Eğitim Sen Genel Başkanı Aytekin: “Uzaktan eğitim, birlikte bütünlükçül ve bilimsel eğitimi refarans alan şekilde yapılmazsa geçici olarak bir çözüm olma özelliğini yitirecek ve başlı başına bir sorun haline gelmeye devam edecek”
Yadigar Aygün/İstanbul
Dünya geneline yayılan koronavirüs salgını nedeniyle okullara verilen aranın ardından başlayan uzaktan eğitim sürecinde derslerden önce öğrencilere Demokrat Parti belgeseli izletildi. Çocuklara gösterilmemesi gereken Adnan Menderes’in idam sahnesi detaylı şekilde anlatıldı. Ayrıca ders aralarında çocuklara ilahi dinletildiği de ortaya çıktı. Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, uzaktan eğitim sürecindeki yaşanan sorunları gazetemize değerlendirdi.
Bilim esas alınmalıdır
İdam görüntülerinin çocuklarda travmalara sebep olacağını dile getiren Aytekin, AKP’nin eğitim politikasının uzun yıllardır bilimsel, laik, kamusal eğitim anlayışından uzak yürüttüğünün altını çizdi. Aytekin, “Uzaktan eğitimle ilgili gerçeği dün (geçtiğimiz gün) evlerimizin içerisinde yaşadık. Uzun yıllardır eğitimde kamusal, bilimsel eğitimin terk edilmesi sonucunda müfredat değişikliğiyle, protokollerle eğitim niteliği taşımayan çeşitli vakıflarla derneklerin yasa ve yönetim değişiklikleriyle bu süreci uzun yıllardır yaşıyoruz. Bu tabloyu dün evlerimizin içerisine girme haliyle bütün öğrencilerimiz ve bütün yurttaşlarımız yaşamış oldu. Genel olarak koronovirüs salgınında bir kez daha ortaya çıkan gerçeklik bilimi, bilimsel eğitimi yok sayan bir anlayışın salgınlarla da mücadele edemeyeceği ve bir gelecek yaratamayacağı şuan acı ve en kaygı verici haliyle yaşıyoruz. İlk günden itibaren bu sürecin eğitim örgütleriyle uzaktan eğitim ve eğitimle ilgili tüm planların bilim insanlarıyla birlikte yürütülmesi çağrılarını yaptık. Son derece kritik bir dönemden geçtiğimizi, bu sürecinde ancak bilim insanlarıyla, eğitim örgütleriyle birlikte planlı ve sağlıklı yürütüleceğini söyledik. Bu çağrılarımıza karşılık gelmedi. Aynı zamanda bilimi esas almayan politikaların bir sonucudur dün yaşadıklarımız. Bu görüntüler sonucu bir çağrı yaptık. Eğitim günlükleri olarak eğitim sürecini devam ettiriyoruz. Öncelikle Milli Eğitim Bakanlığı’nı acilen kamuoyunu bilgilendirmesi gerektiğini ve sorumluların kim olduğunu kamuoyuyla paylaşılması gerektiğini ve bir inceleme başlatılması gerektiğini söyledik. Sonuçta o görüntülerin öğrencilerin yaşamında telafisi olmayan sonuçlara neden olacak. Bunu öğrencilerimize yaşatmaya kimsenin hakkı yok. Bakan bir açıklama yaptı kişisel hesabından ama bu yeterli değil. Bu noktada inceleme başlatılmazsa bu sürecinde devam edeceğini gösteriyor. Hem uzaktan eğitim hem de eğitim politikalarında bu anlayış devam edecek” dedi.
