Teslim Topal: ‘Tam ormanın merkezi. Hudut, Kalecik ve Dedeleri mezralarının ortası. Burada Sürgü Barajı var, biraz aşağıda Sürgü Çayı geçiyor. Bu çay Göksu’ya, Göksu ise Fırat’a katılıyor. Burada bir siyanür havuzu bütün bölgeyi tehlikeye atar’
Hüseyin Kalkan
Malatya’nın Doğanşehir ilçesine bağlı Hudut, Kalecik, Dedeler, Bahçeciler mezralarında (mahallelerinde) halk siyanürle altın aramak isteyen Eczacıbaşı Holding’e bağlı ESAN’a karşı mücadele ediyor. ESAN geçen yıl ÇED raporu almaya gerek duymadan bu bölgede rezerv tespiti için sondaj çalışmaları başlattı. Bunun üzerine köylüler bir araya gelerek Hudut, Kalecik ve Dedeler Çevre Platformu’nu kurdu. Bu platform Malatya Çevre Platformu (MAL-ÇEP)’in bileşeni. 2022 Nisan ayında kalabalık bir grup köylü eylem düzenledi. Eyleme Malatya Çevre Platformu (MAL-ÇEP) da destek verdi.
Her yer şirketlerin
Bu platformun sözcülerinden Teslim Topal, bölgede altın arama faaliyetlerinin tarihçesini şöyle özetliyor: “Burada altın aramak isteyen firma Eczacıbaşı’nın ESAN adlı firması. 46 sondaj yapacaklarmış. 5 yerde sondaj yaptılar. 41 tanesi kalmış. Diğerlerinin vurulup vurulmayacağını çıkan malzemeye bakarak karar verecekler. Bu arada ÇED raporları yok, sadece arama izinleri var. Biz yasal süreci takip ederek Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan bilgi edindik. ÇED raporlarının olmadığını sadece arama izinlerinin olduğunu öğrendik. Neden ÇED raporları olmadığını sorgulamaya başladık. Genel olarak ÇED yönetmeliği şirketlerden yana. Ama şöyle bir açık var. Sadece kırıntı ve toprak alma, elektrik ölçme, manyetik alan ölçmek gibi işlemlerde ÇED raporu gerekli değildir gibi bir ibare var. Ama sondaj için ÇED raporu için gerekli veya değildir gibi bir ibare yok. Biz bu noktadan hareketle sondajların yapılamayacağını ileri sürdük. Neden ÇED raporu verilmemiştir, çünkü, ormanlarımızın içinde bir numune alma, bir kırıntı alma manyetik alanı ölçmek gibi işlemler söz konusu değil. Ormanın içine dozerler, kepçeler girip sondaj alanlarının yerini açıp oralara sondaj vuruyor. Bunun için kesinlikle ÇED gereklidir. Neden ÇED gerekli değildir raporu verilmiştir diye, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na ve Malatya Valiliğine, Malatya 2. İdari Mahkemesi’nde dava açtık. Mahkeme davamızı reddetti. Danıştay’a başvurduk. Davanın sonucunu bekliyoruz şimdi.”
Altın aradıklarını gizliyorlar
Teslim Topal, ESAN’in bölgede altın aramak istediğini, tepkilerin büyümemesi için gizlemek istediğini söylüyor. Topal arama faaliyetleri ile ilgili şunları anlatıyor: “Aradıkları madene 4. Grup maden deniliyor. Bu grubun içinde demir, çinko ve bakırın yanı sıra altın da var. Ama bizim burda ağırlıklı olarak altın arıyorlar. Ancak şirket yetkilileri bunu gizlemeye çalışıyorlar. Temas ettikleri köylülere ‘Kim diyor altın aradığımızı, size yalan söylüyorlar’ diye propaganda yapıyorlar. Çünkü insanlar basında, medyada, sanal medyada altın aramanın çevre ve insan için ne kadar tehlikeli olduğunu bir parça öğrendiler. Altın aramanın yol açtığı felaketleri izliyorlar, okuyorlar. Altın denildiği zaman insanlar o korkuyu hissediyorlar. Şirket yetkilileri 4. Grup madende altın yoktur diye köylüleri kandırmaya çalışıyor. Hatta buraya şirketin halkla ilişkilerinden sorumlu müdürü gelip köylüler ile konuşmaya çalıştı. Burada kendileri ile 2-3 saat tartışmamız oldu. Orada söyledikleri, mahkeme bilirkişi olarak atadığı kişilerin raporlarında karşımıza çıktı. O raporun içeriğini, ne olacağını, mahkemenin ne karar vereceğini, sanki kendilere yazmış, çizmiş mahkeme heyetine vermiş gibi.”
