İktidarın peşinden gidene öğretmen denilir mi? CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Öğretmenler Günü’ne dair mesajının ortaya attığı soru bu idi! Devlet Bahçeli de aynı hafta içinde iktidarın peşinden gitmeyen CHP’nin bir “milli güvenlik sorunu” haline geldiğini ilan etti. İktidarın hedefleriyle uyumlu hale getirilemeyen kamu emekçileri çok uzun zamandır ‘milli güvenlik sorunu’ olarak tanımlanıyor ve özne konumundan çıkartılıyorlar. AKP-MHP iktidar bloğu, peşinden gelmeye ikna edemediği kamu emekçilerini KHK’lerle ihraç ederek, açığa alarak, sürgüne göndererek, öğretmeni asıl işi olan özgür konuşma ve eyleme ediminden yoksun bırakarak eğitim ve bilim bedenleşmesinin güç ve yetilerini askıya aldı. Yüz yüze ya da uzaktan eğitimde öğretmenlerin ve bilim emekçilerinin hakikati söyleme gücü derinden sarsıldı. Siyasal iktidarın peşinden sürükleyemediği kamu emekçilerini cezalandırma fiiline, tarihsel olarak en çok 11. Genel Kurulu’nu yapan Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası üyeleri maruz kaldı.
Edward Said, Entelektüel adlı kült yapıtında, iktidarla ilişkiyi politik ve felsefi bir zemine oturtuyor. Eğitim ve bilim emekçileri, salt bir profesyonel, kendi işine bakan bir sınıfın yetenekli bir üyesi değiller. Özgül bir kamusal role sahipler, “kamunun gündemine sıkıntı verici sorular getiren, ortodoksi ve dogma üretmektense bunlara karşı çıkan, kolay kolay hükümetlerin veya büyük şirketlerin insanı yapılamayan, devamlı unutulan ya da sumen altı edilen insanları ve meseleleri temsil etmek için var olan” kişiler. Bu sözler, İtalyan düşünür Gramsci’nin organik entelektüellerini anımsatıyor bizlere… Kamu emekçileri, insani güç ve yetilerini kimin için kullanırlar? İktidardaki mülk sahibi küçük bir azınlık için mi? Yoksa çok eksenli ve çok bileşenli direniş dinamikleri ile büyük emek bedenleşmesi için mi?
Hem Said hem de Gramsci’den etkilenerek eğitim ve bilim işkolundaki sendikalara göz atalım. Eğitim-Bir-Sen, İslami kimliği üzerinden kendini tanımlıyor, aynılaşmayı talep ediyor, sıkı bir iktidar takipçisi, 2020 verilerine göre 428.591 üye sayısı (yüzde 34.9) ile en çok üyeye sahip sendika! Son 18 yıl içinde yeni atanan öğretmenlerin önüne üyelik başvurusunu ‘ısrarla’ koyarak ‘başarılı’ olmuş; KHK’lerle atılan en çok üyeye sahip, ancak ihraç edilmiş üyeleri ile göz teması bile kurmamış bir sendika. Kendisini “Türk milliyetçisi” kimliği ile eğitim alanına taşıyan Türk Eğitim-Sen 213.486 üyeye sahip. Bu rakam toplam üye sayısının yüzde 17’sine karşılık geliyor. Eğitim-İş, 51.574 üyeye (yüzde 4.2) sahip.
Tüm emekçilerin ve ezilen kimliklerin ortak sınıfsal mücadelesiyle, kendini diğer sendikalardan farklandıran sendikanın adı, Eğitim Sen. Eğitim Sen 74.785 üyeye sahip (yüzde 6.1). Siyasal iktidarın hedefleriyle değil, eğitim ve bilim emekçilerinin, kolektif arzu, hedef ve taleplerinin sözünü ve sesini örgütlüyor. Eğitim ve Bilim iş kolundaki sendikalar içinde en geniş ittifaklara sahip bir örgüt. Sürekli hep birlikte nasıl yaşayabileceğimizi deneyliyor. Siyasal iktidarın eğitim ve bilim alanında KHK’lerle ihraç ettiği üyelerini güçlü bir dayanışma ağı ile ekonomik, politik ve etik olarak destekleyen tek sendika, bir mücadele ve dayanışma okulu.
Eğitim Sen, Covid-19 salgınının olası risklerini göze alarak tüzüğü gereği 11. Genel Kurul’u topladı, çeşitli güçlüklere karşın merkez kurullarını yeniledi. Üyesi olmaktan onur duyduğum Eğitim Sen, emek ve demokrasi mücadelelerinde biriktirdiği güç, deneyim ve entelektüel birikimle sahada daha etkin etkilenişler içinde olmak ve toplumsal mücadeleye daha çok katkıda bulunmak istiyor. Tek başına temsil konumlarındaki değişim kuşkusuz bu etkiyi sağlayamaz. Asıl güç ve yeti sendika tabanında. Bununla birlikte yeni bir başlangıcın önemi de yadsınamaz.
- Genel Kurul’da temsil taleplerinde bir uzlaşma olamadığından, sendika merkez yürütme ve disiplin kurulları çok bileşenli bir niteliğe kavuşamadı. Bununla birlikte süren tartışmalardan anlaşılıyor ki, üyeler ve gruplar sendika içi demokrasiyi daha da derinleştirmek ve yaygınlaştırmak için düşünüyor, konuşuyor ve yazıyorlar. İlerdeki Tüzük ve Program genel kuruluna işyerlerinde yapılan bu canlı tartışmalarla gidilecek.
Genel kurul sonrasında sınıf mücadelesi ve kimlik mücadeleleri ikiliği üzerinden yürütülen ve ikincisinin birincisini tasfiye ettiğine ilişkin iddialar sendikanın çoğulcu mücadele ve dayanışma birikimini göz ardı ediyor. Eğitim Sen’deki çeşitli politik yönelimler her zaman temsil konumlarında olmasalar da çok uzun zamandır birlikte yaşamayı başarabildiler. Çoklu mücadelede yetkinleşme ve ortaklaşma, Eğitim Sen’de sınıf ilişkilerinin özgül biçimlerindeki duygudaşlığı ve dayanışmayı ortaya koyuyor: emekçilerin güçlerini askıya alan ağır sömürü, toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri, Kürtlerin dili, kültürü ve iradesi üzerindeki ağır baskılar, doğa katliamları karşısında ortak mücadeleye ilişkin güçlü, derin ve yaygın bir eğitsel-politik hat.
Eğitim Sen kolektif bedeni, aldığı kararlar üzerine düşünmeye ve eylemeye devam edecek. Çünkü Eğitim Sen sabit bir kimlik ve özdeşlik değil, oluş içinde bir sendika. Eğitim Sen uyuklayan güçlerini canlandıracak, birlikte yürümenin yeni yollarını açacak, örgütsel zekâ ve duygularını keskinleştirecek ve tarihin ileriye doğru hareketinin taşıyıcısı olmaya devam edecek. Yolumuz açık olsun!