Türkiye’yi hangi sıfatlarla anarsak analım, hakiki olan sosyalizm sıfatını kendisine yakıştıranların aşırı sağ retoriği kullandığıdır.
Ilgar Akansel
“Anne kadındır, baba erkektir. Çocuklarımızı rahat bırakın. Artık durun. Küreselci egemen sınıfın nasıl bir gelecek sunacağını gördük. Ama kafamızda farklı bir gelecek var. Küreselciler cehenneme gidebilir.”¹
“LGBT midir nedir, cinsiyetsizliği bu ülkenin üzerine salmak istemeleri tamamen bundandır. Tuhaf tuhaf işleri başımıza sarmak istemeleri bundandır. İlk önce alıştıracaklar, sonra çoluğumuzu çocuğumuzu, gelecek neslimizi elimizden alacaklar.”²
“Neoliberalizm artık bir çocuğun cinsiyetsiz doğduğunu iddia ediyor…Gerçekten çok garip. Tüm bunlardan ne anlıyoruz? Neoliberalizm insanlığımızı hedef alıyor.”³
Greta’ya hitaben: “Bu alarm zilleri çaldıranlar hep aynı şeyi talep eder: Yaşamlarımızın her yönünü tahakküm altına almak, dönüştürmek ve kontrol etmek.” ⁴
Yukarıdaki sözler sırasıyla Orban, Soylu, Esad ve Trump tarafından zikredildi. Gerçekten de satırlar okunduğunda Türkiye’deki kendisini sosyalist addeden partilerden herhangi birinin seçim konuşması olarak görülebilir ilk bakışta. Sosyalist yayın organı Sol Haber’in Greta’nın gözaltısını sahte ilan ettiği⁵, Le Pen’e oy çağrısı yapıldığı⁶, aile hanedanı Esad’a methiyeler düzüldüğü⁷, mektup yazıldığı⁸, makamında ziyaret edildiği⁹ bir “sol”un hâkim olduğu ülke… İsrail’in yıllardır tanımadığı¹⁰ ve Türkiye’den taraf olduğu, Amerika’daysa diaspora baskısıyla kabul edilen 900 bin Ermeni’nin soykırıma tabi tutulduğu bir olguya emperyalizm yalanı denildiği¹¹, Hrant Dink’in cenaze törenine katılanların “CIA sosyalisti”¹² ilan edildiği, bir sömürge ulusun haklı başkaldırışı kriminalize edilirken Aliyev ailesinin ilhak planlarının sahiplenildiği¹³, yüz binlerce Kürt’ü kimyasallarla katleden Saddam’ın savunulduğu¹⁴ bir sosyalist tasavvur. Yıllar boyunca Kürtçe tabela asılmasını¹⁵, Kürtlerin kendi kültürünü ve dilini özgürce yaşamasını engelleyen Esad ailesine ve kadınları köle pazarında satan cihatçı gruplara karşı ulusal bütünlük¹⁶ içerisinde Üçüncü Yol’u savunan PYD’nin ABD maşası; 12 bin siyasi tutsağı olan, belediyelerine kayyum atanmış, hakkında kapatılma davası açılmış HDP’nin çözüm için gösterdiği iyi niyetin AKP taraftarlığı ile suçlandığı, dahası LGBT haklarını savunan Hüda Kaya, Gergerlioğlu gibi insanlardan ötürü partilerinin gerici ilan edildiği egemen solun hakimiyetindeki yurt. Türkiye’yi hangi sıfatlarla anarsak analım, hakiki olan sosyalizm sıfatını kendisine yakıştıranların aşırı sağ retoriği kullandığıdır.