Burada Teslim Topal’ın babası Mehmet Topal söze karışıyor. Mehmet Topal da bölgedeki çevre platformunda. “Zaten büyük olasılıkla öyle oluyor. Mahkeme bağımsız mahkeme değil ki. Gerçek hukuk yürürlükte olsa, şu karşıda gördüğünüz orman bölgenin en zengin palamut ormanıdır. Şimdi buraya böyle bir şantiye çalışması girdiği zaman bunun tamamını tahrip edecek. Diyorlar biz yeryüzünde değil, yeraltında çalışacağız. Görünen köy kılavuz istemez. Kaz Dağları’na, Erzincan İliç’te ne yaptıklarını görüyoruz. Daha ne istiyorlar, insanlar patır patır kanserden ölsün mü?”
Siyanür havuzu
Eczacıbaşı tam üç mahallenin (mezra) ortasında, bölgeyi sulayan Sürgü Barajı’nın yanı başında başlatmış sondaj çalışmalarını. Eğer siyanür havuzu kurulursa burada kurulacak. Teslim Topal, sondaj yapılacak bölgelere dair şunları anlatıyor: “Orman sahası. Orman sahasının içi. Tam ormanın merkezi. Hudut, Kalecik ve Dedeleri’in ortası. Bu arada Sürgü Barajı var, biraz aşağıda Sürgü Çayı geçiyor. Bu çay Göksu’nun bir kolu, Göksü ise Fırat’a katılıyor. Şimdi burda bir siyanür havuzu kurulduğu zaman, bütün bölgeyi tehlike altına alır. Sürgü Barajı bütün bölgeyi suluyor. Tarım bütünü ile tehlikeye girer. Maden şirketi şöyle bir şey söylüyor: ‘Biz rezervi buradan taşıyıp başka bir yerde ayrıştıracağız. Biz asit havuzlarını burada kurmayacağız, yolunuzdan bile geçmeyeceğiz. Kendimize ayrı bir yol yaparak, demiryoluna cevheri indireceğiz, demiryolunda işleyeceğimiz yere götürüceğiz.’ Ben onlara şöyle bir şey sordum: ‘Bu asit havuzu kuracağınız yerdekiler insan değil mi? Onlar da insan. Onlar da diyecek ki bunu nereden çıkardıysanız orda işletin. Ama böyle şeylerle bizi kandırmaya çalışmayın. Niye kandırmaya çalışıyorsunuz.’ Bu söyledikleri bile tehlikeli bir işle uğraştıklarını gösteriyor.”
Her aşamada ÇED gerekli
Bu bölge çeşitli maden şirketlerinin göz diktikleri bir bölge. Teslim Topal, bu süreci şöyle anlatıyor: “İlk çalışmalar burda 90’li yıllarda başladı. Değişik firmalar geldi. Ormanın içinde bazı yerlerde kazı çalışmaları yapmışlar. Ta o zaman buraya göz dikilmiş. Bu şirketten önce, Eczacıbaşı ESAN’dan önce, 2006-2007’de bir şirket daha geldi. Onlar burada manyetik dalga ile ölçüm yaptılar. Sonrasında ESAN 2021’de bir toprak alma çalışması yaptı. Mahkemede bunu bize karşı bir argüman olarak öne sürdüler. ‘Neden 2021’de bize karşı durmadılar da, şimdi bize dava açıyorlar’ diyorlar. Bizim araştırmalarımıza göre geçen yılki çalışmaları arama izni ile yapabilirlerdi. Çünkü sadece numune alıyorlardı. Toprak numunesi, taş numunesi topluyorlardı. Arama izni ile bunu yapabiliyorlardı. Yasal olarak yapabileceğimiz bir şey yoktu. Ama ÇED yönetmeliğine göre bu yıl yaptıkları sondaj çalışmaları için -ÇED yönetmeliğinde ÇED gereklidir veya gerekli değildir gibi bir ibare bulunmadığından bunu yapamazlar” diyor. Uzmanların söyledikleri Topal’ı doğrular nitelikte. Uzmanlar gözle görülmeyecek küçüklükteki altın parçacıklarının konumunu tespit etmek için ilk etapta yapılan arama ve sondaj çalışmalarıyla ekolojik yıkımın başladığını belirtiyor. Kimyasallarla ayrıştırma yöntemleri ve maden atıklarının doğa ile etkileşiminin ise bunu takip ettiğini söylüyor.
