Uzmanlar Efrîn’de yaşananları Şam-Türkiye arasında planlanan ve İdlib’in Şam ve Rusya’ya teslimi ile sonuçlanması beklenen görüşmelerin hazırlıkları olarak değerlendiriyor. Tehrir El-Şam’ın Şam ile ticaret yollarını açtığını hatırlatmakta da fayda var
Gözlemcilere göre Türkiye, Tehrir El Şam’a (eski Cebhet El Nusra) bağlı Hemza Tugayı’na İdlib’den hızla askeri konvoylar gönderdi. Türk devletinin de desteğiyle Efrîn çevresini kontrol altına aldı.
Türkiye’nin, amacının Tehrir El-Şam paramiliter gruplarını Efrîn’e getirmek olduğu belirtiliyor. Ayrıca, onun için birçok hedef ve senaryo oluşturuldu. Bunlardan biri de; Türkiye’nin emirlerinin uygulanmasını geciktiren bazı paramiliter grupları Türk istihbaratına en yakın grup olduğunu kanıtlayan “Tehrir El Şam” aracılığıyla disipline etmek istemesi.
Uzmanlar Efrîn’de yaşanan gelişmeleri Şam ile Türkiye arasında planlanan ve İdlib’in Şam ve Rusya hükümetine teslim edilmesiyle sonuçlanması beklenen görüşmelerin hazırlıkları bağlamında değerlendiriyor.
Ayrıca Tehrir El-Şam, Efrîn’e ve Türkiye’nin yakın zamanda paramiliter gruplarla birlikte girdiği diğer bölgelere de gideceği belirtiliyor. Tehrir El-Şam’ın bir süre önce Şam hükümetiyle ticaret yollarını açtığını hatırlatmakta da fayda var.
Bu yılın 18 Haziran’ında Tehrir El-Şam, Xezewî kapısı, Cindires ilçesi ve çevredeki çok sayıda köyden geçtikten sonra Ehrar El Şam’ın bayraklarını taşıyan askeri konvoylarla Efrîn şehir sınırlarına girdi. Halep’in doğusundaki Bab kenti yakınlarında Üçüncü Tugay savaşçıları ile Ehrar El Şam arasında çıkan çatışmanın ardından Efrîn kenti ele geçirildi.
DSG uyarmıştı
Demokratik Suriye Güçleri (DSG) İletişim Merkezi 25 Mayıs’ta bir açıklama yaparak bu gelişmelere karşı uyarıda bulundu.
Merkez açıklamasında şunları söyledi: “Efrîn’in güneyindeki Kibaşin ve Basût köylerinde terör örgütü (Din Savunucuları-Huras El Din) çetelerinin toplandığını doğrulayan ortak kaynaklardan çok sayıda rapor alındı. Güney cephelerinde birçok nokta boşaltıldı. Aynı zamanda Türk işgalinin istihbarat (Feyleq El-Şam) çeteleri o köylerden uzaklaştırıldı.”
Bu hareketlerin amaçlarıyla ilgili olarak, DSG şunları ifade etti: “Başta Huras El Din, Heyet Tahrir El Şam olmak üzere terörist grupların yeniden konuşlandırılması, Türk işgalinin terörist üyelerden oluşan bir kemer oluşturma planının bir parçasıdır. Efrîn’in güneyinden Minbic cephelerine ve Kobanê’nin batısına kadar savaş cephelerinde olası bir saldırıda bu çeteleri kullanmak için çeteleri bu hatta yerleştiriyor.”
“Daha önce DAİŞ çete elebaşları Ebubekir El-Bağdadi ve Ebû İbrahim el-Qerşi’nin öldürüldüğü bölgeler Türkiye tarafından işgal edilmişti ve Ehrar El-Şerqiye gibi suç çetelerinin de aralarında yer alan bu gruplar Türkiye’nin bu bölgeleri işgal etmesi ile onları güvene aldığını belirtmişti. Bu çetelerin eğitim ve finanse edilmesini ve Suriye’nin diğer bölgelerinde yayılmasını engellemek için acilen uluslararası bir girişimin olması gerekir.”