20. yy. tarihi her iki emperyalist blokun çatışması şeklinde vuku buldu. Bu emperyalist bloklardan birisi Baltık ülkelerinden Afganistan’a kadar sınırlarını genişleten, Kişnil faciasından halkını haber etmeyecek¹⁷ kadar bürokratik dejenerasyon yaşamış, kendi ideolojik mensuplarının katledildiği 80 Darbesi’ni desteklemiş¹⁸ Sovyetler Birliği’nin öncülük ettiği Varşova Paktı; diğeriyse Kore’den Vietnam’a dünyanın herhangi bir ülkesindeki insan hakları çığlığını en vahşi şekilde katliamlarla bastıran Amerika Birleşik Devletleri’nin öncülük ettiği NATO’ydu. SSCB nükleer füzeleri Küba’ya yerleştirirken¹⁹, ABD nükleer füzelerini Türkiye’ye yerleştirebiliyordu²⁰; iki blokun arasındaki savaşım hakla batıl, insan hakları savunucularıyla bu hakları ihlal edenler arasında süregelen bir savaşım değil bürokratik devlet kapitalizmi savunucularıyla piyasa kapitalizmini savunanlar arasında bir savaşımdı. Elbette ABD’nin öncülük ettiği blok, Doğu Bloku’na kıyasla çok daha demokratikti, hatta mukayese edilmesi için önem arz edecekse tek ülkede sosyalizmin teorisyeniyle (Bukharin) sürekli devrimin teorisyeninin (Trotsky) aynı dönemde katledildiği Stalin dönemi tamı tamına 29 yıl sürmüştü; bununla beraber Batı ülkeleri de farklı ülkelerin ilhakı, savaş suçları gibi konularda Doğu Bloku’nu aratmayacak ölçüde vahşilerdi. Bu gerçeklikler bir yana Soğuk Savaş’ın öncesinde 31 yıllık, fiili 10 yıl süren savaşın aralığında (1914-1918, 1939-1945) yüz milyondan fazla insan hayatını kaybetmişti.
20. yy.’ın kanlı, insanlığa yakışmayacak ölçüde vahşi hali “yeni insan” söylemi üzerinden gelişen toplumsal mühendislik projelerinin başarısızlığını ortaya koyuyordu. Devlet otoritesinin sopasıyla halkları tahakküm altına alma gayreti içerisinde olan, uydu devletler veya ilhak doktrinleri aracılığıyla topraklarını genişleten, iktisadi kalkınma retoriğinin ötesine geçemeyen her iki blok esasında kapitalizmin genişletilmiş birikmiş sermayesini büyütmek adına yarışıyordu. Savaşım her iki blokun halkları arasında değil, her iki halkın üzerine yığılmış oligarşik düzen arasında gerçekleşiyordu. Özellikle Sovyetler Birliği çözüldükten sonra gerçekleşen oligarşik kurumsallaşma, bu durumu daha da açık bir şekilde gösteriyor; halkın temsilcisi olduğunu iddia eden Sovyet bürokratları gücü tek bir elde tuttuğundan, mülkiyet tek bir el tarafından idare edildiğinden rejim çözüldüğü anda oligarşik kurumsallığı inşa edebilmeye başladılar. Kazakistan’ın başına Nazarbayev, Azerbaycan’ın başına Aliyev, Beyaz Rusya’ya Lukaşenko, Rusya’ya ise Yeltsin gelmişti. Değiştiği iddia edilen rejimlerin sermayesini rahatlıkla eski rejimin bürokrasisinin kontrol edebilmesi, kullanılan halkçı söylemin hakikatte içinin dolu olmadığını gösteriyor. Benzer şekilde ABD meclisi adeta bir zenginler meclisiydi, hâla meclisin içerisindeki vekillerin çok büyük çoğunluğu milyoner veya milyarderdir.²¹
21. yy. insanı bu acılardan, tahribattan, yıkımdan çıkardığı derslerle yeni yüz yıla girmişti. Ulus devletlerin ortaya çıkışıyla beraber süregelen katliamlar, yüz yıl savaşları, iki dünya savaşı ve ardından piyasa kapitalizmi ile devlet kapitalizminin rekabetinin bir tezahürü olan “Soğuk Savaş”. Elbette 21. yy. insanı makro bakış açısıyla ilerleyen politikanın ne kadar zararlı olduğunu da bu yüzyılda görmüştü. Her şeyi pozitif bir şekilde sınıf savaşımı üzerinden okumaya çalışan Stalinist bakış açısı tarihe yenik düşmüştü. Açılan kreşlerden, kadınların iş hayatındaki yerinden sıklıkla