelerinin ayaklanmasından bir küsür yıl ayaklanmasından sonra, 9 Kasım’da Ebert ve Liebknecht Berlin’de iki farklı mahalde Cumhuriyet ilan edeceklerdi. Rusya gibi Almanya’da da işçi ve asker konseyleri/ratları/Sovyetleri yayılıverecekti. (**) Hatta Osmanlı ordusu girmeden bu şuralar Doğu Anadolu’da da kurulacaktı. Hani benzetmek gibi olmasın şimdiki Kuzey Suriye gibi!
Osmanlı Hükümeti ise 1918, 30 Ekim’de Mondros’ta ateşkes antlaşmasına imza atacaktı. 15 Eylül’de Osmanlı ordusu Bakü’yü ele geçirirken, Şam 1 Ekim’de Halep ise 7 Ekim’de düşecekti. Ateşkes imzalandığında Musul hala Osmanlı ordusunun elinde idi…
Bu durum resmi tarihin, savaşı biz değil Almanlar kaybetti efsanesini üretmelerinin nedenlerinden biridir.
Savaşın sona ermesinden 7 ay önce Alman ordusu, Sovyet devriminin gırtlağını sıkmak üzere Moskova yakınlarına yaklaşınca, bir yandan da patlak veren iç savaşla boğuşan Sovyet yönetimi çok ağır koşullar içeren Brest-Litovsk Anlaşmasını imzalamak zorunda kalmıştı. Ve bu anlaşmadan Osmanlı yönetimi de nemalanmıştı, 40 yıl önce Rusya’ya bırakılan Kars ve Ardahan’ı geri alarak.
Sovyet Devrimi, Rus ordusunun barış talebi ile ayaklanması, Osmanlı ordusunun hiç zahmetsiz Doğu Anadolu’yu ele geçirmesine olanak sağlamıştı.
O zaman soykırım ve savaş nedeniyle Müslüman ahalinin de kaçması nedeniyle Doğu Anadolu neredeyse ıssız bir no man’s land idi. (*) Osmanlı Hükümeti ile Sovyet Hükümeti arasında imzalanan ilk resmi anlaşma, 1917 yılının 18 Aralık’ında Erzincan’da imzalanan Ateşkes Anlaşması’dır. Karadeniz’den Mervane, Çarçalan hattı üzerinden. Osmanlı ordusu Trabzon’a bu ateşkes sayesinde, düşünün ki ancak 24 Şubat 1918 gibi bir tarihte zahmetsiz girdi. Yani Mondros Ateşkesi ile savaşın bitmesinden 7 ay önce. Erzincan’a 13 Şubat’ta, Erzurum’a 12 Mart 1918 tarihinde girilecekti.
Osmanlı ordusu ateşkes imzalamıştı ama, düzenli ordu olarak Karabekir paşanın ordusu, tam da Mondros antlaşmasının imzalandığı gün Kars’ı ele geçirmiş, karargahını orada kurmuştu. Buna (1. Dünya Savaşı’nın galipleri de, her zamanki gibi) “istikrar” adına göz yummuştu.
28 Ocak 1920’de Osmanlı Parlamentosu Misak-ı Milli’yi kabul etti. Bunun ardından Mart ayında Meclis-i Mebusan İngiliz ve müttefikleri tarafından basılarak kapatıldı. Sevres Anlaşması 1920 Ağustos’unda imzalandı ama bunu onaylayacak Meclis yoktu. 23 Nisan 1920 yılında Ankara’da açılacak olan, bir anlamda “sürgünde” Meclis’i İngilizler ve Fransızlar kendi elleri ile meşrulaştırmışlardı.
Ekim Devrimi de Ankara Hükümeti’ne cansuyu vermişti. Zaten ilk Dostluk Anlaşması’nı da Sovyetler Birliği ile 1921 Mart4ında yapacaktı. Ekim ayında ise Ermenistan, Azerbeycan ve Gürcistan Sovyet Cumhuriyetleri ile sınırları belirleyen Kars Anlaşması imzalanacaktı. Aynı sırada Arap isyanları ile boğuşan Fransızlarla da Ankara Anlaşması imzalanacaktı.
Ankara Hükümeti, İngilizlerle diplomatik pazarlıklara ise, 1921 Şubat-Mart’ında Londra Konferansı ile başlamıştı. Ama İngiltere ile Lozan’da anlaşmasının imzalanması 1923 Temmuzunu bulacaktı.
Peter Macalister-Smith ile Joachim Schwietke’nin kitabında hem Sovyet devrimi hem de Türkiye açısından bütün bu uluslararası durumun ve anlaşmaların kronolojini izlemek mümkün.
(*) Bu konuda bk: Wolfgang Gust (derl.), Alman Belgelerinde Ermeni Soykırımı, Alman Dışişleri Bakanlığı Arşivi, Belge Yayınları 2012. Osmanlı ordusu bölgeye girdikten sonraki durumu yansıtan Alman elçiliği raporu.
(**) Bk: Rosa Luxemburg, Spartakistler Ne İstiyor?, Belge Yayınları 1979. Karl Liebknecht, Militarizme Karşı Sınıf Mücadelesi. Seçme Yazılar, Belge Yayınları 2009.