DSG Genel Merkezi 27 Mayıs’ta yaptığı açıklamada ise şunları ifade etmişti: “Türk çete devletine bağlı basın, Cindirês ilçesinde bulunan Türk çetelerinin Heyet Tehrir el-Şam’ın Efrîn’e yönelik olası saldırılarına karşı hazırlık için seferberlik girişiminde olduğu görüntülerini yayımladı. Bu medya organları, işgal edilmiş bölgelerin güvenliği konusunda dezenforme görüntüleri yaymaya çalıştı.”
31 Mayıs’ta da DSG Basın Merkezi şu açıklamayı yaptı: “Heyet Tehrir el-Şam, sessizce Efrîn’in güney ve batısını kontrol altına aldı. Türkiye sponsorluğunda sözde Milli Ordu ile yapılan anlaşma ile çoğu çete üyeleri bölgeye geçti.”
Türkiye’nin elinde satranç tahtasılar
Suriyeli Hukukçu Hisên Naso konuya ilişkin ANHA’ya yaptığı değerlendirmelerde şunları ifade etti: “İşgal edilmiş bölgelerde çetelerin savaşı ilk değildir. Daha önce de hegemonya, talan ve kapıların kontrolü ile silahlı çatışmaları oldu. Heyet Tehrir el-Şam birkaç kez Efrîn sınırlarına vardı ancak anlaşmalar sonucunda geri çekildi. Türkiye rolü olmadan işgal edilmiş bölgelerde böyle olayların gerçekleşmesinin mümkün olmadığını veya onun kararı olmadan gerçekleşmeyeceğini itiraf etmeliyiz. Silahlı gruplar onun elinde satranç tahtasıdır.”
Türkiye’nin amacı
Naso, Tehrir el-Şam’ın Efrîn’e girme amacına ilişkin de şunları söyledi: “BM’nin terör listesinde olan Heyet Tehrir el-Şam veya Cebhet El Nusra’nın, Türkiye tarafından diğer grupları kontrolde tutmak için bir sopa gibi kullanması herkes tarafından bilinmektedir. Türkiye’nin rolü olmasa Heyet Tehrir el-Şam bu şekilde Efrin’e geçme cesareti bulamazdı, Türkiye ona yol açıp kontrol noktalarını onun için kaldırdı.”
Türkiye’nin hedeflerinden birinin sivillere karşı işlene suçların sorumluluğundan kaçmak olduğunu ikinci hedefinin ise “Türkmen hegemonyasının büyümesi ve Türkiye ile Dünya Îhvan örgütü arasındaki ilişkilerin bozulması sonucu Arapçılığı artan Îhvan’ın iradesini kırmak” olduğunu ifade eden Naso sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye, Hemzat ve Emşat gibi Arap çetelerden oluşan gruplarla, Suriye’nin kuzeyindeki Türkmen gruplarının hegemonyasını Heyet Tehrîr’in perdesi altında güçlendirmek istiyor. Tehrîr El Şam aracılığıyla işgal altındaki toprakların güvenlik ve yönetim açısından kolayca kontrol altına alınabilmesi için bir coğrafya ve yönetim oluşturmayı amaçlıyor. Bununla beraber Rusya ve rejimle gelecekteki anlaşmalar için konumunu güçlendirmeye çalışıyor.”
Neden Efrîn?
Bu gelişmelerin diğer bölgelerde değil de özelde Efrîn’de yaşanmasına ilişkin Naso şunları belirtti: “Çünkü Efrîn, HTŞ’nin hegemonyası olan İdlib ile Fırat Kalkanı’ndaki işgal bölgelerine köprüdür. Şimdi HTŞ, Efrîn’i kontrol ettikten sonra Ezaz’in yakınlarına kadar geldi.”
Kaynak: ANHA