Türkiye’nin 456 milyar dolar borcunun olduğunu ve 330 milyarının bir yıl içinde ödenmesi gerektiğini belirten EHP Kriz Komitesi Sözcüsü Hakan Öztürk, “Merkez Bankası’nın bütün rezervleri 3’te birini ancak karşılayabiliyor. Arjantin’den bile daha kötü durumdayız.” dedi.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, kamu maliyesine yönelik tasarruf ve gelir önlemlerinin etkin bir şekilde yerine getirilebilmesi amacıyla bakanlıkta kurulacak olan Kamu Maliyesi Dönüşüm ve Değişim Ofisi’nin çalışma yöntemleri için ABD yönetim ve danışmanlık şirketi McKinsey’den danışmanlık alacağını duyurdu. Ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, McKinsey’den danışmanlık alınmayacağı açıkladı. Emekçi Hareket Partisi (EHP) Kriz Komitesi Sözcüsü Hakan Öztürk bu duruma ilişkin Mezopotamya Ajansı’na değerlendirmelerde bulundu.
‘Rusya ve Çin’in verecek hali yok’
Öztürk, Kriz Komitesinin derlediği verilere göre Türkiye’nin dış borcunun 456 milyar 900 milyon dolar olduğunun altını çizerek, bu borcun bugüne kadar görülmedik bir borç olduğunu söyledi. Dış borcun kısa vadeli boyutunu çevirebilmek için acil olarak yeni kredilere ihtiyaç duyulduğunu aktaran Öztürk, “Örneğin ABD ya da AB’nin etkisi altındaki kredi kuruluşlarından sizin borç buluyor olmanız gerekiyor. Bu sebeple ‘İMF ile anlaşma yapmaya başlıyorum’ dememek için alternatif bir yol olarak ‘McKinsey’in gözetimiyle bu işi Türkiye’de yapıyoruz’ demeye getirdiler. Zaten onun dediklerini yapacağız. Yapılıp yapılmadığını da o kontrol edecek ve denetleyecek. Size de ‘yapıldı’ diyecek yaklaşımı hâkimdi. Ama buna çok büyük tepki gelince ve muhtemelen bir takım anket ölçüm sonuçlarının da vahametini görünce Erdoğan, böyle bir aralığı yarattı. Ve damadı tam tersini söylemiş olsa da o böyle bir danışmanlık hizmeti alınmayacağını söyledi” dedi. Yalnız bunun bir çözüm olmadığının altını çizen Öztürk, “Danışmanlık hizmeti almayacaksınız ama borç almak zorundasınız. Nereden alacaksınız bunu size Rusya’nın verecek hali yok. Çin’in de böyle bir yönü yok. O nedenle McKinsey’le böyle bir pozisyona gelmiş olmak çözüm değil” diye konuştu.
‘Borç, üretime yatırılmadı’
Borç veren kuruluşlara muhtaç vaziyette olduklarına dikkat çeken Öztürk, “Çünkü bu borçlarınızı belli periyotta yüksek üretimle ödeyebilecek gücünüz yok. Aldıklarında da gayrimenkule yatırdılar. Gayrimenkule yatırmış olmak demek üretime yatırmamış olmak demektir. Bu sizin köreleceğiniz anlamına gelir. Biz zaten bu 16 yıl içerisinde tamamen köreldik. Böyle bir üretim düzeyine sahip olmaktan da çıktık. Aynı zamanda daha önceki dönemlerdeki kamu iktisadi teşebbüsler de varlıklarımız da elimizden çıkmış oldu. Şuanda elimizde oynayabileceğimiz bir kartımız da kalmadı. Yani şunu yaparız ya da şunu veririz de şu borcu ödeyebiliriz diyebileceğimiz bir boyut da kalmadı. Benzer bir şekilde Merkez Bankası kendi rezervlerini de önemli ölçüde tüketti. Şimdi bu durumda McKinsey’le görüşmeyeceksiniz ama IMF ile görüşmek zorunda kalacaksınız” diye konuştu.
Brunson meselesi
Türkiye’nin bölgesel güç olma ya da kapitalizme karşı durma heveslisi olmadığına değinen Öztürk, “Bu zaten kapitalist ilişkilerin ortasında öylesine emperyal olma fırsatları ya da yayılmacılık imkanı yakalayabilirse sonuna kadar bunu yapan bir yapı. Ortadoğu’da bunun örneklerini gördük. Bunlardan ahlaki ve politik prensip çerçevesinde bir şey beklememiz de temelsizdir. Onlar eğer anlaşabilirlerse yani belli bir seviyede kredi verilebilirse ABD ile birleşerek bunu yapabilecekler. Rahip Brunson’ın bağımsız yargı laflarına rağmen serbest bırakılmış olması veya ABD’ye gönderilebilir hale getirilmiş olması bu ilişkinin böyle kurulacağının en büyük işareti bence” ifadelerini kullandı.
ABD’ye bağımlılık artacak
Öztürk, doların sadece rahip Brunson döneminde yükselmediğini altını çizerek, “Rahip Brunson’dan sonra da dolar yükselmeye devam edecek. Çünkü borç ödenmedi. Sadece rahip Bronsun bırakıldı. Borç devam ediyor. Ve bunu nasıl çözeceğinizi bilmiyorsunuz. 456 milyar 900 milyon dolar toplam borç. Bunun 330 milyar doları bir yıl içinde ödenmesi gereken para. Merkez bankasının bütün rezervleri bile bunun 3’te birini ancak karşılayabiliyor. Hatta o kadar bile olmayabilir. Biz Arjantin’den bile daha kötü durumdayız. Çünkü borcumuz oradan daha yüksek ve bizim elimizde avcumuzda 2000’ler öncesi gibi varlıklar da yok. Yani devletin hakimiyetinde olan bir takım iktisadi teşebbüsler de yok. Devasa üretim sektörlerimiz de yok. Bu şartlarda bu sorun çok çözümsüz bir noktada. Bunun çözülmesi lazım. Bu sorulduğunda da acı olarak göreceğiz. ABD ile çok kötü bağımlılık ilişkilerine girilecek. Başka bir çözüm yok” şeklinde konuştu.