Çok ciddi eksiklikler var
Uzaktan eğitimde birçok sorunun olduğunu söyleyen Aytekin, acilen eksiliklerin giderilmesi gerektiğini belirtti. “EBA’nın ulaşılabilir olmadığını görmüş olduk hep birlikte. Bununla ilgili eksikliklerin tamamlanması gerekiyor. Uzun süredir eğitim günlüklerimiz üzerinden şu çağrıyı yapıyoruz; halkın kaynakları halk için kullanılmalı. Eğitimin en temel ilkelerinden bir tanesi erişilebilir olmasıdır. Çok sayıda öğrencinin tableti ve internete sahip olmadığını biliyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı mutlaka ihtiyacı olan tüm çocuklara acilen tablet ve internet ulaştırmak zorundadır. Bu süreçte internetin ücretsiz ve sınırsız olması gerekiyor. Bu sağlanmak zorundadır. Halkın kaynakları halk için kullanılmalıdır. Bu çağrıyı yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz. Ders içeriklerinde sesten ders içeriklerine kadar ders zorluk derecelerinin hazırlanmasına kadar çok ciddi sorunlar var. Bu sorunların da giderilmesi gerekiyor. Velilerden, öğrencilerden, öğretmen arkadaşlarımızdan gelen ders içeriklerindeki zorlukların öğrencilerin seviyesine göre hazırlanmadığıydı. Çok hızlı bir akış olduğu bilgisini aldık. Ses sisteminden akışa kadar derslerin yeniden düzenlenmeye, hazırlanmaya ihtiyaç var. Bilgisayar ile ilgili eksilikler eğer giderilemezse sadece televizyon üzerinden dersler takip edilebilecek. Birden fazla çocuğu olan aileler açısından yaşanan sorunlardan bir tanesi derslerin çakışmasıydı. Tüm bu sorunları gören bir yerden planlamaya ihtiyaç var. Korona sürecinde geçici de olsa tamamlayıcı olarak uzaktan eğitim yöntemi kullanılabilir fakat bu planlamalar birlikte bütünçül ve bilimsel eğitimi referans alan şekilde yapılmazsa geçtiğimiz günkü sürecin devam etmesi durumda geçici olarak bir çözüm olma özelliğini yitirecek ve başlı başına bir sorun haline gelmeye devam edecek” dedi.
Fırsat eşitliği sağlanmalı
Türkiye’nin pek çok yerinde, bölgede ve köylerde tablete ve internete ulaşamayan pek çok çocuğun olduğuna dikkat çeken Aytekin, eğitimde fırsat eşitsizliğinin şu sözlerle altını çizdi: “Eğitimdeki eşitsizliklerin yarattığı sonuçları Milli Eğitimin raporlarından da çok net bir şekilde gördük. Bu eşitsizlik süreci uzaktan eğitim döneminde de devam etmemeli. Milli Eğitim Bakanlığı’na ait pek çok depoda tablet ve bilgisayarların olduğu bilgisini alıyoruz. Bakanlık, depolarda yeterli sayıda tablet yoksa ne kadar ihtiyaç varsa giderilip öğrencilerimize ulaştırılması gerekiyor” diye konuştu.
Nereye harcandı bu paralar?
Tüm dünyaya yayılan koronovirüs salgını ile birlikte başlatılan uzaktan eğitim sürecinde, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “yeni bir çağ açıyoruz” diyerek başlattığı ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 2010’da başlatılan proje kapsamında milyarlarca lira harcanan, 4 yıl süreyle 10.6 milyon tablet dağıtılacağını sözünü verdiği Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi (FATİH) Projesi’nin hüsrana dönüştüğünü görmüş olduk.
-Proje kapsamında yaklaşık 1 milyon 439 bin tablet dağıtıldığı bilinirken, 450 bin etkileşimli tahta dağıtılmış, ama çoğunun arızalı olduğu kamuoyuna yansımıştı. FATİH PROJESİ, toplamda 8 milyar 500 milyon liralık bütçe ayrılan, dağıtılmış 1 milyon 450 milyon tabletten hiçbiri kullanılmayan, adı yolsuzluk, usulsüzlük ve başarısızlıkla anılıyor.
-Milyarlarca liralık tablet ve yerel alan ağ internet bağlantılarının üssü konumundaki Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü’nde (YEĞİTEK) dışarıdan getirilenlere ödenen yüksek ücretler, aynı şekilde MEB’in kendi kadrolu hukukçuları olmasına karşın dışarıdan “hukuk danışmanlık hizmeti” altında 4 avukata 6 ay için 955 bin lira ödendiği ortaya çıkmıştı.
-34 milyonluk yazılım
Proje sürecinde, satın alınan bir yazılım programına 34 milyon TL ödenmişti. Projede yer alan bazı isimlerin naylon fatura karşılığında toplamda 5 milyon liralık danışmanlık ücreti aldığı kamuoyuna yansımıştı.