Özgür Müftüoğlu
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, bir süre önce “Dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyorlar. Çarklar dönüyor” demişti. İşte Nebati’nin “çarkları dönmekte olan” ekonomisinde -2022 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu henüz altı ayını bile doldurmadan- Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasını taşıyan ek bütçe kanun teklifi Meclis’e sunuldu ve Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edildi.
Meclis’in onaylaması istenen ek bütçe az buz da değil, altı ay önce kabul edilen bütçe ödeneğinin yüzde 61.7’si kadar. İstenen ek bütçenin bu kadar fazla olması hem enflasyon artışının boyutlarını gösteriyor hem de hükümetin bütçe yaparkenki öngörüsüzlüğünü… Ek bütçeyi AKP’nin erken seçim hazırlığı olarak yorumlayanlar da az değil.
Kanun teklifinde ek ödenek ihtiyacının; “enerji fiyatlarındaki artışın vatandaşa yansıtılmaması için yapılan kaynak transferi, enflasyon nedeniyle kamu görevlilerinin ile emeklilerin maaş ve ücretlerinde yapılan artışlar, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)’ya yapılan bütçe transferleri, sosyal yardım giderleri, savunma ve güvenlik kurumlarının ödenek ihtiyaçları başta olmak üzere mal ve hizmet alım giderlerindeki artışlar, çiftçilere verilecek destek vs ile bir de faiz ve diğer giderlerdeki artışlardan kaynaklandığı” belirtilmiş özetle.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı AKP’li Cevdet Yılmaz’ın partisinin Meclis’e sunduğu ek bütçeye ilişkin açıklaması oldukça ilginç! Yılmaz’a göre dış ticaret hacmi ve turizm öyle genişlemiş ki devletin gelirleri tahminlerin ötesinde artmış. Ek bütçe ile amaçlanan da tahminlerin üstünde artan bu gelirin -sosyal adaleti de sağlamak üzere- toplumun ihtiyaç duyduğu alanlarda harcamak üzere ödeneğe dönüştürmekmiş!
Yani biz enflasyon yükseldi, dış borç katlandı, halk yoksullaştı, ekonomi çöktü falan derken meğer ekonomi tıkırındaymış, hem de ne tıkırında… Devletin kasaları dolmuş taşmış da hükümetimiz ne yapacağını bilemediği paraları halkımıza dağıtmak için ek bütçe yapmış(!)
Keşke durum Cevdet Yılmaz’ın dediği gibi olsaydı. Ama ek bütçe kanun teklifini incelediğimizde karşımıza bambaşka bir tablo çıkıyor. Kanun teklifinin genel gerekçesinde “Ek bütçe ödeneklerinin gerektireceği finansman ihtiyacının merkezi yönetim bütçe gelirlerindeki artışla karşılanacağı öngörülmüş.”. Lafı uzatmadan söyleyelim, bunun anlamı ek bütçenin vergi artışlarıyla finanse edileceğidir ki zaten kanun teklifine göre vergi gelirlerinde yüzde 85.9’luk bir artış öngörülmüş. Artan vergilerin yüzde 61.8 gibi önemli bir kısmı KDV ve ÖTV’den yani toplumun (ekmek, peynir, ayakkabı, benzin vs) satın aldığı ürünlere ödediği dolaylı vergilerden oluşuyor.
Ek bütçenin harcama kısmına bakıldığında ise iç ve dış borç faiz ödemeleri (89.4 milyar TL) ile Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesapları için ayrılan ödenek (40 milyar TL) dikkati çekiyor. Bunun yanı sıra büyük kısmı işverenlerin ödemesi gerekirken devletin üstlendiği sosyal sigorta primi işveren payını karşılamak için SGK’ya aktarılan ödenek de ek bütçede önemli yer tutuyor (200 milyar TL). Savunma ve güvenlik kurumlarının ödenek ihtiyaçlarının -daha özcesi savaş harcamalarının- karşılanmasına ayrılacak pay açık olarak belirtilmemişse de ek bütçe içinde önemli bir yekün oluşturacağını tahmin etmek zor değil.
Netice itibariyle AKP’nin getirdiği ek bütçe, Cevdet Yılmaz’ın dediği gibi devletin varolan kaynaklarını topluma aktarmak ve böylece sosyal adaleti sağlamak bir yana, yoksul halkı daha da yoksullaştırıp bir avuç sermayedarı ve yandaşı ihya ederek -Nebati’nin söylemiyle- “çarkları döndürecek” politikaların bir parçasıdır. Ek bütçenin seçim yatırımı için kullanılabilecek kısmı olsa olsa yoksullaştırılarak muhtaç hale getirilen halkın bir kısmına oy karşılığında verilecek sosyal yardımlara ayrılacak pay olabilir. Sosyal yardımlar seçimde ne kadar oy getirir onu bilemem ama sosyal yardımların sosyal adaleti değil, sosyal adaletsizliği gösterdiğini söyleyebilirim.