Kenan Kırkaya
“23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” kutlanıyor. Meclis’te nutuklar çekilecek, “milli irade, egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğu” sözleri havada uçuşacak. Türkiye’nin çocuklara bayram armağan eden “biricik ve yegane ülke” olduğu ezberi gözümüze sokulacak. İktidar “vesayet odaklarına, darbecilere karşı kazanılan demokratik kazanımların” propagandasını yapacak. Peki hangi koşullarda yapılıyor bu propaganda, nedir milli irade dedikleri, hangi ulusal egemenlik, hangi bayram, hangi çocuk hakları?
“Dünya’da çocuklarına bayram armağan eden tek ve biricik” ülkenin çocuk manzarası içler acısı. DİSK verilerine göre yaklaşık 2 milyon, TÜİK verilerine göre 720 bin çocuk güvencesiz, ağır ve sağlıksız koşullarda çalışmak zorunda. Mendil satan, dillenen, hayatını hiçe sayarak otoyollarda araç camı temizleyen çocuk nüfusu her geçen gün artıyor. 22 milyonluk çocuk nüfusunun yüzde 25’i eğitim hakkından mahrum, diğerleri de eşitsiz koşullarda eğitim görmeye çalışıyor. Kürt ve diğer halkların çocuklarına anadilleri yasak. Çocuklar istismara ve saldırılara uğruyor ve onları koruyacak mekanizmalar yok.
“Milli iradenin” durumu daha da vahim. Egemenlik dedikleri bir avuç seçkinin, toplumun tümü üzerinde kurduğu, kurmaya çalıştığı mutlak iktidardan başka bir anlam ifade etmiyor. Geçmişin vesayet odakları yerine “yeni vesayet” odakları ikame edildi sadece. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazısının asıldığı Meclisi kısa süre önce polis basarak milletvekillerini gözaltına aldı. Meclis, 2 Mart 1994 darbesinden sonra, 4 Kasım 2016 darbesine maruz kaldı. Onlarca milletvekili tutuklu, fezleke tehdidi iktidar sopası gibi diğer muhalefet milletvekillerinin tepesinde sallanıyor. İktidar partileri tarafından muhalefet partilerinin kapatılması için fezlekeler hazırlanıyor. Anayasa askıda, ülke KHK’ler ile yönetiliyor ve en az 3 milyon seçmenin iradesine kayyım atanmış durumda. İktidarın beğenmediği seçim sonuçları geçersiz sayılıyor.
“Darbe ve terör” ikilisi iktidarın can simidi, her kapıyı açan maymuncukları. İktidarın yanında yer almayan her fani bir gün bu kavramlardan nasibini alacak! HDP ilk günden beri iktidarın saldırılarına karşı göğüs gerdi, varlığını sürdürdü. Şimdi saldırı sırası diğer muhalefet partileri ve CHP de; ki bu partiler daha kırılgan, saldırılara karşı daha dayanıksız. Çoğu karşılaştıkları en küçük zorlukta iktidarın arkasında hizalanmaya amade. 21 Nisan 2019’da Kılıçdaroğlu yumruklu saldırıya uğradı, 21 Nisan 2021’de İçişleri Bakanı CHP’yi “Sizi 15 Temmuz’dan beter ederiz” diye tehdit etti. Bir sonraki 21 Nisan ve “Egemenlik” kavramının alacağı biçim için Allah büyük.
Bugünkü manzarada, demokrasiyi araçsallaştıran dünün muktedirlerinin payı ve günahı büyük. Günün sonunda saldırılara seyirci kalanlar ya da işine geldiğinde kerhen destekleyenler de bu saldırılardan nasibini almaktan kurtulamaz. Tek çıkış yolu, demokrasi ve özgürlükleri ilkesel olarak benimsemekten; kendi hakkını, hukukuna sahip çıkmak için başkasının hakkı ve hukukunu savunmaktan geçiyor.