Dünyanın pek çok köşesinde baskıya, zulme ve inkâra karşı verilen mücadeleler, insanlık onurunun en saf, en kararlı yansımalarıdır. Ancak bazı coğrafyalar vardır ki, orada sadece bir bireyin değil, bir halkın özgürlüğü elinden alınmıştır. İşte Kürt halkının mücadelesi, bu coğrafyanın tarih boyunca yazdığı en ağır, en direngen hikâyelerden biridir. Ve bu hikâyede, sessiz kalmanın, duyarsız olmanın bedeli sadece bireylerin değil, tüm bir insanlık vicdanının utancı olarak karşımıza çıkar.
Sessiz kalmanın ağırlığı
Bir halkın dili, kültürü, kimliği ve varlığı inkâr edildiğinde, buna göz yummak en büyük duyarsızlıktır. Kürt halkı, yıllardır süren bu inkâr politikalarına karşı direnirken, dünyanın büyük bir kısmı ya perdesini çekmiş ya da kapısını örtmüştür. Görmemeyi seçmek kolaydır, ama zulme sessiz kalmak zulme ortak olmaktır.
Bugün Kürt halkı, yalnızca kendisi için değil, aynı zamanda insanlık onuru için mücadele ediyor. Rojava bunun en somut örneğidir. Bir halkın özgürlük çığlığı, başka bir halkın huzurunun temelini oluşturmaz. Ama maalesef tarih boyunca güçlü olanın, ezilenden fayda sağladığı bir düzen kurulmuştur. Başkasının yangınıyla evini ısıtanlar, kendi vicdanlarını da bu ateşte yakmıştır.
Devrimci dayanışmanın gücü
Her özgürlük mücadelesi, yalnızca adalet arayışı değil, aynı zamanda insanlığın ortak değerlerini koruma çabasıdır. Kürt halkı, kendi kimliğini ve dilini savunurken, dünyaya da bir mesaj vermektedir: İnsanlar sadece dilleri, inançları ya da kimlikleriyle değil; direnişleriyle, dayanışmalarıyla insandır.
Devrimci dayanışma, işte bu noktada en anlamlı halini alır. Bir halkın özgürlük mücadelesi, diğer halkların sessizliğiyle değil, omuz omuza vererek anlam kazanır. Çünkü bir yerde özgürlük için yükselen bir ses varsa, bu ses yalnızca o coğrafyaya değil, tüm insanlığa aittir. Kürt halkının mücadelesi de böyle bir çağrıdır: Adaletsizliğe karşı başkaldıran her insan, bu mücadelenin bir parçasıdır.
Kimlik ve özgürlük: İnsan olmanın temeli
Kimlik, bir halkın varoluşunun en temel taşıdır. Bir insanın dilini yasaklamak, kültürünü yok saymak, onu yalnızca fiziksel olarak değil, ruhsal olarak da öldürmektir. Ancak Kürt halkı, yüzyıllardır süren bu asimilasyon politikalarına karşı direnerek, kimliğini korumuş ve bu uğurda bedeller ödemiştir.
Bu mücadele, yalnızca Kürt halkının meselesi değildir. Dünyanın neresinde bir halk özgürlük talep ediyorsa, bu talep insanlığın ortak mücadelesi olmalıdır. Bugün Kürtçe konuşan bir çocuğun sesini duymamak, yarın kendi çocuklarımızın sessizliğiyle karşılaşmamıza neden olabilir. Bir halkın kimliği özgürleşmeden, hiçbirimiz tam anlamıyla özgür olamayız.
Duyarsızlık ve isyan: İnsanlığın kavgası
Duyarsız kalmak, yalnızca sessizlikle sınırlı değildir. Düzeni sorgulamamak, ezilenin yanında yer almamak, sistemin parçası olmak anlamına gelir. Bugün Kürt halkının özgürlük mücadelesine sırtını dönenler, aslında kendi hakikatlerinden de kaçmaktadır. Çünkü zulme karşı sessiz kalmak, bir gün o zulmün bizi de bulmasını kaçınılmaz kılar.
Ancak bu duyarsızlığın karşısında, isyan eden bir ruh vardır. Bu ruh, yalnızca Kürt halkında değil, dünyanın her köşesinde zulme direnen halklarda hayat bulur. Bu, bir halkın hikâyesinden daha fazlasıdır. Bu, insanlığın onur mücadelesidir.
Özgürlük için devrim şarttır
Bugün Kürt halkının verdiği mücadele, bir halkın varlığını savunma çabasıdır. Ancak bu çaba, yalnızca direnişle değil, aynı zamanda devrimle taçlanabilir. Çünkü mevcut düzen, adaletsizlik ve zulüm üzerine kurulmuştur. Bu düzenin değiştirilmesi, yalnızca Kürt halkının değil, insanlık onurunun yeniden inşası anlamına gelir.
Devrim, yalnızca iktidarların değişmesi değildir; devrim, aynı zamanda vicdanların uyanışı, dayanışmanın yükselişi ve insanlığın ortak değerlerine dönüşüdür. Kürt halkının özgürlük mücadelesi, devrimci bir uyanışın habercisidir. Bu mücadele, yalnızca Kürt halkını değil, adaletsizliğe boyun eğmeyen tüm insanları içine alır.
Son söz: Özgürlük için bir adım
Duyarsızlık, bir halkı yalnız bırakır. Ama dayanışma, o halkı ayağa kaldırır. Bugün Kürt halkının özgürlük mücadelesine destek vermek, yalnızca bir halkın haklarını savunmak değil, insanlık onurunu da savunmaktır. Özgürlük, hiçbir halka armağan edilmez; mücadeleyle kazanılır. Ve bu mücadele, yalnızca o halkın değil, tüm insanlığın ortak mirasıdır.
Bir gün hepimiz özgür olacaksak, bu ancak birlikte, devrimci bir dayanışmayla mümkün olacaktır. Çünkü özgürlük, yalnızca bir halkın değil, insanlığın en büyük hakkıdır.