söz edilse de SSCB apaçık bir erkek devletiydi; siyasetçileri, teorisyenleri, bürokratları, genel başkanları erkekti, akademisi erkekti, kısmi ilerlemeler söz konusu olsa da son tahlilde SSCB patriarkayı içinde barındırmaya, kadın sömürüsüne devam etti; bugün Rojava’da görülen yüzde 40 kadın kotası, kadın meclisleri, kadın ordulaşması, eş başkanlık sistemi, kadın köyü (Jinwar) gibi uygulamaların hiçbirisi Sovyetler Birliği’nde söz konusu değildi. Benzer şekilde SSCB ekolojik tahakkümü derinleştirmeye, ekoloji üzerindeki baskıyı sürdürmeye devam etti, Çernobil katliamı yaşandı, Aral gölü kurutuldu²², tarımda aşırı kalkınmacı hamlelerle toplu kırıma sebep olundu²³; ABD ile rekabeti ana gaye edinen Sovyet bürokrasisi devletçi kalkınma retoriğini baz alarak birikmiş sermayenin genişlemesini kendisine rehber edindi, halkın ekonomik durumu dikkate alınmadan ABD ile sporda, uzayda çeşitli rekabetlere girildi, hatta öyle ki yaygın bir şekilde doping kullanacak²⁴ kadar ileri gidildi. Rejimin demokrasi gibi, siyasi yabancılaşmayı ortadan kaldırmak gibi bir derdi ise hiçbir şekilde yoktu, ulusal sömürü Stalin dönemi ile beraber tekrar başladı ve 1918 anayasasında bulunan Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı (UKKTH) ilkesi çiğnendi, tek parti diktatörlüğü kurumsallaştırılarak farklı siyasal yapıların, örgütlenmelerin varlığı terör rejimi tarafından bastırıldı. Bu hakikatler patriarka, gerontokrasi, ekolojik tahakküm, siyasi yabancılaşma gibi tahakküm biçimlerinin ortadan kaldırılmasının sınıf savaşımından ayrı olarak bir diyalektik gerektirdiğini, her şeyi tek bir çatışma üzerinden okumanın yanlış olduğunu ortaya koydu; mikro politika olarak adlandırılabilecek, toplumsal çelişkilerin her birini ayrı bir alan kabul eden yapılar oluşmaya başladı. Paradoks oluşturacak şekilde “muhafazakâr devrimci” addedebilecek kesimse diyalektiğin bir gereğini yerine getirip çağa adapte olmak yerine kendisini ve hareketini daha fazla muhafazakâr kıldı; bu çağ dışı, tarihsel deneyimlerinden yola çıkarak tahlil yapmaktansa bu yenilgileri ve deneyimleri görmezden gelen yaklaşım giderek aşırı sağ ile daha benzer bir söylem kullanmaya başladı.
Türkiye solunun sağı denildiğinde akla en başta Doğu Perinçek gelir, neredeyse sağ sapma denildiğinde ilk gelen imge olur akla. Hakikatteyse Türkiye solu, kendisini geliştiremeyen, çağ dışı, muhafazakâr haliyle bir bütünen adeta Perinçek’in kopyası gibidir. Dersim’de, Zilan’da on binlerce insanı dere yataklarında katleden kurucu bakiyenin ilericiliğinden bahsederken Kürt halkının her türlü kimliği, inancı, değeri kapsayarak gerçekleştirdiği toplumsal devrimleri yaftalayan bu kesim aşırı sağdan ayrıştırılabilir mi? Kürtlerin 40 yıldır verdiği kolektif mücadeleyi barışla taçlandırmak isteyenleri egemen ile uzlaşıyla suçlayıp Kürt haklarının iadesini “devrim sonrası”na erteleyenler Türk egemen kimliğinden taviz verebilir mi? Kadın mücadelesini ve ezilmiş kimliklerin her türlü kolektif mücadelesini “kimlik siyaseti” diyerek ötekileştirenler, sınıf mücadelesini merkeze alarak patriarkanın yıkımını öteye erteleyenler erkek egemen kimliğinden taviz verebilir mi? 900 bin Ermeni’nin katledildiği bir kırımı “emperyalizm yalanı” olarak ananlar, mülteci düşmanları kendilerini Ümit Özdağ siyasetinden ayırabilir mi? Bu sorulara verilecek cevaplar Türk egemen kimliği etrafında gelişen çağ dışı, mekanik solun aşırı sağ ile kurduğu ideolojik ittifakın nereye kadar uzanacağının da yanıtı olacaktır.
