Düşünme sözcüğünün günlük dildeki karşılığı genel olarak düşünenin hem kendi üzerine düşünmesi hem de evrenin sırlarına mantıksal bir tasarımla bir sonuca varma hali ve çabasıdır. Bütünsel bir tasarım biçimi olarak düşünme aynı zamanda dünyanın mantıksal yapısı ile ilgili tanımlamalarını dile getirmektir. Zira hem anlama ve sorgulama yetisidir bu, hem de keskin bir kavrayış silsilesinin istencidir. Düşünme bilgi edinmenin ve kullanmanın etkin biçimidir ve düşünce sistematiği içinde meydana gelen dinamik bir olgudur. Düşünceden düşünmeye geçiş serüveniyse farklı kavram, kuram ve sentezlerin sonucunda oluşur.
Bilim insanları düşünme yetisiyle, nasıl ki sorgulayıcılık, yaratıcılık kazanıp, düşünceden düşünmeye geçiş sağlıyorlarsa; sistem karşıtı muhalifler, devrimciler ve değişim yanlıları da, aynı yolu izleyerek, düşünceleri (teori) deneylerle (pratik) desteklemek için, düşünme haritalarını kendileri bizatihi hazırlayabilirler. Çünkü düşünme ve düşünce, birbirinin devamı, hatta etki ve sonucu şeklinde aynı sürecin izlekleridir.
Nitekim düşünme mefhumu, Sokrates, Platon ve Aristoteles gibi felsefenin kurucularına kadar giden uzun bir geçmişe sahiptir. Felsefenin kurucularından başlayan düşünme kuramının gelişimi, Locke, Rousseau ve Kant’la devam etmiş ve kesintisiz bir şekilde günümüze kadar gelmiştir. Özelikle mantık ve felsefe akımları her çağda ve dönemde, doğru düşünme tutumları ile doğru düşünme yollarını öğretmek istemiştir. Doğru düşünme tutumlarının ağırlıklı olarak sorgulama yoluyla, belli bir düzen içerisinde, analiz ve sentezlerle, düşüncenin başı ile sonu arasındaki bağlantıların, akışın, bütünlüğün daha da deruni düşünülmesi için en anlamlı sözü Doğu’nun büyük bilgesi Zerdüşt söylemiştir.
“İyi düşün” sözü ve onun kadim anlamı evrimsel sürecin insana bahşettiği en değerli “kaynaklardan” biridir kuşkusuz. Bu sebeple onun bu sözünün kıymetini bilmek evrenin kıymetini bilmek demektir. Düşün tarihinin en bildik insanı Aristoteles’e göre ise “insanı hayvandan ayıran esas etkendir” düşünme. Saatin mümtazlığıyla yarışan Kant ise “düşünme yargılama” aktıdır demiştir. Locke, düşünmeyi “ruhun kendine yönelen halinin sadeliği” olarak tariflerken, son halkayı çembere ekleyen ise “düşünüyorum, o halde varım” diyen adam olmuştur. Descartes’in “düşünüyorum, o halde varım” deyişinin çağlar arası düşünsel ruhu ne denli köklü kavradığını bugün daha iyi anlıyoruz. Çünkü düşünmek salt bir beyin işlevi değildir aynı zamanda bir hafıza kayıt sistemi olan beyne bilgilerin ve anıların anımsanması, çözümlenmesi, yorumlanması ve idrak edilmesini sağlayan bir soyutlama mekanizmasıdır.
Düşünme, zaman ve mekânın bulunuşuyla doğrudan orantılı olarak insanın sadece kendisinde olanı değil, beynin algıladığı her şeyi yorumlayıp neden sonuç ilişkisi kurma yetisi ve eylemlerinin yekûnudur. Onun için ‘iyi düşünmek’ düşüncenin başka haline gönderme yapmak demektir, hatta onun kısa tercümesi büyük düşünmek demektir. Savaşların, ekonomik krizlerin ve toplumsal anomalilerin ortasında sıkışan toplumlar, son dört aydır meşkûk bir vebayla karşı karşıya kalınca unuttuğu birçok şeyi tekrar hatırlama imkânı buldu sanki. Salgının ağırlaşan tablosu karşısında içine düştüğü varoluşsal kaygının onu gelecekle ilgili düşünmeye sevk edeceği kuvvetle muhtemeldir.
