Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şahkulu Sultan Dergahı’nda temel atma ve toplu açılış töreninde, “Kültür ve Turizm Bakanlığımız kendi bünyesinde kuracağımız Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı ile muhtarlara, derneklere, federasyonlara bağlı cemevlerinin tamamının yönetimini yürütecektir” dedi.
Aynı Cumhurbaşkanı cemevi kavramını ağzına almamak için “Alevi ve Bektaşî yurttaşların etrafında bir araya geldiği mekanlar” söylemini kullandı. Devletin en tepesindeki kişi “Cemevi” kavramını diline almaktan imtina ederse Alevilerin taleplerine ne kadar hakikatçi yaklaşır!
Osmanlı’dan Cumhuriyet modernitesine devriye olan egemen devlet aklının ajandasında Aleviler “Makbul olmayan” topluluğu oluşturdu, bu bakış açısı hala devam ediyor. Egemen devlet aklında bu bakış açısı sistemin muhalefet ve iktidar partileri açısından devamlılık gösteren hakim anlayış durumundadır. Partilerin Alevilere yönelik söylemleri farklı olsa da, devlet aklı hep baki kaldı. Bugüne kadar Alevilere yönelik söylenen sözlerin, yapılan açılımların Alevi toplumunun inancına, faydasına bir katkı sunduğu söylenemez. Türkiye’de egemen kültür “Hanefi-Sünni-Müslüman-Türk” niteliklerinin bir bedende toplanması resmi ideolojinin amentüsüdür. Bu amentüye resmi ideolojinin “Solcu” partileri “laiklik” ilkesini eklemiştir.
Özünde bir kültürel direniş olan Alevi kültürünü “Alevi Bektaşî Kültür ve Cemevi Başkanlığına” bağlamak paralel bir “Alevi Bektaşi-Diyanet İşleri Başkanlığı” oluşturmaktır. Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlamaktan bir farkı yoktur. Alevilerin Diyanet’e karşı olan reflekslerini gizlemekten öte bir şey değildir. Biyolojik Alevilerin konumlanmasına hizmet eden paralel bir Alevi Diyanet’i kuruluyor. Bu hamle bir devlet projesidir.
Alevi toplumu, yaşadığı sorunları aşmanın yolunun resmi zihniyeti aşmaktan geçtiğini bilmelidir. Bir sistemi zihniyetten aşmak demek bu zihniyetin kirinden, pasından, kültüründen kurtulmak demektir. Aleviler “rıza toplumu perspektifini” alternatif hale getirmezlerse kriz ve kaos halini yaşamaktan kurtulamazlar. Toplumsal tarihe baktığımızda toplum kriz anında arayışını hakikatten yana yapmıştır. Dernek hattının geldiği aşamada rahatsız olan Aleviler hakikatten yana bir tavır sergileyecekler, bu durumun koşulları da oluşmuştur. Alevilerin iktidar İslamına hakim millet kültürüne katılmaları hakikatinden uzaklaşmaları anlamına gelir. Alevi inancındaki özgür ve ikrarlı yaşam iradesinin, rıza toplumu paradigmasının hakim millet kültürünün alt birimi haline gelmesi büyük bir ayrışmaya yol açabilir.
Elit, bürokratik, çıkarcı orta sınıfın temsil ettiği bir anlayışın kadroları ile Alevilerin sorunları çözülemez. Düşkünlüğün modernleşmiş alanını genişletilerek Alevilerin sorunları çözülmez. Aslında bu alanda anlamsızlaşmış bir bedenleşme durumu yaşanıyor, bu durumun adı çürümedir.
Aleviliği bir alt kültür olarak tanımlamak, Alevi inancındaki kültürel direniş hattına ve özgür yaşam kültürüne karşı bir saldırıdır; kontrol ve denetim altına almaktır. İktidar İslamının dışında kalan toplumsal kesimi oluşturan Alevi sürekleri Nahak zihniyetin zihin kodlarından uzak durdukları sürece verdikleri ikrara sadık kalırlar, ahlaki ve politik yönlerini korurlar.
Alevi kültüründe insanlığın, komünalitenin temel değerleri gizlidir. Bu değerlerle yeniden bağ kurmak, ikrarlaşmak, bu değerleri günümüz dünyasının gelişimi ile sentezlemek cümle cana kazandıracaktır. Alevi kültürü özü itibariyle rıza toplumu yaşamının kendisidir, maddi manevi olarak yaratılan tüm değerlerdir. Alevi kültürünün temelinde ret ve kabul ölçüleri vardır. Rıza toplumu paradigması, özgür yaşamı kabul; iktidarcı Nahak zihniyet ise ret ölçüsüdür.
Binlerce yıldır iktidarcı anlayışların baskı ve zulmüne rağmen Alevi kültürü bugünlere nasıl gelmiştir? Bunca katliamlara rağmen toplumsallığını nasıl inşa etmiştir? Dilini, kimliğini, kültürünü, kavramlarını nasıl korumuştur? “Yok edilme” haline karşı, “var olma” halini nasıl inşa etmiştir? Kimliğin inşasında en önemli unsur kültürdür. Kimlikle, kültürle yaşam inşa edilmezse, kimlik yitirilirse, anlamsızlaşmış bedenler üzerinde kendine ait olmayan başlar taşınırsa, bellek de yok olur, toplum kendini koruyamaz hale gelir. Zamanını, mekanını, kültürünü yaşamama kimliksiz kalma halidir. Kimliksiz kalma hali “birlik” oluşturmama halidir. Birlik meydanında ikrarlaşmama ya da ikrarında dönme hali “yok olma” durumudur. Birlenmemek, yola talip olamamak hali kendini inkardır, inkâr yola ihanettir, düşkünlük halidir. Kendi olmaktan çıkma, başka bedende yaşama, başkalaşmadır.
Alevi dernek hattının istemleri siyasi boyutta olmayınca, Alevi perspektifine uygun olmayınca, kadim kültürel direniş hattı devriye edilmeyince, birçok olguda olduğu gibi Alevilerin hakları konusunda da gerileme kaçınılmaz olmuştur. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuyla ilgili “Alevi kurumları ziyaretinden sonra oluşturulan raporlardan hareketle bu açılımın yapıldığını” dile getirmesi üzerinde durulması gereken bir konudur.
Gelinen aşamada Alevilerin “Diyanet kapatılsın” söyleminin bir süre sonra “Cemevleri kapatılsın” şekline dönüşmesi süreci çok uzak değildir.