Kaynakça
1-https://m.haber7.com/amphtml/dunya/haber/3247779-orban-anne-kadin-baba-erkektir-cocuklarimizi-rahat-birakin-artik-durun
2-https://www.odatv4.com/siyaset/soylu-turkiye-avrupa-yla-makasi-lgbt-den-kapatamiyor-248777
3-https://www.aydinlik.com.tr/haber/esaddan-batiya-escinsel-evlilik-dayatiyorlar-363197
4-https://amp.odatv4.com/guncel/trump-ile-greta-thunberg-arasinda-iklim-duellosu-22012022-176962
5-https://haber.sol.org.tr/haber/gretanin-gozalti-goruntulerinin-perde-arkasi-her-sey-kurgu-cikti-362745
6-https://vatanpartisi.org.tr/genel-merkez/basin-aciklamalari/dogu-perincek-le-pen-in-kazanmasi-dunya-dengelerini-degistirecek-31712
7-https://twitter.com/Vatan_Partisi/status/913518946518814720?t=I4oojtgtcbTYO1FWuYVSYg&s=19
8-https://sputniknews.com.tr/20210604/hkpden-suriye-devlet-baskanligi-secimlerini-kazanan-besar-esada-kutlama-mesaji-1044662826.html
9-https://www.yenisafak.com/dunya/tkpden-esede-gezi-tisortu-575461
10-https://www.yenicaggazetesi.com.tr/israil-meclisi-1915-olaylariyla-ilgili-getirilen-yasa-tasarisini-2-kez-reddetti-535760h.htm
11-https://www.hkp.org.tr/batili-emperyalistlerin-ermeni-soykirimi-yalani-ve-ona-eslik-eden-yerli-figuranlar/
12-Sevrci Soytarı Sahte Sol’un
HKP’ye yönelik fiili saldırıları üzerine, Ön Söz
13-Buna öz savunma diyorlar https://www.hkp.org.tr/gucunu-ab-d-emperyalistlerinden-alan-ermenistan-azerbaycana-saldirmaya-katletmeye-devam-ediyor/
14-https://www.hkp.org.tr/bes-yildan-beri-meydanlarda-zalim-esed-zalim-esed-diye-hoykuren-tayyip-bile-bu-tutumun-turkiye-icin-bir-felaket-oldugunu-anladi-simdi-tornistan-yapmaya-calisiyor-soroscu-kemal/
15-Fehim Taştekin, Rojava Kürtlerin Zamanı, Sayfa 66
16-https://www.kurdistan24.net/tr/story/72092-Cemil-Bay%C4%B1k:-Esad-kar%C5%9F%C4%B1t%C4%B1-de%C4%9Filiz,-Suriye%E2%80%99nin-birli%C4%9Finden-yanay%C4%B1z
17-https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-48516453.amp
18-https://dergipark.org.tr/tr/pub/ataunitaed/issue/60071/866814
19,20-https://tr.m.wikipedia.org/wiki/K%C3%BCba_F%C3%BCze_Krizi#:~:text=K%C3%BCba%20F%C3%BCze%20Krizi%2C%20ABD’nin,sava%C5%9F%20tehdidi%20alt%C4%B1nda%20b%C4%B1rakan%20bunal%C4%B1md%C4%B1r.
21-https://en.m.wikipedia.org/wiki/List_of_current_members_of_the_United_States_Congress_by_wealth
22-https://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/02/150225_gch_aral_denizi#:~:text=Orta%20Asya’daki%20Aral%20G%C3%B6l%C3%BC,90’%C4%B1n%C4%B1%20kurutup%20%C3%A7%C3%B6le%20%C3%A7evirmi%C5%9Fti.
23-https://en.m.wikipedia.org/wiki/Soviet_famine_of_1930%E2%80%931933
24-https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/sovyetlerde-de-doping-vardi-584683