2018-2019 eğitim-öğretim yılının ikinci eğitim – öğretim dönemine de kötü bir tabloyla devam edileceğine dikkat çeken Eğitim Sen Genel Sekreteri Velat Kaya, “Eğitim-öğretimde kamusal ve eşitlikçi bir yaklaşım sergilenseydi bugün bu sorunlar ortaya çıkmayacaktı” dedi.
2018-2019 eğitim-öğretim yılının ikinci yarısı yarın 920 bin 524’ü resmi eğitim okullarında, 200 bin 701’i de özel okullarda olmak üzere toplam 1 milyon 121 bin 225 öğretmen ve 18 milyona yakın öğrencinin ders başı yapmasıyla başlıyor. Bir yarıyılını geride bırakan eğitim ve öğretim de Eğitim Sen’in hazırladığı birinci yarıyıl değerlendirmesinde 2018-2019 eğitim ve öğretim yılı itibarıyla Türkiye’de 54 bin 732 resmi, 13 bin 679 özel okul bulunurken, 2003 yılında özel okulların resmi okullara oranı yüzde 2 iken, bugün bu oran yüzde 25’e çıktı.
İmam Hatiplerde artış
Yine eğitimin gittikçe dinsel argümanların altına girdiği ve AKP iktidarıyla birlikte eğitimin imam hatipleştirilmesi de artarak devam ediyor. 4+4+4 öncesinde 2011-2012 eğitim-öğretim yılında 537 İmam Hatip Lisesinde (İHL) 268 bin 245 öğrenci varken 2018/19 eğitim-öğretim yılı itibariyle İHL sayısı bin 607’e, bu okullarda okuyan öğrenci sayısı ise 504 bin 327’ye yükseldi.
‘Eğitim ciddi sorunlarla karşı karşıya’
2018- 2019 eğitim ve öğretimin ikinci yarıyıl dönemine dair değerlendirme de bulunan Eğitim Sen Genel Sekreteri Velat Kaya, “Türkiye’de eğitim sistemi uzun süredir ciddi sorunlarla karşı karşıya bırakılıyor. Eğitimin temel sorunlarına yönelik çözümsüzlük politikalarında ısrar, 2018-2019 eğitim öğretim yılının ilk yarısında yapılan düzenlemeler ve fiili uygulamalarla sürdürülmüştür” dedi. Hükümetin eğitim ve öğretim sürecinde ortaya koyduğu tarzın, piyasacı ve kendi ideolojik gereksinimleri doğrultusunda olduğunu aktaran Kaya, “Bugün eğitim sistemimiz toplumsal cinsiyet eşitliğinden oldukça uzak ve giderek dinsel içerikler kazanan muhafazakar egemen ideolojinin denetimi altındadır. 4+4+4 ile birlikte eğitimde özelleştirmenin tarihte hiç olmadığı kadar hızlı gerçekleştiğini görüyoruz. Bu durum, kamusal eğitimin hükümet ve MEB işbirliğiyle çökertilerek, özel öğretimin devlet desteğiyle nasıl ihya edildiğinin kanıtıdır” ifadelerinde bulundu.
Anadilde eğitim
Eğitim sistemindeki anadilde eğitim sorunun uzun bir süredir devam ettiğini dile getiren Kaya, şöyle devam etti: “Türkiye’de anadili Türkçe olmayan yüz binlerce çocuk var. Bu konuda hükümetin ortaya koyduğu ciddi bir politika yok. Eğitim Sen olarak demokratik ve anadilde eğitimi savunuyoruz. Bu konuda devletin yaklaşımını samimi bulmuyoruz. Türkiye’de Türkçe dışında ana dilinde eğitim görmek isteyen tüm kesimlerin bu ihtiyacı siyasetler üstü bir ihtiyaçtır.”
‘Hükümetin şiddet dili eğitime yansıdı’
Okullarda artan şiddeti de değerlendiren Kaya bu durumun hükümetin kullandığı siyaset dilinden bağımsız olmadığını belirtti. “Özellikle son dönemde hükümetin kullandığı şiddet diliyle beraber gerek okullarda gerek üniversitelerde gelişen istenmeyen birçok durum yaşandı” diyen Kaya, “Eğitim-öğretimde kamusal ve eşitlikçi bir yaklaşım sergilenseydi bugün bu sorunlar ortaya çıkmayacaktı” dedi. Eğitim emekçilerinin, öğrencilerin ve velilerin arkalarında toplumun ve eğitim örgütlerinin desteğini hissetmeye ihtiyaçları olduğunu söyleyen Kaya, “Her okulun şiddetle mücadele etmek için alınması gereken somut önlemleri, ne yapılacağını ve nasıl önleneceğini gösteren bir eylem planı olmalıdır” diye konuştu.