Şirketin bilirkşileri
Teslim Topal, değiştirilmeden önce ÇED yönetmeliğinin sondaj yapmaya izin vermediğini belirtiyor. “Yönetmenlikte sondaja izin verilmemiş. Bizim burda 1990’dan beri sürekli gelip giden maden şirketleri var. Hatta bazıları bu şirket gibi sondaj vurmaya çalıştılar. Zemin çok sert dediler, bırakıp geri gittiler. Onların çıkardığı numunelere göre, verdiği bilgilere göre mi bu şirket geldi buraya, sondaj vurmaya çalışıyor, orasını bilmiyoruz. Ama 90’dan beri şirketler gelip bir tarafı talan edip gidiyorlar. “
Çevre platformu önce keşif heyetinin yapısına itiraz eder. Bütün çevresel ve sosyal sorunları tespit edecek yeterlikte olmadığını belirtirler. Ancak itirazları dikkat alınmaz. Teslim Topal keşif heyeti ile ilgili şunları söylüyor: “Keşif heyetinin hazırladığı rapor tamamen şirketin hazırladığı bir rapor gibiydi. Biz bilirkişi heyetini oluşumuna önceden itiraz ettik. Sayı yetersizdi, alanları dardı. Bütün çevresel ve toplumsal etmenleri hesaba katacak bir yeterlilikte değillerdi. Sonuç olarak zaten tıpkı şirketin söylemelerini raporlarına geçirmişlerdi. Değiştirilmesini veya sayının çoğaltılmasını talep ettik. Mahkeme bu talebimizi reddetti. Daha sonra kararı yetersiz bulursanız itiraz edin dediler. Biz de bilirkişilerin verdiği raporu inceledik, yeniden itiraz ettik. Avukatımız Gül Erdoğan aracılığı ile. Bir eksiklik yoktur diye o itirazı da reddettiler. Zaten daha sonra ÇED yönetmenliği şirketler lehine değişti. Mesela halk katılım toplantısı vardı. Bunun sanal ortamda yapılmasına kara vermişler. Sanal ortamda halk toplantısına kaç kişi katılabilir. Akıllı telefon kullanmasını bilmeyen yaşlı insanlar tamamen dışlandılar. İnternet sitesine girmesini bilmeyen insanlar sanal ortamda nasıl halk toplantısına katılacak. Ancak çevre örgütleri de bu değişikliğe yeterince tepki göstermediler. Şirket bazı oyunlarla köylüyü kandırmaya çalışıyor. Mesela sondaj için kestikleri ormanı köylüye parasız teklif ediyorlar. Köylülere iş verme sözü veriyorlar. Bizi bölüp amaçlarına ulaşmak istiyorlar.”
Platformun oluşumu
Teslim Topal, çevre platformu ile ilgi şunları anlatıyor: “Biz 2021’in sonlarına doğru çevre platformumuzu kurduk. Hudut, Kalecik ve Dedeler Çevre Platformu olarak kurulduk. Malatya Çevre Platformu’nun bileşeniyiz. Eşgüdüm içinde hareket ediyoruz. Yerel eylemsellik kararlarımızı kendimiz veriyoruz ama Malatya Çevre Platformu ile fikir alışverişinde bulunuyoruz. O arkadaşlarımız da bize katkıda bulunuyorlar. Eylemselliklerde birlikte hareket ediyoruz. Malatya Çevre Platformu’nun düzenlediği başka eylemselliklere biz de katılıyoruz. Bilirkişilerin keşif yaptığı gün bir eylemimiz oldu. Dağlarımızın, taşlarımızın, ormanlarımızın sahipsiz olmadığını, doğamızın sahipsiz olmadığını gelen keşif heyetine göstermek için kendi pankartlarımızla ve köylünün büyük bir katılımı ile ve Malatya Çevre Platformu’nun desteği ile bir eylem düzenledik.”
Avrupa Parlamentosu’nun siyanür kararı
Avrupa Parlamentosu (AP), 5 Mayıs 2010 tarihinde tüm Avrupa Birliği ülkelerine hükümetler nezdinde bildirilmek üzere karar aldı ve madencilik sektöründe siyanür kullanımının kesinlikle yasaklanması gerektiğini, 2011 yılından itibaren de tüm Avrupa Birliği ülkelerinde bu yönde uygulamalara başlanılmasını istedi. Ekoloji Birliği isimli internet sitesinin haberine göre (12 Ağustos 2019) AP, su kaynaklarını ve biyolojik çeşitliliği korumak amacıyla, Komisyon’un Avrupa Birliği’nde siyanürlü madencilik teknolojilerinin tamamıyla yasaklamasını istiyor. Aynı zamanda, doğal kaynak çıkaran ve atık yönetimiyle uğraşan şirketlerin, bir kaza olasılığına karşı mutlaka sigortalı olmaları ve siyanür teknolojilerinin Komisyon’dan ve üye ülkelerden hiçbir destek almaması gerektiğine inanıyor. Parlamentonun 488 oyla, (48 red oyu ve 57 çekimser) kabul ettiği kararda, bu kesin yasağın “su kaynaklarımızı ve ekosistemimizi siyanür zehirlenmesine karşı korumanın tek yolu” olduğu belirtiliyor. AP’nin bu kararı tavsiye niteliğinde olmasına rağmen bazı Avrupa ülkelerinde siyanürle altın arama yasaklandı.