Evet, her şeyin başı olan düşünmeyi hatırlattı bu salgın dalgası toplumlara. Küresel rüyayı tersten yorumlayan, finans kapitali derinden huzursuz eden yeni bir dalgadır bu. Dünyanın en uzak yerinin aslında ne kadar yakın olduğunu dehşetli bir şekilde açığa vurdu bu dalganın ilk yükseleni. Düşünmeyi unutan kesimleri ansızın dürtü ve onlar için düşünenleriyse derinden ürküttü. Bütün evreni sorgular hale getiren mevcut salgın, sınıf ayrımı yapmaksızın herkesi bir girdabın içine itti. Yaşam tarzlarından düşünce yetilerine kadar, her şeyleri sistemin elinde olanlar gibi ‘yeryüzünün efendileri de’ tarifsiz kaygıların sarmalına düştüler. Sistem bizim için düşünür algısı ve inancı çok kısa bir süre zarfında sorgulanır hale geldi ve düşünmeyi unutan birçok insan tekrardan düşünme cesareti buldu.
Reality Show kültürü ve agitprop aksiyonlar üzerinden toplumun kimyasına yerleştirilen korku kabusları pandemi endişesiyle irkildi. Sistemin bir parçası olma aruzuyla düşünmeyi unutan birçok insanın ‘evdeki izolasyon’ süresince daha önce uyguladığı oto sansürü yarma ihtimalinin bir hayli yükseldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bağlamın bu hassas noktasından hareketle birçok insan kendi üzerine düşünmeye başlayacak, baskı tazyikini azaltmaya çabalayacak, sorgulama yetisini etkinleştirecek ve post-pandemi zamanıyla beraber kısmi olarak düşünme sefaletinden sıyırılacaktır. Çünkü insanlık tarihinin en ağır çağları sayılabilecek çağlarda bile iktidar olmanın bilgi (Bilgi İktidardır) olduğu bilgeliği vardı toplumlarda. Ne yazık ki post-endüstriyel çağla birlikte bilgi ve düşünme biçimlerinin hemen hemen tamamı kapitalist sistemin kontrolüne girdi. Eleştirel düşünme biçimleri ya yasaklandı ya itibarsızlaştırıldı veya tek düzeyli bir biçime bürünerek kapitalist sistemin buyruklarına bir şekilde boyun eğdi. Birkaç istisnai dışavurumun dışında dünyadaki durum uzun yıllar tamamıyla bu atmosferde geçti. Hatta iki bloklu dünyada bile eleştirel düşünme eğilimleri aynı derecede baskılayıp yasaklanmıştı. Zira dünün dünyasında olduğu gibi bugünün dünyasında da en çok baskılanan, yasaklanan ve tehlike olarak görülen “olgulardan” biri düşünce ve onun etkin hali olan düşünme oldu.
O kadar yasaklı hale gelmişti ki düşünmenin herhangi türü veya tasviri bile bir cesaret işine dönüşmüş durumdaydı. Dünyanın her köşesinde “düşünce suçu” olarak tanımlanan ceza yasaları var ve bundan dolayı yüz binlerce düşünen insanın hayatı gasp edilmiştir. Yaşlı dünyamızın yaşı kadar saf düşünceyi etkin düşünme akdine dönüştürenler her zaman ya zamanın dışına ya da mekânın darlığına hapsedildiler. Çağın vebası olarak tarihe geçecek olan bu salgın günlerinde bile muktedirler düşünenlerin etrafına ikinci bir veba çemberini örüyorlar.
Hakikat öncesi zamanlarda olduğu gibi hakikat sonrası zamanlarda da, doğmakta olan yeni çağın yeni ruhu için yeni düşünme biçimlerini cesaretle savunanlar, yaşayan ölüler hanesine yazılıyorlar, tek “suçları” ise düşünmektir. Bir cesaret göstergesi olan insanın düşünme halinin suçlu ilan edilerek körleştiremeyeceğini, tarih defalarca bize göstermiştir. Onun için gerçek anlamda düşünenler asla küçük düşünmezler. Düşünme hallerinin büyüklüğü kadar suçları da büyük olabilir ama tarihin tanıklık edeceği kıymetli taraf uğruna düşündükleri idealdir. Yeryüzündeki kardeşlik cennetinin kapısını herkes açık tutan “iyi düşün” sözünün iyimserliğinden uzaklaşan muktedirlerin düşünmeme halleri, cehennemi büyüten bir vebaldir toplumların yarınında. Ya ‘iyi düşünüp’ cesaretle düşünme safhasına geçeceğiz ya da cehenneme razı olacağız.