Göbekli Tepe’den sonra egemenlerin tarihi için söylenebilecek en güzel lafı Ahmed Arif söylemiştir. “Havva Anan dünkü çocuk sayılır.” Mezopotamya’nın bağrında barındırdığı toplumsal yaşam alanları egemen tarihe baskın gelip tarihteki yerini alacaktır.
İlk insanlar yaşadıkları yerdeki iklim değişikliklerinden dolayı Doğu Afrika Rift Vadisi’nden göç etmek zorunda kalmış ve tüm dünyaya yayılmıştır. Bu göç ile insanlığın bir kolu da Rift hattını takip ederek Mezopotamya adıyla bilinen Dicle ve Fırat arasında kalan verimli hilal diye tanımlanan alana ulaşmıştır. Mezopotamya’nın verimli toprakları o dönemde avcılık ve toplayıcılıkla geçinen topluluklar için ideal yaşam alanıydı.
Neolitik dönem (Taş devri) olarak adlandırılın 10-12 bin önceye dayanan bu döneme dair birçok tarihi, doğal, kültürel varlık bugüne ulaşmıştır.
Diyarbakır; Çayönü, Körtik Tepe, Goderne Vadisi, Batman; Hasankeyf, Hallan Çemi, Urfa; Newala Çori ve Göbekli Tepe bunlardan bazılarıdır. Urfa’daki Göbekli Tepe ile dünya ve toplumlar tarihi yeniden yazılmak zorunda kalmıştır.
Göbekli Tepe 1994 yılında başlayan kazılarla ortaya çıkmıştır. 12 bin yıl önceye dair yapıları barındırır. Bunlar tapınak, ayin alanları ve gıda depoları gibi ortak alanlardan oluşmuş, o dönem ayinlerinde kullanılan aletlerden de şenlikli toplum ibarelerine rastlanmıştır. Tespit edilen yirmi yapıdan oluşan bu alanda 6’sı kazılarda çıkarılmış 14’ü ise toprak altındadır. İngiltere’deki Stonehenge’den 7000 ve Mısır piramitlerinden 7500 yıl önce inşa edilmiştir. Kullanılan bazı taşlar 40-60 ton arası ağırlıkta olup 2 km taşınabilmiştir. Bu döneme uyarlandığında muazzam bir örgütlülük seviyesine ulaşılmış.
UNESCO dünya mirası listesine kabul edilmiş olsa da kurucusu olan kapitalizmin endüstriyel turizm politikalarını desteklemek dışında bir koruması olmayacaktır. UNESCO’yu bu konuda onaylayan bir noter olmak dışında bir beklentiye girmemek gerekir.
Egemenlerin tarihi M.Ö. 3000’lerde Sümerlerle başlar. Bu tarihinin sonunu hazırlayan neolitik dönem yapılarının gün yüzüne çıkması en büyük tehlike olarak görülmektedir.
Böyle olunca da Mezopotamya’da bulunan tarihi yapılar; Irak’ta müzelerdeki eserler de dahil olmak üzere, Hama, Humus, Palmira ve Dara’da balyozlar ya da savaşlar yoluyla yok edilmeye çalışılmıştır. Toplumlar tarihinin aydınlanmasının önüne geçebileceğini sanmıştır.
Tabi Türkiye’de de sular altında bırakma yoluyla yok edilmiştir. Newala Çori Atatürk barajıyla, Hallan Çemi Batman barajı ve Hasankeyf Ilısu barajı, Goderne vadisi Silvan barajı ile sulara gömülmüştür.
Bir diğer yöntemde; Demirköy, Aşıklı, Gusir ve Gürcütepe gibi neolitik dönem yaşam alanlarından olup hiçbir şekilde gündem olmasına izin verilmemiş üstü kapatılmıştır.
Neolitik dönemde tüm alanlarda ortaya çıkan doğa ile barışıkbirlikte, dayanışmacı, ahlak ve vicdanın etkin olduğu bir toplumsal yapının olduğu ibareleri vardır. Bu da ilerde oluşacak konfedere, dayanışmacı toplumların temelini atmıştır. Ama kapitalizm için tüm bu özellikler sömürü, metalaştırma ve bireyciliğe engel olduğu için yok sayılmıştır.
Neolitik dönem yaşam alanların hemen hepsinde ortaya çıkanlar birbirine yakın kapitalizm karşıtı olgulardan bazılarına bakarsak.
Tüm mimari de yatay ve hiyerarşiye karşı olan dairesel yapı esas alınmıştır. İlk defa kalabalıklar örgütlü yapılar olarak inşada yer almış ve örgütlü olmanın önemini kavramışlar. Bireycilik önlenmiş, toplumsallık esas alınmış. Toplumsal ahlak oluşmaya başlamış. İlk yerleşik yaşam tarım ve hayvancılıkla başlamamış olup Göbekli Tepe ve Hallan Çemi bunun en iyi örneğidir.
Göbekli Tepe 12 bin yıldır halk arasında Xerawreşk adıyla ve Hallan Çemi de Çemi Hola olarak bilinir, bunlar bile toplumsal hafızanın silinmesinin göstergesidir.
Tarihsel, kültürel ve toplumsal hafızaları silerek yok edemezsiniz. Mezopotamya neolitik döneme ait binlerce yerleşim alanını barındırır. Bunlar ne balyozlarla yıkılarak ne de sular altında bırakılarak bitirilemez.