Edirne F Tipi Cezaevi’nde bulunan Hasan Yıldız gönderdiği mektubunda -özetle- şöyle diyor: “Geçen ay Covid-19 sonrasında kapalı görüşe izin verildi. Ancak biz geleceklerin sağlığını düşünerek kabul etmedik. Bu ay, kapalı ziyarete çıkmayı düşünüyoruz; çünkü söz konusu kısıtlamalar uzun süre devam edeceğe benziyor. Kaldığımız hücreden sadece haftada iki kez telefon için çıkıyoruz. İki haftada bir saatliğine spora çıkacakmışız, o da kendi hücremizdeki arkadaşlarla olacakmış. Hastaneye gidişler, zaten çift kelepçeyi kabul etmediğimiz için sıkıntılıydı. Şimdi bir de karantinadan kaynaklı kısıtlamalar başladı. Dönüşte 14 gün tek başına kalmayı kabul etmeyen kişiler, haklı olarak hastaneye gitmek istemiyor. Gardiyanların dönüşümlü mesaisi sayesinde aslında cezaevine virüs girmesi zor gibi görünüyor ama bilemiyoruz elbette.
Yeni bir yönetmelik bahane edilerek kitap, dergi ve gazetelerde kapsamlı bir kısıtlamaya gidildi. İdare kanalıyla paramızla kitap almamız isteniyor. Bunun hukuki dayanağı yok, itiraz ettik; olumlu sonuç bekliyoruz. Nitekim posta yoluyla gelen ve bize verilmeyen kitaplar için itiraz ettiğimizde, İnfaz Hakimliği lehimize karar verdi. Buna rağmen, idare yine de vermezse, konuyu Ağır Ceza Mahkemesi’ne götüreceğiz. Hücremizde en fazla 20 kitap bulundurabileceğimize dair karar halen sürüyor. Bu kısıtlamayı da Anayasa Mahkemesi’ne götürdük. Oradan olumlu sonuç bekliyoruz.
Beşikdüzü T Tipi Cezaevi
Trabzon-Beşikdüzü T Tipi Cezaevi’nde bulunan Nevzat Çapkın, 28 yıldır cezaevinde olanlardan. Mektubunu özetleyerek aktarıyorum: “Korona süreci halen devam ediyor. Her gün ateş ölçümü yapılıyor. Ara sıra koğuşa ilaç sıkıyorlar. Telefona çıktığımızda maske takıyoruz. Onun dışında zaten bir yere çıktığımız yok. Vaka var mı, bilmiyoruz. Kitap okuyoruz. Buranın avantajı Halk Kütüphanesi’nden kitap isteyebiliyoruz. Sayılı veriliyor ama öyle araştırma-inceleme kitabı olursa, biraz fazlaca kalabiliyor. Dergiler verilmiyor. “Tasavvuf Tanrının Toplumsal Aşkıdır” isimli çalışmamı basacak bir yayınevi henüz bulamadım. Altı-yedi yılımı alan bu çalışmamı okuyanlar çok beğenmişti.
DGM’lerde yargılananlar hakkındaki AİHM ve AYM kararlarından sonra -nitekim tahliyeler oldu- ben de tahliye olabilmeyi bekliyordum. Bu yüzden, yerel mahkemeye başvurdum. Oradan ret kararı gelince, bir üst mahkemeye başvurdum. Oradan altı aydır cevap gelmedi. Bu işin ucunu bırakmak istemiyorum ama devlet de bizi iki yıl sonra bile bırakmak istemiyor galiba. Neden derseniz? Değişik cezaevlerinde benim durumundaki 150 kişiden fazla insana gizli tanık ifadelerine dayanarak ‘tutuklama’ kararı çıkarılmış. Neredeyse 24 saatimiz kameralarla gözetleniyor, tüm yazışmalarımız kontrol altında ama biz bir şeyler yapıyor ya da yönetiyormuşuz (!) Gerçi tam olarak neyle suçlandığımızı da bilmiyorum ama akla ziyan şekilde açılan bu davanın bir an önce beraat ile sonuçlandırılmasını bekliyoruz.
Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi
Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde bulunan Talat Şanlı, Temmuz ayındaki hak ihlallerini yazmış: “Geçici denilerek tek kişilik odalara konulan Yusuf Kenan Dinçer ve Akil Nergüz’ün durumu düzeltilmedi. Haftada iki kez olan revir hakkı bir güne düşürüldü. Talat Şanlı’nın dolgusu üç aydır yapılmıyor. İçeriye gazete ve kitap verilmesi konusundaki kargaşa sürüyor. Taner Korkmaz, Akil Nergüz, Rabbena Hanedar, Murat Kaymaz, Y. Kenan Dinçer’e gelen kimi dergiler verilmedi. Haftada 10 saat olması gereken sohbet hakkı burada 3 saat olarak uygulanıyordu. Ancak pandemi sonrasında yeniden başlatılması gerekiyordu ama başlatılmadı. Akil Nergüz ve Talat Şanlı’ya verilen iki aylık ziyaret yasağı 23 Temmuz’da başlatıldı. Tele 1’den sonra Cem TV de merkezi yayın sisteminden çıkarıldı.
Taziye ve teşekkür
Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde bulunan Halis Tekin şöyle diyor: “Hem abim, arkadaşımız ve hem de can yoldaşımızı kaybetmemizin derin acı ve üzüntüsünü yaşadık. Uzun süre cezaevinde yatmış, mücadele içinde bir dönem özgür basın çalışmalarında yer almış değerli bir insanımızı kaybetmek, bizler açısından büyük bir kayıp oldu! Salgın şüphesiyle gittiği hastanede ikinci gün ‘kalp krizi geçirdi’ denilerek oradan sağ çıkamadı. Oysaki ciddi bir hastalığı yoktu. Ailesi ve sevenleri olarak hepimiz şok olduk. Bu anlamda acı ve üzüntümüz büyüktür. Böylesi bir günde acı ve üzüntümüzü paylaşarak büyük bir ilgi ve yoğun destekte bulunan siz değerli arkadaşlarımıza, dost ve halkımıza tekrardan ailesi adına teşekkürlerimizi belirtiyor; hepimizin, halkımızın başı sağ olsun diyoruz. Anıları her zaman yaşayacaktır! Dürüst, emektar, fedakâr ve herkes tarafından sevilen bir insandı. Basın emekçileri ve çalışanlarının da başı sağ olsun diyorum!”
KİTAP GÖNDEREBİLİRSİNİZ: Ziya Ataman – Yüksek Güvenlikli Cezaevi / VAN
MEKTUBU GELENLER:
Nevzat Çapkın – Beşikdüzü T Tipi Cezaevi
Halis Tekin – Diyarbakır D Tipi Cezaevi
Orhan Yakışır – Diyarbakır D Tipi Cezaevi
Aytunç Altay – Edirne F Tipi Cezaevi
Hasan Yıldız – Edirne F Tipi Cezaevi
Talat Şanlı – Van Yüksek Güvenlikli CİK
Ziya Ataman – Van Yüksek Güvenlikli CİK
Posta Kutusu: 253
Yenişehir
ANKARA
e-mail: aykol267@gmail.com